Kısas
KISAS Kısas'ın Mânâsı Kısas kelimesi, 'kassa-yekussu
fiilinin masdandır ve 'ayak izini takip etti' anlamına
gelir. Burada kısas'tan kasdedilen mânâ ise, bir
kişinin başkasının bedenine verdiği
zararın aynısını kendisine
vermektir. Başkasının bedenine verilen zarar, o kişiyi öldürme
olabileceği gibi, o kişinin bedenine verilen zarar, öldürmeden daha hafif
zararlar da olabilir.
Kısas'ın Şartları Öldürmedeki kısasta, dört şartın bulunması
gerekir:
1. Kendisine
kısas tatbik edilecek olan fişinin âkil ve baliğ olması
gerekir.
Bu bakımdan bir çocuk veya bir deli, kısası gerektiren
bir suç işlese dahi kısas edilmez. Çünkü âkil ve baliğ olmak, mükellefiyetin
esası ve temelidir. Bunun delili şu hadîstir:
Kalem üç kişiden kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar
uyuyandan, baliğ oluncaya kadar çocuktan, akıllanmcaya
kadar deliden.
[1]Ayrıca kısas, çok şiddetli bir cezadır. Bu bakımdan deli
ve çocuğa, diğer cezalarda da olduğu gibi kısas uygulanması doğru olmaz. Çünkü
onlar sağlıklı bir kasda sahip değildirler. Onlar
yanlışlıkla (kazaen) adam öldüren kişi gibidirler. Cinayet işleyen kişi cinayet
anında çocuk veya deü olursa, cinayetten sonra çocuk
baliğ olursa, deli de akıllanırsa, onlara kısas cezası uygulanmaz. Fakat akıllı
iken cinayet işleyip
sonra
delirirse -delilik hali devam etse bile- o kişiye kısas
cezası uygulanır. Kendi isteğiyle içki içip sarhoş olan ve cinayet işleyen bir
kişi kısas edilir.
2. Katil,
maktulün asl'ı (babası, annesi, dedesi, ninesi)
olmamalıdır.
Katil öldürdüğü kişinin asl'ı
olursa, bu asıl ne kadar yukarıya çıkarsa çıksın, kısas cezası uygulanmaz. Bu
bakımdan oğlunu öldüren babaya kısas tatbik edilmez. Bunun delili şu
hadîslerdir:
Suraka b. Mâlik şöyle rivayet ediyor: 'Rasûlullah (s.a) ile bulundum; baba (kanı) için oğluna kısas
yapar, fakat oğul (kanı) için babasına kısas yapmazdı'.
[2]İbn Abbas da Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğuna rivayet
etmektedir:
Hudud-u şer'iyye (muayyen suçlara
tatbik edilen cezalar), mescid-lerde uygulanmaz ve baba, çocuğu(nu öldürmesi) sebebiyle öldürülmez.
[3]Çocuğu(nu öldürmesi) sebebiyle
babaya kısas cezası uygu 1 anmaz.
[4] .
Her ne kadar bu hadîslerin senedleri zayıf ise de birbirini takviye
etmektedirler.
Amr b. Şuayb'ın babasından onun
da dedesinden rivayet ettiğine göre İmam Şafii şöyle demiştir: "Mülaki oiduğum ehl-i ilimden bir çoğunun
'Baba, evladı(m öldürmesi) sebebiyle öldürülmez' dediklerini işittim. Ben de bu
kanaatteyim".
[5]Ayrıca babanın hürmeti olduğunu da belirtmemiz gerekir;
zira o, çocuğun meydana gelmesine sebep olmuştur. Bu bakımdan çocuk, onun
öldürülmesine sebep olmamalıdır.
3. Öldürülen
kişinin kanı masum olmalıdır.
Öldürülen kişinin kanı, müslüman olmasından veya zımmî
olmasından veya ahidli olmasından ötürü masum olursa,
öldüren kişiye kısas cezası tatbik edilir. Öldürülen kişi harbî bir kâfir veya
mürted ise onun kanını heder etmek
helâldir.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Kim dinini değiştirirse onu öldürünüz.
[6] " Şu ayet-i kerime de buna delâlet etmektedir:
.
Müşrikler nasıl sizinle topluca savaşıyorlarsa, siz de
onlarla topluca
savaşın.
CTevbe/36)
4. Katil ile
maktul arasında denklik olmalıdır.
Maktul katile, küfür, kölelik nedeniyle denk olmazsa,
katil kısas edilmez. Bu bakımdan bir müslüman, bir
kâfirden ötürü -bu kâfir ister zımmî, ister ahidli, ister harbî olsun- öldürülmez. Bir hür de bir
köleden ötürü -bu köle ister mudebber, ister mükâteb, ister kına, ister müba'az
olsun- öldürülmez.
[7]Bir müslümanın, bir kâfirden
ötürü öldürülmeyeceğinin delili Hz. Ali'nin rivayet
ettiği şu hadîstir: 'Rasûlullah (s.a), bir müslümanın bir kâfirden ötürü öldürülmesini yasakladı'.
[8]Ebu Davud'un diğer bir
rivayetinde ise şu şekildedir: 'Bir hür, bir köleden ötürü öldürülmez'.
[9]Ey iman edenleri Öldürmelerde üzerinize kısas farz
kılındı. Hüre karşılık hür, köleye karşılık köle (kısas edilir).
(Bakara/178)
Bu ayet bir hürün,
bir köleden ötürü öldürülmeyeceğine delalet eder. Kısas için şart koşulan
bu denklik, cinayet esnasında bulunan denkliktir. Cinayetten sonra meydana gelen
denklik nazar-ı itibara alınmaz.
Bedene Verilen
Zarar Nedeniyle Yapılan Kısasın
Şartlan Nefis (can) hakkındaki kısasın hükmünü ve şartlarını
yukarıda zikrettik. El, ayak, burun ve benzeri uzuvlar konusundaki kısasın
şartları da nefisteki kısasın şanları gibidir, aralarında herhangibir fark yoktur. Fakat o şartlara şunlar da
eklenmiştir:
1. Kısasen kesilecek
aza, zulmen kesilen aza ile özel bir isimde or-. tak olmalıdır; yani her iki azanın ismi de aynı
olmalıdır, sağ el yerine sağ
el, sol el yerine sol el, küçük parmak yerine küçük
parmak kesilmelidir. Sol el yerine sağ el, küçük parmak yerine baş parmak
kesilmez. Çünkü bu durumlarda kısasın mânâsindaki
gayet ince olan 'karşılıklı eşitlik' ilkesi gerçekleşmemektedir. Ancak kesilen
eller veya parmaklar aynı olduğunda aralarındaki büyüklük, uzunluk ve kuvvet
farklılıkları dikkate alınmaz.
2. Kısasen kesilecek
uzuv ile zulmen kesilen uzuv arasında sağlamlık
açısından farklılık olmamalıdır; yani sağlam oian bir
uzuv, sakat olan bir uzuvdan ötürü -cani buna razı olsa dahi- kesilmez. Fakat
sakat olan bir eli, sağlam olan bir el karşılığında kesmek caizdir veya sakat
bir eli, kendisinden daha az sakat olan bir el karşılığında kesmek caizdir.
Çünkü bu, kısasın temelini teşkil eden
müsavat düşüncesine zarar vermez.
3. Kısasen kesilecek
olan uzuv, bağlı olduğu mafsaldan kesilmelidir veya kulak gibi sınırı bulunan
bir aza olmalıdır. Meselâ bir kişi, başka bir kişinin.bir yerini kesse, fakat bu
mafsaldan kesilmese veya sınırı olmayan bir aza kesilse, burada kısas
uygulanması caiz değildir. Çünkü kısasın temeli olan müsavat, burada sözkonusu değildir.
İmran b. Cariye babasından şöyle rivayet ediyor: "Rasûlullah (s.a) zamanında bir kişi, başka bir kişinin
koluna kılıçla vurup mafsalı olmayan bir yerden kesti. Rasûlullah, onu diyet ödemekle mükellef kıldı. ' Yaralanan
kişi 'Ben kısas istiyorum' deyince, Rasûlullah 'Sen'
diyet al! Allah diyette senin için bereket ihsan etsin' diyerek kısasa izin
vermedi".
[10] Bir
Düşünce Kısas, ister nefiste, ister uzuvlarda olsun ancak kasden yapılmışsa sözkonusudur.
Kasden öldürmeye, benzer öldürmelerde veya kasden yaralamaya benzer yaralamalarda, kazaen öldürmelerde
veya kazaen yaramalarda kısas yoktur, sadece diyet vardır. Eğer bir cemaat, bir
kişinin elini ortaklaşa keserlerse -bir cemaatin bir kişiyi ortaklaşa
öldürdüklerinde bütün cemaatin öldürüldüğü gibi- bütün cemaatin eli
kesilir.
Kısas'm Keyfiyeti Kısas'ta asloîan,
düşmanca davranışa karşılık şekil ve
içerik bakımından tam müsavatın tahakkuk etmesidir. Bu nedenle bir azanm kısası, caninin
aynı azasının aynı
yerden kesilmesidir. Eğer
bu müsavat tahakkuk etmiyorsa
kısas düşer, yani uygulanmaz. Ancak bir kişi, başka bir kişinin kolunu pazusundan kırıp
koparırsa, onun kolu diisekten kesilir. Çünkü dirsek, pazuya en yakın mafsaldır. Geriye kalan yer içinde kadı'nın
takdir ettiği ve hükümet denilen ceza ödenir. Diğer uzuvlarda da aynı durum
geçerlidir. Cinayetin işlenme şeklindeki müsavata gelince, bu maktulün velîsinin
hakkıdır. Velî dilediğinde bu hakkını isteyebilir; yani katil, maktulü kılıçla
öldürmüşse kılıçla, kurşunla öldürmüşse kurşunla, yakarak öldürmüşse kendisi de
yakılarak, boğarak öldürmüşse kendisi de boğularak öldürülür. Velînin bunu
istemeye hakkı vardır, hâkim de velînin bu isteğine icabet etmelidir. Ancak bu
hak, öldürmede kullanılan aletin, kullanılmasının caiz olmasıyla kayıtlıdır.
Fakat katil maktulü sihirle veya kullanılması caiz olmayan başka bir aletle
öldürmüşse, kati! kılıçla kısas edilir.
Kısas'ın Kim
Tarafından İnfaz Edileceği Öldürme veya yaralamada kadı kısasa hükmettiğinde,
maktulün velîsi, kısası infaz etmeyi kadi'dan talep
edebilir, hâkimin onun talebini kabul etmesi gerekir. Böylece maktulün velîsinin
yüreği soğur, öfkesi azahr. Maktulün velîsinin kısası
bizzat tatbik etmesi için şu şartların bulunması gerekir;
1. İmam (devlet
başkanı) izin vermiş olmalıdır.
Maktulün velîsi, imam'ın veya hâkimin iznini almadan
kendiliğinden kısası uygularsa günahkâr olur. Bu durumda hâkim onu hapseder veya
tâzir cezasına çarptırır. Fakat onu kısasen öldüremez. Bu hüküm, imam veya kadı'nın bulunduğu
memleket içindir. -Eğer cinayet imam veya kadı'nın bulunmadığı bir yerde
işlenmişse, maktulün velîsi, kısası bizzat tatbik ettiğinde fitne
çıkmayacağından eminse kısası tatbik edebilir.
2. Cinayet,
nefise (cana) karşı işlenmiş olmalıdır.
Cinayet, uzuvlara (bedene) karşı işlenmişse, sahih olan,
kısası hâkimin veya onun tayin ettiği bir kişinin icra etmesidir. Çünkü
maktulün velîsinin yaralamada ileri gitmeyeceğinden emin olunamaz; zira velî, v
yaralama durumunda kısas yapılırken, nasıl hareket edileceğini bilmeyebilir.
Öldürme hususunda ise bu korkular sözkonusu değildir.
Çünkü burada katil öldürülecektir, ölümden daha şiddetli bir ceza da
yoktur.
Maktulün Velîlerinin
Birden Fazla Olması Maktulün velîleri birden fazla olur da kısası bizzat
infaz etmek talebinde bulunurlarsa, kısası icra etmek için içlerinden birine
vekalet vermeleri vacibdir. Eğer bu hususta ihtilaf
ederlerse, kura çekmeleri vacib olur; kura kime
çıkarsa kısası o icra eder. Ancak burada şu hususu da belirtmemiz gerekir:
Maktulün velîlerinden biri ortada yoksa, o gelinceye kadar .kısas icra edilmez.
Katil, hamile bir kadın ise çocuğunu doğurup çocuk sütten kesilinceye kadar
kısas icra edilmez. Maktulün varisleri içinde bir çocuk veya bir deli varsa,
çocuk baliğ oluncaya, deli akıllanıncaya kadar kısas tatbik edilmez. Çocuk baliğ
oluncaya, deli akıllanıncaya kadar katil hapsedilir.
[1] Ebu Dâvud/4399
[2] Tirmizî/1399
[3] Tirmizî/1401
[4] Tirmizî/1400, (Hz. Ömer'den)
[5] Beyhakî,
VIII/38
[6] Buharî/2854
[7] Mudebber, efendisinin
kendisine 'Ben öldükten sonra hürsün' dediği
köledir. Mükâteb, hürriyetine kavuşmak İçin
efendisiyle anlaşma yapan köledir. Kına, hem kendisi, nem de ebeveyni köle olan
kimsedir. Müba'az, bir parçası köle, bir parçası azad edilmiş köledir.
[8] Buharî/6507, Tirmizî/1412, Ebu Dâvud/4531
[9] Ebu Dâvud/4517
[10] İbn Mâce/2636