Havale
HAVALE Havale'nin Tarifi Havale lugaita nakl veya intikal anlamına gelir.
Istılahta ise bir borcun bir zimmetten
diğer bir zimmete nakledilmesini gerektiren bir akiddir. Muğni'î-Muhtaç'da^
şöyle tarif edilmektedir: 'Havale, malın bir zimmetten başka bir zimmete intikal
etmesidir'. Fakat birinci tarif daha fazla
kullanılmaktadır.
Havale'nin Meşruiyeti Şu hadîsler, havalenin meşruiyetine delâlet
etmektedir:
Zengin kişinin, borcunu ödemeyi uzatması bir zulümdür.
Sizin biri-niz(in talep etliği
şeyin edası) bir
zengine havale edildiğinde
(havaleyi kabul ile ona) müracaat etsin.
[1]Zengin birisinin üzerine havale yapılırsa, o havaleyi
kabul etsin.
[2]Değişik asırlarda yaşayan müslümanlann tümü havalenin
meşru ve caiz olduğunda ittifak etmişler ve bu hususta müslümanlar arasında
ihtilaf olduğu hiç kimse tarafından nakledilmemiştir. Âlimlerin çoğunluğu
hadîsteki emrin farz değil, nedb için
olduğunu söylemişlerdir. Bu
yüzden borçlu olan kişi alacaklıyı başkasına havale ederse, yani 'Benim falanda
alacağım vardır, git ondan al' derse, alacaklının o havaleyi kabul etmesi vacib
değil, müstehabdır. Ancak kendisine havale yapılan kişi, o borcu ödeyebilecek
durumda olmalıdır. Eğer havale edilen kişi o borcu Ödeyecek durumda değilse veya
malı şüpheliyse alacaklının havaleyi kabul etmemesi
müstehabdır.
Havale'nin Rükün
ve Şartlan Havale'nin birtakım rükûnlan ve o rükûnlara bağlı
şartları vardı ki havale ancak bunlarla sahih olur. Bunları kısaca şöyle
sıralayabiliriz:
1. Havale Eden Havale eden kişi, borcunu alacaklı olduğu bir kişiye
havale edendir. Havale eden kişinin akid ehli; âkil ve baliğ olması şarttır.
Delinin, mümeyyiz olmayan çocuğun havalesi sahih olmaz. Çünkü bunlar aklı
olmayanlar hükmündedir. Akıl ise şer'an tasarrufun geçerli olmasının
şartıdır.
2. Havale
Edilen Havale edilen kişi, borçlu tarafından alacağını almak
için başkasına havale edilendir. Buna aynı zamanda muhtal; yani ihalenin
taliplisi, isteklisi de denir. Havale edilen kişinin de akid ehli; âkil-bâliğ
olması şarttır. Âkil-bâliğ olmayan kişinin havaleyi kabul etmesi sahih değildir.
Bunların sözleri şer'an dikkate alınmaz.
3. Muhal-i
Aleyh MuhaM aleyh, borcun kendisine havale edildiği kişidir ki
bu havale borcun ödenmesini o kişiye vacib kılar. Borcun havale edildiği kişinin
de âkil-bâliğ olması şarttır. Bu bakımdan deli ve çocuğun üzerine havale yapmak
sahih olmaz. Çünkü borcu üzerine almak ve onu ödemekte teberru mânâsı vardır.
Âkil-bâliğ olmayan bir kişinin ise teberru yapması sahih
olmaz.
4. Muhal-i
Bih Muhal-i bih, havale yapan kişinin başka birisinde olan
alacağıdır. Havale'nin sahih olması için bu alacağın da birtakım şartlara sahip
olması gerekir:
a. Alacak mal değil, borç
olmalıdır.
Ayn (mal) hususunda havale yapmak sahih olmaz. Zira
havale, üzerindeki borcu hükmî olarak başka birinin üzerine nakletmektir.
Ayn'lardaki (mallardaki) nâkil ise hakiki bir nâkildir. Çünkü mallar, zimmette
sabit olmaz. Dolayısıyla mallarda havale de olmaz. Seccade veya çamaşır makinası
gibi bir malı havale etmek; havale değil, vekâlettir. Burada vekâlet hükümleri
cereyan eder.
b. Borç, lazım olan borçlardan
olmalıdır.
Borç, satılan malı teslim ettikten ve hıyar (cayma)
müddeti bittikten sonra ödenmesi gereken borç gibi veya lazım olmayan dönüşen
para gibi veya hıyar zamanındaki para gibi olmalıdır. (En sahih görüşe göre
hıyar zamanındaki para, lazım olmaya dönüşür.) Eğer satıcı, bir kişiyi parayı
olmak üzere müşteriye havale ederse, havale sahih olur. Bazı âlimler, hıyar
zamanında borcu almak üzere başkasına havale yapılmasının sahih olmadığını,
çünkü bunun lazım olmayan bir borç olduğunu ve
müşterinin her an
cayma ihtimali bulunduğunu
söylemişlerdir. Tahakkuk etmese de borçtan ötürü havale sahih olur.
Meselâ hanımıyla cinsî münasebetten önceki mehir, icar müddeti bitmeden Önceki
ücret, satılan malı kabzetmeden önceki parada olduğu gibi.
5.
Siga Sığa, icab ve kabul demektir. İcab kişinin 'Ben seni
falana havale ettim' demesi, kabul ise havale edilen kişinin 'Ben de kabul
ettim' veya 'Razı oldum' demesidir. İcab ve kabul'ün akid meclisinde olması
şarttır.
Havale
Akdinde Hıyar'uş-Şart ve Hıyar'ul-Meclis
Havale akdi kesin olmalıdır. Ayrıca havale,akdinde
hıyar'uş-şart ve. hıyar'ul-meclis yoktur. Çünkü akidlerde hıyar'uş-şart'ın
bulunmasının amacı, tarafların zarardan korunmasıdır. Havale akdinde ise zarar
sözko-nusu değildir. Havale akdi yardım ve şefkat akdidir. Hıyar'ul-Meclis ise
malların alışverişinde olur, havale ise en sahih görüşe göre bir borcu diğer
bir borca havale etmektir.
Havale'nin Sahih
Olmasının Şartlan I. Havale yapan
kişinin, üzerine havale ettiği kişide alacağı olmalıdır. Muhil'in (havale eden
kişinin) muhal-i aleyh (üzerine havale edilen kişi) üzerinde bir alacağı olmalı
ki havale eden kişi borçlu olduğu kişiyi ona havale edebilsin. Çünkü en sahih
görüşe göre havale, bir borcu diğer borca karşılık satmaktır. Bu satış esasen
caiz olmamakla beraber, zaruret nedeniyle burada caiz kılınmıştır. Bu bakımdan
muhil'in (havale eden kişinin) muhal-i aleyh (üzerine havale yapılan kişi)
üzerinde kendi borcuna karşılık bir alacağının olması
lazımdır.
Üzerine
Havale Yapılan Kişinin
Borcunda Bulunması Gereken
Şartlar
a. Lazım bir
borç veya lazım borca dönüşecek bir borç olmalıdır. Nitekim halk üzerinde
bulunan muhal-i bih'in durumu da böyledir.
b. Kendisiyle
havale yapılan borç, zamanın gelmesi bakımından, tehir bakımından, cins, miktar
ve özellikleri bakımından eşit olmalıdır. Bunlardan birinde iki hakkın ihtilaf
etmesi halinde havale sahih olmaz. Çünkü hayale dostluğa binaen yapılan bedelli
akiddir ve ihtiyaçları karşılamak ve yardımlaşmak için caiz kılınmıştır. Borç
durumunda olduğu gibi, havalede de ittifaka itibar ediür. İki hakta ihtilaf
edildiğinde, hak üzerine bir fazlalık talep edilmiş olur ki bu caiz değildir.
Aynı şekilde havale mukâssa gibi yapılır; zira onunla muhal-i aieyh'in
zimmetindeki malına mukabil muhîl'in zimmetindeki mal iskat olmaktadır. Oysa iki
hak arasında ihtilaf olması halinde mukâssa sahih oimaz.
II. Muhil,
muhal ve muhal-i aleyh'in rızası bulunmalıdır. Muhîl'in razı olması şarttır,
çünkü o zimmetinde olan borcu istediği yerde ve şekilde; ister kendi cebinden,
ister alacaklı olduğu kişiden alarak öder. Bu bakımdan havale'de muhîl'in rızası
şarttır. Ilavale'de muhal'in (hakkını başkasından almak üzere havale edilen
kişinin) rızası da şarttır. Çünkü o hak sahibidir, onun hakkı havale ile esas
borçlunun zimmetinden çıkarak, muhal-i aleyh'in zimmetine geçer. Bu bakımdan
muhal'in hakkının muhîl'in zimmetinden çıkıp muhaî-i aleyh'in zimmetine geçmesi
için muhal'in rızası şarttır. Çünkü borcu ödemekte insanların hassasiyeti
farklıdır. Bu nedenle 'muhal'in hakkı, onun rızası olmadan başkasının
zimmetine geçerse, muhal'in zarar görmesi sözkonusudur. Zira borcunu güzel bir
şekilde ödemeyen bir kişiye havale edilmiş olabilir.
Muhal-i aleyh'e gelince, onun rızası şart değildir. Zira
hak sahibi, havale eden kişidir. Bu nedenle hak sahibi hakkını isterse bizzat
gelip kendisi alır, isterse de onu başkasına havale eder, onun vasıtasıyla alır.
Bu, tıpkı alacağını tahsil etmek üzere vekil tutmak gibidir. Bu bakımdan borçiu
olan kişinin razı olup olmaması dikkate alınmaz.
III. Havale'nin
sahih olması için havale edilen borcun muhîl ve muhal tarafından bilinmesi
gerektiği gibi, muhîl ve muhal'in muhal-i aleyh'i de bilmeleri gerekir. Havale
edilen borcun miktarı, cinsi, özellikleri bilinmelidir. Çünkü havaîe -daha önce
de söylediğimiz gibi-bir alışveriş sayılır. Alışverişte ise malın ve paranın
bilinmesi şarttır; mal veya para meçhul olursa alışveriş sahih
olmaz.
Havale'nin Hükmü Havale'nin, bir hakkın havale eden kişinin zimmetinden,
üzerine havale edilen kişinin zimmetine intikal etmesi olduğunu söylemiştik.
Rükûnlan ve şartları lamam olan havale'nin üzerine, havale'nin hükümleri
terettüb eder. Bunlarda muhal'in alacağının muhîl'in üzerinden düşüp üzerine
havale edilen kişiye geçmesi ve muhîl'in alacağının da muhal-i aleyh üzerinden
düşmesidir,
Havale'nin Sona
Ermesi Havale'nin hükmünün, borcun muhîl'in zimmetinden,
muhîl'in zimmeti borçtan beri olacak şekilde muhal-i aleyh'in zimmetine geçmesi
olduğunu belirtmiştik. Böylece havale sona erer; artık muhîl ile muhal arasında
herhangibir alaka kalmaz. Bundan sonra borç alışverişi muhal ile muhal-i aleyh
arasında cereyan eder. Muhal, herhangibir sebepten ötürü muhal-i aleyh'ten
alacağını alamasa dahi tekrar muhîl üzerine avdet edemez. Meselâ muhal-i aleyh
Ölür veya borcunu inkâr ederse, muhal, muhîl'den hak talep edemez. Çünkü hak,
havale nedeniyle başka birine intikal etmiştir. Başkasına intikal eden hak,
ancak başka ve yeni bir havale ile dönebilir. Hak havale ile muhîl'in (havale
edenin) zimmetinden sakıt olur; ne fakirlik, ne de başka bir sebeple geri
dönmez. Bu tıpkı, hakkına karşılık bir bedel alıp bedelin elinde telef olması
gibidir. Hak sahibi hakkına karşılık bir bedel aldığında, borç borçlunun
zimmetinden sakıt olur; artık hiçbir şekilde geriye dönülemez. Havale de tıpkı
hakkını almak gibidir. Alacağını kabzetmeye imkân kalmaması, tıpkı aldığı
bedelin elinde telef olması gibidir. Burada havale kabul edildikten sonra
muhal'in muhal-i aleyh'in havale anında fakir olup olmadığını bilip bilmemesi,
zengin olmasını şart koşup koşmaması, durumu değiştirmez; bu, alışverişte
aldanmak gibidir. Müşteri aldatmamayı şart koşsa bile herhangibir hak talep
edemez. Çünkü bu, muhal-i aleyh'in havale sırasındaki halini araştırmada kusur
göstermesinin cezasıdır. Ilavale'yi kabul ettikten sonra şart koşmasının bir
anlamı yoktur. Fakat muhal 'Herhangibir sebepten ötürü hakkımı almakta zorluk
çekersem, muhîl (havale eden kişi) üzerine dönerim1 şeklinde bir şart koşarsa,
havale bâtıl olur. Çünkü bu şart, havale'nin hükmüne ters düşmektedir. Çünkü
havale'nin hükmü gereği, havaîe edilen hak birinci borçludan ikinci borçluya
geçer. Oysa bu şart, hakkın intikaline mani olmaktadır. .
Muhîl ile
Muhal'in Havale'de İhtilaf Etmesi Muhal, alacağını muhal-i aleyh'ten aldıktan sonra muhîl
ile ihtilafa düşerlerse, meselâ muhîl 'Senin bende alacağın yoktur. Sen o
alacağı o adamdan almak hususunda benim.vekilimdin. Onu bende oian alacağına
karşılık kabul ettin' dese, muhal de 'Hayır! Sen beni, sendeki alacağıma
karşılık o adama havaîe ettin, ben de gidip alacağını ondan aldım' dese, bu ihtilafta muhîl'in sözü yeminle beraber kabul
edilir. Çünkü muhal, onun üzerinde bir alacağının olduğunu iddia ederse, muhîl
de bunu inkâr ederse, hangisinin haklı olduğu hususunda delil de yoksa, yeminle
beraber inkâr edenin sözüne itibar edilir. Eğer muhîl 'Ben seni alacağımı
kabzetmen için seni vekil tayin etmiştim' dese, muhal de 'Beni veki! tayin
etmedin. Sende olan alacağımı başkasına havale ettin' dese, muhîl 'Ben havale
ile seni vekil kılmayı kasdettim' dese, muhal 'Hayır, sen havale'yi kasdettin'
dese, bu ihtilafta da yeminle beraber muhîl'in sözüne itibar edilir. Çünkü o
sözünü ve niyetini herkesten daha iyi bilir. Ayrıca asıl olan hakkın kendi hali
üzere kalmasıdır. Muhîl'in iddiası ise bunun hilafınadır. Fakat muhîl 'Ben seni,
falan adamda alacağım olan 100 lirayı almak üzere ona havale ediyorum' dese,
sonra da 'Ben bu sözümle vekil kılmayı kasdettim' dese, onun bu iddiası kabul
edilmez. Çünkü lafız ancak havalenin hakikati itibariyle anlamlıdır. Dolayısıyla
havale ettiğini iddia eden kişinin sözü, yeminle birlikte kabul
edilir.
Muhal veya
Muhal-i Aleyh'in Havalesi Havale sahih olduğu zaman muhal de borçlu olduğu bir
kişiyi mu-hal-i aleyh üzerine havale edebilir. Aynı şekilde muhal-i aleyh de
kendisine havale edilen kişiyi, alacaklı olduğu başka bir kişiye havale
edebilir.
Postayla Yapılan
Havale Bir kişi bir miktar malını
başka şehirde yaşayan kişiye gönderirse, bu emanettir ve kerahet bulunmaksızın
caizdir. Malı götüren kişi onu korumakta kusur göstermediği veya malına
karıştırmadığı takdirde mesul olmaz. Günümüzde postaneler aracılığıyla yapılan
havaleler bu kabildendir. Halkın postane 'aracılığıyla gönderdiği mallar veya
para birbirleriyle karışır.
Kişinin gönderdiği paranın aynısı alacaklının eline geçmez. (Meselâ kişi beş tane 100.000
liralık kağıt para gönderir, alacaklıya iki tane 250.000 liralık kağıt para
verilir). Bu yüzden postaneye yatırılan para kaybolursa, müessese bundan sorumlu
olur. Postane aracılığı ile gönderilen para borç olursa, gönderen'kişi de
paranın falan yerdeki falan kişiye verilmesini şart koşmamışsa, paranın bir
kısmını postaneden almasında kerahet yoktur. Fakat kişi, postaneye falan
yerdeki falan kişiye verilmek şartıyla parayı yatırırsa, bu, borçtaki zaman
şartı gibidir. Eğer borçlu olan kişinin parayı postaneye yatırmakta herhangibir
hedefi yoksa, herhangibir kimseye havale.etmiyorsa, borç sahih olur. Her ne
kadar şarta riayet etmek mendub ise de şart mülga kabul edilir. Borçlunun parayı
postaneye yatırmakta zararı varsa, meselâ yolda kesin bir tehlike bulunuyorsa,
buna rağmen parayı postaneye yatırıyorsa akid bâtıldır. Çünkü burada
borçlunun bir menfaati • engellemesi ve
oyalaması sözkonusudur.
.
[1] Buharı/2166, Müslim/1564
[2] İmam Ahmed, Müsned, II/463