sitem
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

sitem

sitem
 
Latest imagesAnasayfaGiriş yapKayıt Ol

 

 hibe - safii

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




hibe - safii Empty
MesajKonu: hibe - safii   hibe - safii I_icon_minitime25.08.08 6:18

Hibe


HİBE




Hibe'nin
Tarifi






Hibe'nin lügat mânâsı, 'herhangibir istihkak olmaksızın
verilen atiyye' demektir. Hibe'de, alan
kişi için bir yarar sözkonusudur. İşte
buna binaen bizzat malların kendisi hibe edilebildiği gibi, bizzat ma! olmayan
şeyler de hibe edilebilir. Malların bizzat kendilerinin hibe edilebileceğine
delâlet eden ayetler şunlardır:

(Allah)
dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşe­der.
(Şûra/49)

İhtiyarlığıma rağmen bana İsmail ve İshak'ı bağışlayan
Allah'a ham-dolsun. Şüphesiz kî rabbim duayı işitendir.

(İbrahim/39)

Mal olmayan şeylerin hibe edilebileceğine delâlet eden
ayetler de şunlardır:

(Ey rabbimizî) Katından bize rahmet ihsan et! (Aîu
İmran/8)

Kendini Peygamber'e hibe eden ve peygamberin de
kendisini almak istediği mü'min kadını (ona helâi kıldık).
(Ahzab/50)

Yani kendini mehirsiz olarak Hz. Peygamber'e hibe eden
bir kadın Hz. Peygamber'e helâldir.

Hibe kelimesinin mânâsı, rüzgarın esmesini ifade eden hu
bub'ur- rıh tabirinden gelmekledir. Çünkü burada da ata vardır. Bazıları hibe
ke­limesinin hebbe maddesinden geldiğini, bunun da uykudan uyanmak anlamında olduğunu söylemişlerdir.
Buna göre hibe yapan kişi sanki hibe'de bulunmak için uykudan
kaldırılmıştır.

Hibc'nin ıstılahı mânâsı ise birşeyi karşılıksız olarak
başkasının mülkiyetine geçirmektir. Hibe, icab ve kabulden oluşan bir akiddir.
Hibe, karşılıksız olması bakımından alışverişten, yaşarken yapılması açısından
da vasiyyetten ayrılır. Çünkü hibe
-ölümden sonra olmak üzere-karşılıksız bir temliktir. Hibe, üzerine
vacib olan zekâtı başkasına.temlik etmekten ibaret olan zekâttan da ayrı
birşeydir. Çünkü hibe, malı teberru niyetiyle başkasına rnülketmektir. Hibe bu
anlamıyla hediye ve sadakayı da kapsamaktadır. Zira hediye ile sadaka da
karşılıksız olarak, hayat halindeyken
(yaşadığı esnada) başkasına mülketmektir. Ancak bunlar arasında mânâ ve hüküm
bakımından farklılıklar mevcuttur. Ayrıca hibe bu mânâya göre umumidir; yani
fakirin zengine, fakirin fakire, zenginin zengine -sevab niyetiyle olsun veya
olmasın- birşey vermesi hibedir. Sadaka ise malı, Allah'a yaklaşmak ve sevab
kazanmak maksadıyla muhtaç olana
mülketmektir. Hediye ise zahiren sevgi ve saygı nedeniyle birşeyi başkasına
temlik etmektir. Sadaka ile hediye arasındaki fark Hz.Peygamber'in şu sözünde
ortaya çıkmaktadır. Hz. Aişe'den şöyle rivayet edilmiştir: Peygamber'e bir sığır
eti getirildi de 'Bu Berire'ye sadaka olarak verilen ettir' denildi. Bunun
üzerine Rasûlullah 'Bu, Berire'ye sadakadır, bize de hediyedir' buyurdu.[1]

Yani hediyenin, hibenin ve sadakanın veriliş amaçları
farklı olabilir. Bundan ötürü de İsim ve hükümleri değişik olmuştur. Buna binaen
Hz. Peygamber hediye kabul eder ve yerdi, fakat sadaka (malını)
yemezdi.

Ebu Hüreyre'den şöyle rivayet edilmiştir: "Peygamber
(s.a), (ailesi dışından) bir yiyecek getirildiğinde: '(Bu hediye midir, yoksa
sadaka mı­dır?' diye) onun mahiyetinden sormak itiyadında idi. 'Hediyedir'
denilirse, kendisi ondan yer, 'sadakadır' denilirse ondan yemezdi".[2]

Ayrıca hibe'de icab ve kabul şarLır, hediye ve sadakada
ise icab ve kabul şart değildir. Hz. Peygamber ve ashabı sadaka verirlerdi;
fakat icab ve kabul olmazdı.

Sahabiler Hz. Peygamber'e hediye vermek için Hz.
Aişe'nin nöbet gününü beklerlerdi; fakat bu hediyelerde icab ve kabul olduğu
nakledil­mem iştir.[3]


Hibe'nin
Meşruiyeti






Hibe, daha önce de belirttiğimiz gibi umumi manâsıyla
müstehab ve mendübdur. Kur'an, Sünnet ve İcma buna delâlet
etmektedir.

Kadınlara nikah bedellerini (mehirlerini) müşkilat
çıkarmaksızın - (isteyerek) verin! Eğer onlar mehirlerinden bir kısmını
kendiliklerin­den size hibe ederlerse, onu afiyetle ve güzelce yeyin.
(Nisa/4)

Yani hanımlarınıza verdiğiniz mehirin bir kısmını onlar
size hibe ederlerse, o sizin için helâldir; onu afiyetle yiyebilirsiniz. Bundan
ötürü size bir ceza yoktur.

Yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmeniz birr değildir.
Fakat (asıl) birr; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere
iman edenin; akrabalara, yetimlere, miskinlere, yolculara, dilenenlere ve
kölelere Allah'ın hoşnutluğu(nu kazanmak) için mal verenin, . namazı kılanın,
zekâtı verenin, söz verdiklerinde sözlerini yerine getirenlerin, sıkıntı,
hastalık ve savaş zamanlarında sabredenlerin birr1 id ir.
(Bakara/177)

Görüldüğü gibi ayette vermek (=hibe etmek), hem
muhtaçları, hem de muhlaç olmayanları kapsamaktadır. Muhtaçlara veriien mal
sadaka (zekât), muhtaç olmayanlara verilen mal ise
hibedir.

Hibe'nin meşruiyetine delâlet eden birçok hadîs varid
olmuştur. Onlardan bîr kısmını nakledeceğiz.

Hz. Aişe şöyle rivayet etmektedir: 'Rasûlullah'm
Ensar'dan birtakım komşuları vardı. Bunların da sağmal hayvanları vardı. Onlar
bu hay­vanların sütlerini sağıp Rasûlullah'a gönderirlerdi. Rasûlullah da bu
sütten bizlere içirirdi'.[4]

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Ey müslüman hanımlar! Komşu bir kadın, bir koyun paçası
bile olsa komşusunun hediyesini sakın
küçük görmesin.[5]

Eğer ben bir zira veya bir kura. yemeye davet edilseydim
bile yine davete icabet ederdim.[6]

Hadîste geçen zira'dan maksat, hayvanın ayağı, küra'dan
maksat ise hayvanın baİdırındaki ince kemiktir.

Fukaha, her çeşit hibenin müstehab olduğunda ittifak
etmiştir, zira hibe yardımlaşmaktır. Allah Teâlâ da yardımlaşma hususunda şöyle
buyuruyor:

İyilik etmek ve (fenalıktan) sakınmak hususunda
birbirinizle yardım­lasın. (Mâide/2)



Akrabalara Yapılan
Hibe






Genel olarak hibe mendub olduğuna göre, akrabalara
yapılan hibe daha da sevab olur. Çünkü akrabalara yapılan hibe, hem yardımlaşma,
hem de sıla-yı rahim'dir. Allah Teâlâ sıla-yı rahifn'i şöyle teşvik
etmek­tedir:

Adıyla birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah(ın
azabın)dan ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının.
(Nisa/l)

Hz. Peygamber de şöyle
buyurmuştur:

Her kim ki rızkının boilaştırılması yahut ecelinin geri
bırakılması ken­disini sevindirirse, sıla-yı rahim yapsın.[7]


Hibeye,
Karşılık Vermek






Kendisine herhangi birşey hibe edilen kişinin, eğer
imkânı varsa Hz. Peygamber'e uyarak-hibe eden kişiye karşılık vermesi
müstehabdır.

Hz. Aişe şöyle diyor: 'Hz. Peygamber hediye kabul ediyor
ve ona karşılık veriyordu'.[8]

Hibe'nin
Meşruiyetinin
Hikmeti

İslâm'ın hedefi sevgi ve sıla-yı rahim temelleri üzerine
bina edilen örnek bir toplum meydana getirmektir. Bu bakımdan fertler arasındaki
sevgi ve muhabbeti artırmak için hibe'yi meşru kılmıştır, Zira hibe'de
yar­dımlaşma, ikram, sevgi ve hürmet vardır. İnsan da fıtraten kendisine ik­ram
ve ihsan eden, sevgi ve hürmet gösteren bir kimseyi sevmek üze­rinde
yaratılmıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Hediyeleşiniz, böylece birbirinizi seversiniz.[9]

Hz. Peygamber, hediye ne kadar küçük olursa olsun
reddedilmeme-sini tavsiye etmiştir. Çünkü hediyeyi geri çevirmek, hediye vereni
küçüm­semek, ona eziyet etmek anlamına gelir ki bu davranış onu fazlasıyla üzen
Bu nedenle -yukarıda naklettiğimiz gibi- Hz. Peygamber, ne kadar değersiz olursa
olsun komşudan gelen hediyeyi küçümsememeyi, onu kabul etmeyi
emretmiştir.

Her kime müslüman kardeşinden bir hediye gelirse onu
kabul etsin. Çünkü o Allah'ın kendisine gönderdiği bir nzıktır.[10]

Eğer hibe'yi kabul etmemek İçin şer'î bir sebep varsa,
hibe edenin kalbinde kin ve benzeri duyguların oluşmaması için bu sebep
açıklanma­lıdır. Nitekim Hz. Peygamber'e ihramlıyken yabanî bir merkep hediye
edildiğinde böyle yapmıştır.

Sa'b b. Cessame el-Leysî'den şöyle rivayet edilmiştir:
"Rasûiullah'a, Ebvâ'da (yahut Veddan'da) bulunduğu sırada bir yaban eşeği hediye
etmiştim. Fakat Rasûlullah bunu (kabul etmeyip) reddetmişti. Rasûlullah benim
yüzümdeki teessür alâmetini görünce (gönlümü hoş etmek için) şöyle
buyurmuştur:

Biz hediyeni reddetmiyoruz, ne çare-ki biz ihramlı
bulunuyoruz.[11]



Hİbe'nin Rükûnları
ve Şartları







Hibe'nin üç rüknü vardır:

1. Hibe eden ve
hibe edilen kişi

2.
Siga.

3. Hibe edilen
mal

Bu rükûnların herbirinin de şartları vardır. Bunları
şöyle açıklayabiliriz:


1-
Hibe Eden ve Hibe Edilen Kişi






Hibe eden kişinin, hibe ettiği malın sahibi olması ve
malında tasarruf etme yetkisine sahip olması şarttır. Bu bakımdan kendi malı
olmayan bir-şeyi hibe etmek sahih olmaz. Çocuğun veya delinin de hibesi sahih
olmaz, çünkü bunlar teberru ehliyetine sahip değillerdir. Bunların velîleri de
onların malından hibe edemez. Çünkü hibe. teberrudur; bunun mal sahibine
maddi bir yararı yoktur. Velî ise velayeti altında bulunan kişilerin
maddî faydaları için çalışmak zorundadır. Sefihlik veya iflas nedeniyle hacr
altında bulunan kişinin de hibesi sahih olmaz.

Kendisine hibe yapılan kişide bulunması gereken şartlar:
Kendisine hibe yapılan kişi, hibe edilen malı mülk edinme ehliyetine sahip
olmalı­dır. Bu bakımdan doğmamış bir kişiye hibe sahih olmaz. Ancak çocuk ve
deliye yapılan hibe sahih olur; fakat onların velîsi, yapılan hibeyi onlar adına
kabul eder.


2. Siga





Siga, icab ve kabul demektir. Hibe eden kişinin 'Sana
hibe ettim' veya 'Sana mülk ettim1 veya 'Sana verdim' veya 'Şu elbiseyi senin
için kıldım' demesi icab'tır. Bu lafızların bazıları hibe hususunda sarihtir,
çünkü bunlar hibe'den başka bir mânâya gelmezler. Bazıları da derhal karşılıksız
mülketmeye deiâlet ettikleri için,
hibe'de kullanılan sarih lafızlar
gibidir. Bu lafızlar
niyete muhtaç değildir, yani
bu lafızları kullanan kişi
hibe'ye niyet etmemiş olsa bile bu hibe sayılır. Meselâ bu lafızlardan birini
kullanan kişi 'Ben bu lafızla hibe'yi kasdetmedim' dese bile, onun
bu sözü kabul
edilmez. Ancak hibe için sarih olmayan birtakım lafızlarda
niyet lazımdır. Meselâ
kişinin 'Sana şu
elbiseyi giydirdim' veya 'Seni şu bineğe bindirdim' demesi, niyete muhtaç
olan kinayî lafızlardandır. Bu îafıziar hibe niyetiyle söylenirse hibe olur,
fakat kişi 'Ben bu lafızla hibe'yi kasdetmedim' derse, onun sözüne itibar
edilir. Bu durumda verdiği mal hibe değil, emanet olarak kabul edilir. Çünkü bu
söz emanet vermeye de delâlet eder. Fakat kişi 'Ben bu malı sana verdim' veya
'Bu mal senindir' derse, bu hibe olur. Çünkü bu lafızlar sarih olarak hibe
mânâsında kullanılır. Kabul'e geiince, kendisine hibe yapılan kişinin 'Ben
kabul, ettim' veya 'Razı oldum' veya 'Hibe oiarak onu aldım' demesi
kabul'dür.


Siga'nın Şartlan





a. tcab ile kabul peşpeşe
olmalıdır.

Yani icab ile kabul arasına örfen fasıla sayılan bir ara
girmemelidir.

b. Siga'da şart
bulunmamalıdır.

Meselâ hibe eden kişi 'Eğer Zeyd gelirse, ben şu
elbiseyi sana hibe ettim' derse, hibe sahih olmaz. Çünkü hibe mülk etmektir.
Mülk etme ise, şart kabul etmez.

c. Hibe, bir vakte
bağlanmamalıdır.

Meselâ hibe eden kişi 'Bu kitabı bir ay veya bir sene
hibe ettim' derse, hibe sahih olmaz. Çünkü bu şart, akdin gereklerine ters
düşer. Akdin gereği, derhal ve mutlak olarak temliktir.








[1]
Buharî/1424, Müslim/1074


[2]
Buharî/2437, Müslim/1077


[3]
Buharî/2435, Müslim/2441.


[4]
Buharî/2428, Müslim/2972


[5]
Buharî/2427, Müslim/1030


[6]
Buharî/2429


[7]
Buharî/1961, Müslim/2557


[8]
Buharî/2445


[9]
îmam Mâlik, Muvatta, U/908,
Tirmizî/2131. (İmam Mâlik'in rivayetinde
'Hediye kalbinizdeki buğz'u siler' ibaresi de vardır.)


[10]
İmam Ahmcd, Müsncd, IV/221


[11]
Buhari/1729, Müslim/1193
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
hibe - safii
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ceale - safii
» Sular - Safii
» havale - safii
» kasame - safii

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
sitem :: İslamiyet :: İslami Bilgiler :: Mezhepler-
Buraya geçin: