sitem
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

sitem

sitem
 
Latest imagesAnasayfaGiriş yapKayıt Ol

 

 muzaraa ve muhabara - safii

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




muzaraa ve muhabara - safii Empty
MesajKonu: muzaraa ve muhabara - safii   muzaraa ve muhabara - safii I_icon_minitime25.08.08 6:20

Muzaraa ve Murabaha


MUZÂRAA VE MUHÂBARA




Muzâraa
ve Muhâbara'nın
Tarifi






Muzâraa kelimesi, ekip biçmek mânâsına gelen zer kökünden
gelmektedir. Istılahta muzâraa; tohum, toprak sahibine
ait olmak şartıyla mahsulü bölmek üzere araziyi bir işçiye işletmek için
vermektir.

Muhâbara kelimesi, toprağı sürüp nadasa bırakmak anlamına gelen
hibar kökünden gelmektedir. Muhâbara lugatta yumuşak arazi
demektir. Muhâbara'nın ıstılahı anlamı ise tohum
işçiye ait olmak şartıyla mahsulü bölmek üzere araziyi işletmeye vermektir.
Muzâraa ile muhâbara
arasın­daki tek fark muzâraa'da tohumun arazi
sahibine, mubâbara'da işe tohu­mun işçiye ait
olmasıdır.


Muzâraa ve
Muhâbara
Muamelelerinin Meşru Olup
Olma­dığı






Muzâraa ve muhâbara muamelelerinin
her ikisi de -eğer akid sadece toprağın işletilmesi
için yapılırsa- bâtıldır. Meselâ ağaç olmayan bir arazi için veya ağaç olmakla
beraber sadece araziyi ekip-biçmek üzere akid

yapmak bâtıldır. Muzâraa ve
muhâbara muamelelerinin bâtıl olduğuna şu hadîsler
delâlet etmektedir:

Râfi b. Hadîc'den şöyle rivayet
edilmiştir: Biz Rasûlullah zamanında arazi icarı akdi
yapardık da tarlaları mahsulün 1/3'i yahut 1/4'i yahut ka­rarlaştırılan zahire
mukabilinde kiraya verirdik. Birgün amcalarımdan biri
bize geldi ve şöyle dedi: 'Rasûlullah (s.a) bizleri,
bizim için m'enfaatli olan bir işten nehyetti. Allah'a ve Rasûlü'ne
itaat etmek ise bizim için daha hayırlıdır. Rasûlullah
bizleri arazi icarı akdi yapıp da tarlaları mahsulün 1/3'i yahut 1/4'i yahut
kararlaştırılan zahire miktarı karşılığında kiraya vermekten nehyetti ve arazi sahibine, tarlasını kendisinin ekmesini
yahut başkasına (ücretsiz verip) ektirmesini emir buyurdu. Tarlanın kiraya
verilmesini, ekmekten ve ektirmekten başkasını kerih gördü[1]

Cabir b. Abdullah şöyle rivayet ediyor. 'Rasûlullah muhâbara'dan nehyetti'.[2]


Musâkat'a
Tâbi Olan Muzâraa'nın
Caiz Olması






Bahçe arasında bir arazi olursa, bahçe için musâkat akdi yapılırken bahçeye tâbi olarak arazi için de
muzâraa akdi yapılabilir. Çünkü İbn Ömer, Rasûlullah'ın Hayber arazisini Hayberlilere,
araziden çıkacak ekin ve meyvelerin bir kısmına karşılık olarak işletmek üzere
verdiğini rivayet etmiştir.

Musâkat akdine tâbi olan muzâraa
akdinin sahih olmasının birtakım şartları vardır ki onları şöyle
sıralayabiliriz:

1. Amil (çahşan kişi)
bir olmalıdır.

Yani ağaçların bakımı için mal sahibi ile akid yapan kişi, bahçeye tâbi olarak arazi için de muzâraa akdi yapmalıdır.

2. Ağaçların bakım ve sulaması araziden bağımsız
olmalıdır.

Eğer arazinin bakım ve sulaması yapılırken ağaçlannki de .yapılmış oluyorsa, akid sahih olmaz;
.

3. Akdin kasdı, muzâraa muamelesi olmamalıdır.

Yani aynı anda hem ağaçların bakım ve sulaması; hem de
arazi için muzâraa akdi yapılmalıdır. Eğer önce
ağaçların bakım ve sulaması, sonra da
arazi için akid yapılırsa,
sahih olmaz. Çünkü
kasdın
taaddüde

kabiliyeti yoktur. Arazi için yapılan muzâraa akdi, ağaçlar için yapılan akde tabidir. Bu nedenle
en sahih görüşe göre muzâraa akdi, ağaçlar için
yapılan akidden önce olmamalıdır. Meselâ 'Şu arazi
için seninle muzâraa akdi yaptım ve şu ağaçlar için de
seninle musâkat akdi yaptım' denirse, akid sahih olmaz.. Çünkü muzâraa
akdi ancak musâkat akdine tâbi olarak meşru
kılınmıştır. Tâbi ise metbûdan önce
olmaz.

En sahih görüşe göre muzâraa
akdi yapılan arazinin, az veya çok ağaç arasında bulunması, hükmü değiştirmez.
Çünkü sulamada ağaçları ayırmak zordur. Bu, müzâraatin tab'an caiziyetine olan ihtiyacın azlık ve çokluğuna göre değişmez.
Ayrıca çalışan kişiye tahsis edilen oranın, mu­sâkat
ve muzâraa akidlerinde
farklı olması gerekir. Zira her ne kadar mu­zâraa akdi
musâkat akdine tâbi ise de hemen hemen müstâkil bir akid
sayılır.


Muhâbara Akdi
Mutlak Şekilde Bâtıldır






Muhâbara akdi -isterse musâkat akdine
tâbi olarak yapılsın- mutlak şekilde ve her halükârda bâtıldır. Çünkü muhâbara akdinin sahih olduğu hususunda şeriatta bir hüküm
varid olmamıştır. Oysa muzâraa akdi hususunda hadîs varid
olmuştur. Ayrıca muzâraa akdi, musâkat akdi mâ­nâsında olduğundan muhâbara akdinden ayrılmaktadır. Çünkü hem mu­sâkat, hem de muzâraa akdinde,
işçiye sadece çalışmak düşmektedir. Muhâbara akdinde
ise hem tohum, hem da çalışma işçiye aittir.


Fasid Olan
Muhâbara
ve Muzâraa'nın
Hükmü






Muhâbara akdinin her halükârda fasid
olduğunu söylemiştik. Muzâ­raa akdi ise yukarıda
saydığımız şartlar tahakkuk ettiğinde sahih olur, aksi takdirde bâtıl olur. Bu
bakımdan mal sahibi işçi ile sadece çalışması için muzâraa veya muhâbara akdi
yaptığında, çıkan mahsul mal sahibi­nindir, çünkü bu mahsul, arazinin ve tohumun
karşılığıdır. Bu durumda âmil'e, kendisinin, çalıştırmışsa hayvanlarının ve
aletlerinin çalışmasının karşılığında ücret-i misil verilir. Eğer muhâbara akdi yapılarak iş yapılmış, mahsul elde edilmişse,
elde edilen mahsul çalışan kişiye aittir, çünkü to­hum ondandır, artış da tohuma
tâbidir. Fakat mal sahibine arazinin ücret-i mislini vermelidir. Eğer mal sahibi
ile işçi tohuma ortak iseler, çıkan mahsule de ortak olurlar. Taraflar tohumları
oranında mahsule or­ak olurlar. Eğer tohumun yarısı mal sahibinden, yarısı da
işçiden çıkmış­sa, mal sahibi işçiye ücret-i mislin yarısını verir, çahşan da mal sahibine çalışmasının ücret-i mislinin yansını
verir, böylece taksim ederler.

Mâlik ile Amil
Arasında Müşterek Oian Muzâraa ve Muhâ-bara Akdinde
Mahsulün Taksim Edilmesi

Allah'ın şeriatı kolaylık üzerine bina edildiğinden,
onda tahammül edilmez bir zorluk bulunmadığından, şer'î hükümlerin amacının
hakların korunması, halkın zarar
ve ihtilaftan uzaklaştırılması olduğundan fakihler bu hususta bir çıkış yolu bulmaya çalışmışlardır.
Çünkü bu hususta nassların zahirinde sıkıntı vardır.
Bu hususta bir çıkış yolunun bulunması, şeriatın heybetini korumak, halkın
şeriat hükümlerinin gölgesi altında durmalarını sağlamak, onların işlerini
kolaylaştırmak, maslahat­larım
gözetmek içindir. Eğer ortada
bir sıkıntı varsa, onu
mutlaka gündeme getirip bir çıkış yolu bulmak
şarttır.

İşte bu nedenle fakihler muzâraa ve muhâbara akdindeki
maslahatı bazı zamanlarda tahkik etmek için bir yol bulmuşlardır. Çünkü arazi,
onu işletmeyi bilmeyen kişilerin elinde veya ondan istifade etme imkânı olmayan
kimselerin elinde bulunabilir. Diğer tarafta ise işletmeyi bildiği halde arazisi
olmayan veya arazi kiralamaya gücü yetmeyen kişiler bulu­nabilir. Arazi sahibi,
âmile tohumun ayırdedilmeyen bir kısmını (meselâ
1/4'ini veya 1/2'ini) tohum ayırmamak kaydıyla verir
ki tohumun o kıs­mıyla araziyi eksin, biçsin ve mahsul alsın. Ayrıca arazinin
.gayr-i muayyen bir kısmına yetecek bir miktarı da İare yoluyla âmile verir.
Elde edilen mahsul, mal sahibi ile işçi arasında tohumları nisbetinde taksim edilir veya arazi sahibi ayırdedilmeyen tohumun yarısını, arazinin menfaatinin
yarısına karşılık işçiye verir, böylece çıkan mahsule ortak olurlar; birinin
diğerine ücret vermesi gerekmez. Çünkü çalışan kişi arazinin mahsulünden payını
almaktadır. Arazi sahibi de işçinin çalışmasından, mahsulden aldığı pay nisbetinde istifade eder. Çünkü tohum arazi sahibinden
çıkmıştır. Eğer tohum çalışan kişiden çıkarsa, arazinin belli olmayan muayyen
bir parçası -meselâ yarısı gibi-, tohumun ayırdedümeyen yansı ve arazinin kendisine verilmemiş diğer
kısmında çalışması karşılığında icar edilmiş olur veya arazinin yarısında
tohumun yarısı karşılığında, diğer yarısında ise teberruan çalışmış olur, böylece herbiri tohumları ve arazinin menfaati oranında mahsulden
pay alır, birinin diğeri üzerinde hiçbir hakkı kalmaz.

Ayrıca Şafii olmayan fakihlerin birçoğu muzâraa akdinin
müstâkil ola­rak caiz olduğunu söylemişler ve buna delil olarak da Hz. Peygamber'in Hayber ahalisi
ile yapmış olduğu muameleyi göstermişlerdir. Yine Şafii olmayan fakihlerin birçoğu muhâbara
akdinin de muzâraa akdi mânâ­sında olduğunu,
dolayısıyla da caiz olması gerektiğini, her iki akdin de menfaat üzerinde varid olduğunu söylemişlerdir. Bu durumda tohum arazi sahibinden olursa,
buradaki menfaat çalışmanın karşılığı olur, to­hum çalışan kişiden olursa,
buradaki menfaat de arazinin menfaati olur.








[1] Buhar ve Müslim


[2] Buharî/2252,
Müslim/1536
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
muzaraa ve muhabara - safii
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» hibe - safii
» ceale - safii
» Sular - Safii
» havale - safii

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
sitem :: İslamiyet :: İslami Bilgiler :: Mezhepler-
Buraya geçin: