Sular
SULAR Suların
Kısımları Sular.dört kısma ayrılır:
1. Temiz ve temizleyici olan
sular.
2. Temiz ve temizleyici olmakla beraber
kullanılması mekruh olan sular.
3. Temiz olduğu halde temizleyici olmayan
sular.
4. Necis olan
sular.
Temiz ve Temizleyici
Olan Su Bu su mutlak (tabii) sudur kî Allah'ın yaratmış olduğu
vasıf üzerindedir. Bu suyun, uzun zaman beklemesinden, topraktan veya uzun
zaman durgun olarak durmasından ötürü oluşan yosundan dolayı değişmesi^ onu
mutlak (tabii) su olmaktan çıkarmaz. Bulunduğu yerden veya aktığı mecradan
dolayı değişmesi de onu mutlak (tabii) su olmaktan çıkarmaz. Suyun kükürtlü bir
araziden çıkması veya yatağında kükürtlü toprak bulunması suyun değişmesine
sebep olur. Fakat bu değişmeden ötürü mutlak (tabii) su olmaktan çıkmaz. Çünkü
suyu bunlardan korumak mümkün değildir.
Mutlak (tabii) suyun hem temiz, hem de temizleyici
olduğuna şu hadîs delildir: Bir bedevî kalkıp mescide bevletti. Halk onu engellemek (veya dövmek) için
kalktıklarında Hz. Peygamber onlara şöyle
buyurdu:
Onun yakasını bırakın, o işini tamamladıktan sonra bir
kova su dökün. Çünkü siz, zorlaştırıcı olarak değil, kolaylaştırıcı olarak
gönde-rildiniz.
[1]Hz. Peygamber'in, sidik üzerine su dökülmesini emretmesi,
suyun temizleyici olduğuna delâlet eder.
Temiz ve
Temizleyici Olmakla Beraber Kullanılması Mekruh Olan Su
Güneş altında ısınan su temiz ve temizleyici olduğu
halde kullanılması mekruhtur. Ancak bu
suyun mekruh olması şu üç şarta bağlıdır:
1. Arabistan
gibi sıcak bir memlekette olması.
2. Altın ve gümüşün dışında demirden, bakırdan
veya çekiçle dövü-lebilen
bir madenden olup suya etki eden bir kapta bulunması.
3. Ölü veya diri insan bedeninde kullanılması
veya at gibi alaca hastalığına maruz kalan bir hayvanın bedeninde kullanılmış
olması.
İmam Şafii, Hz. Ömer'in bu tür
bir su ile yıkanmayı mekruh görüp şöyle dediğini rivayet ediyor: 'Ben güneşte
ısınmış suyun kullanılmasını tıp açısından mahzurlu buluyorum. Çünkü güneşte
ısınan su, alaca hastalığına sebep olur'.
Bunun sebebi şudur: Şiddetli güneş, kapta yağımsı bir
madde meydana getirir ve bu madde çözülüp su yüzüne çıkar. Eğer o madde
ısındıktan sonra bedene değerse, zarar vermesi ve alaca hastalığına sebep olması
mümkündür, (Bu, deride görülen bir hastalıktır).
Temiz
Olduğu Halde Temizleyici
Olmayan Su Bu su iki kısma
ayrılır:
1. Az olup
abdest ve gusüî gibi farz
olan taharette kullanılmış olan sudur. Bu tür suyun temiz olduğuna şu hadîs
delildir. Cabir b. Abdullah şöyle
anlatıyor:
Şiddetli hasta olmuş baygınlık geçiriyordum. Hz. Peygamber yanıma gelerek abdest aldığı suyunu üzerime döktü.
[2]Eğer abdestte kullanılan su
temiz olmasaydı, Hz. Peygamber o suyu Cabir'in üzerine dökmezdi. Hz.
Peygamber'in böyle yapması, bu tür suyun temiz olduğuna delâlet eder. Bu suyun
temizleyici olmamasının delili Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiği şu
hadîstir:
Cünup olan kimse, akmayan durgun suda gusletmesin.
[3]Bu hadîsi Ebu Hüreyre'den dinleyenler 'Ey Ebu
Hüreyre! O halde biz ne yapacağız?' dediler. Ebu Hüreyre şöyle dedi: 'Suyu
avuçlarınızla alarak abdest alır veya
gusledersiniz'.
Burada abdestin hükmü de
guslün hükmü gibidir. Çünkü amaç ikisinde de abdestsizliğin giderilmesidir. Bu hadîs, durgun suda
yıkanmanın, o suyu temizleyici olmaktan çıkardığına delâlet eder. Eğer böyle
olmasaydı, Hz. Peygamber bunu yasaklamazdı. Fakat bu
yasak, az olan durgun sulara hamledilir. Çünkü bu konuda başka deliller
vardır.
2. Mutlak
(tabii) su olmakla beraber kendisine çay gibi temiz birşey katılırsa, o katılan şeyle su arasında bir münasebet
de yoksa, sudan ayrılması da mümkün değilse ve artık o su kendisine mutlak
(tabii) su demenin mümkün olamayacağı bir şekilde değişmişse, böyle bir su
temizleyici olmaz. Eğer suya katılan temiz şey, suyun sıfatlarında (tadında,
kokusunda, renginde) bir değişiklik meydana getirmiyorsa ve su ile arasında
uygunluk da varsa, o zaman takdir edilir; eğer suyun tadı nar suyu gibi, rengi
üzüm şırası gibi, kokusu lazen denilen madde gibi
olursa bozulduğuna hükmedilir. Bu tür su temizdir, fakat temizleyici
değildir. Temizleyici olmamasının nedeni,
bu durumda ona
su denilememesidir. Zira Şârî temizliği suya
bağlamıştır.
Necis
Olan Su Necis olan su, içine necaset düşen sudur. Bu da iki kısma
ayrılır.
Birinci kısım, az olan sudur. Bu da iki kulle'den az olan sudur. Bu su necasetin düşmesiyle necis sayılır. Düşen necaset az olup suyun renginde,
kokusunda, tadında hiçbir değişiklik yapmasa dahi yine de necis olur. İki külle, Bağdad
batmanıyla 500 batman sudur. Bugünkü ölçülerle 192,857 kilograma eşittir.
Bugünkü metre ölçüsüyle uzunluğu, eni ve derinliği tam 1 zira ve 1 zira'nın 1/4'i kadardır. Hz.
Peygamber'e, çölde bulunan, yırtıcı ve diğer hayvanların da ihtiyacını giderdiği
su hakkında sorulduğunda şöyle demiştir:
Su iki külle kadar olursa pislik taşımaz.
[4]Diğer bir rivayette ibare 'necis olmaz' şeklinde gelmiştir. Hadîsin mefhumundan, iki
kulle'den az olan suyun hayvanların içmesiyle necis olacağı anlaşılır. İsterse hayvanların içmesiyle
bozulmasın. Bunun doğruluğu Hz. Peygamber'in şu
hadîsiyle sabittir.
Biriniz uykudan uyandığında, sakın elini üç kez
yıkamadan önce su
kabına daldırmasın.
Çünkü uyurken elinin nerede
gecelediğini
bilmez.
[5]Görüldüğü gibi Hz. Peygamber,
uykudan uyanan bir kimsenin elini yıkamadan önce su kabına sokmasını
yasaklamıştır. Çünkü elin, görülmeyen bir necasetle pislenmiş olması mümkündür.
Görülmeyen' necasetin suyun vasıflarını değiştirmediği malumdur. Eğer su, mücerred necasetle necis
olmasaydı, Hz. Peygamber bunu
yasaklamazdı.
İkinci kısım, iki külle veya daha fazla olan sudur. Bu
su, sadece necasetin düşmesiyle necis olmaz. Ancak
suya düşen necaset, suyun renginden, kokusundan ve tadından birini değiştirirse
necis olur. Bunun delili İcma'dır. İbn Münzir söyle der: 'Suyun içine az veya çok necaset düşüp de
tadından, kokusundan ve renginden birini bozarsa, bu tür suyun necis olduğunda âlimler icma
etmiştir'.
[6] Suyun
Dört Kısmından Temizliğe Elverişli
Olanı Bilindiği gibi bu dört kısım suyun tamamı abdest almaya, necaseti gidermeye elverişli değildir.
Taharete elverişli olan sadece birinci kısmıdır. İkinci kısım da bedende
kullanıldığı takdirde temizliğe elverişlidir. Üçüncü kısım her ne kadar temiz
ise de ancak yemekte ve içmekte kul-
Dördüncü kısım ise
[1] Buharî/217 ve diğer muhaddisler, (Ebu Hüreyre'den)
[2] Buharî/191;
Müslim/l6l6
[3] Müslim/283 ve başka muhaddisler
[4] Tirmizî, Ebu Dâvud, Neseî, İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel, (İbn
Ömer'den)
[5] Müslim/278, (Ebu Hüreyre'den)
[6] İmam Nevevî, eî-Mecmû, 1/160