Cemaat Namazı
CEMAAT
NAMAZI Hz. Peygamber Mekke'de kaldığı onüç yıl boyunca namazını tek başına kılıyordu. Hicretten
sonra cemaatle namaz kılmaya başladı. Sahabîler
Mekke'de işkence altında yaşadıkları için namazlarını tek başlarına evlerinde
kılarlardı. Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettikten
sonra cemaatle namaz kılmaya başladı ve ölünceye kadar da devam
etti.
Cemaat'in Hükmü .
Sahih görüşe göre Cuma namazı hariç diğer namazlarda
cemaat, farz-ı kifayedir. Eğer bir belde halkından
cemaat sayılacak bir grup cemaatle namaz kılarsa, diğerlerinin üzerinden bu
farz kalkar. Eğer bir memlekette hiçbir yerde cemaatle namaz kılınmıyorsa veya
gizli kılmıyorsa o memleketin bütün halkı günahkâr olur. Devlet başkanının
onlarla savaşması vacib olur. Cemaatin meşru olduğunun
delili şu ayettir:
(Ey Muhammed!) Onların içinde bulunup onlara namaz
kıldırdığın zaman onlardan bir grup seninle beraber namaza dursun.
(Nisa/102)
Bu ayet, korku namazı hakkında nazil olmuştur. Madem ki
korku halinde bile cemaatle namaz emrediliyor, emniyet halinde cemaat haydi
haydi gerekir. Hz.
Peygamber'in şu hadîsleri de cemaatin meşruiyetine
delildir:
Cemaatle kılman namaz, yalnız kılınan namazdan 27 derece
daha faziletlidir.
[1]Köyde veya çölde üç kişi olduğu halde cemaatle namaz
kılınım-yorsa, şeytan onlara üstün gelmiş demektir. Öyleyse cemaate devam edin.
Çünkü kurt, ancak sürüden aynlan koyunu yer.
[2] Cemaatin
Meşruiyetinin Hikmet ve
Sebebi İslâm'ın binası, müslümanların
tanışıp kardeşlik kurmaları, hak'ki hak batılı batıl
bilip yardımlaşmaları üzerine kurulur. Bu tanışma ve kardeşlik, hiçbir yerde
mescidden daha iyi tahakkuk etmez. Çünkü müslümanlar günde beş defa namaz kılmak için mescidde bir araya gelirler.
Dünya menfaatleri onların arasına ne kadar ayrılık
sokarsa soksun, kalplerinde birbirlerine karşı ne kadar kin ve nefret yerleşirse
yerleşsin namazlara sebat edip günde beş defa mescidde
bir araya gelmeleri -eğer gerçekten Allah'a iman edip namazlarında münafıklık
yapmıyorlarsa- aralarındaki ayrılık duvarlarını yıkar, kalplerindeki kin ve
nefreti söküp atar.
Cemaatle Namaz
Kılmaktan Geri Kalmanın
Makbul Olan
Özürleri Özürler genel ve özel olarak ikiye ayrılır. Genel özür;
yağmur, gece esen şiddetli rüzgâr, yollarda bulunan fazla çamur gibi
şeylerdir.
İbn Ömer'in âzadhsı Nâfi şöyle diyor: İbn Ömer soğuk
ve rüzgârlı bir gecede namaz için ezan okudu ve 'Namazlarınızı olduğunuz yerde
kılın!' dedikten sonra şöyle devam etti: 'Hz.
Peygamber seferde, gece soğuk ve yağmurlu olursa müezzine ezan okumasını ve
ardından da Elâ sallû fi'r-rihâl (Haberiniz olsun
namazlarınızı olduğunuz yerde kılınız!) diye nida etmesini emrederdi'.
[3]Artık bu özürler köylerde bile pek azdır. Hatta bazı
köylerde hiç yoktur. Çünkü köylerde bile yollar
yapılmıştır.
Özel özürler ise hastalık, şiddetli açlık, susuzluk, mal
veya can endişesiyle bir zâlimden korkmak, küçük veya büyük abdest nedeniyle sıkışmak gibi özürlerdir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Herhangibirinizin akşam yemeği sofraya konulduğunda, namaz için kamet
getirilse de yemeğe başlasın. Sakın yemeği bitirinceye kadar acele etmesin.
[4]Yemek hazırlanmışken ve kişiyi küçük veya büyük abdesti sıkıştırırken namaz kılınmaz.
[5]Kişinin fakir olup cemaate gittiği zaman alacaklısının
yakasına yapışmasından korkması veya soğan sarımsak gibi kötü kokan birşey yemesi veya elbisesinin kirli olması nedeniyle
halkın rahatsız olması sözko-nusu ise cemaate gitmemesi için bunlar şer'an özür sayılır. Dolayısıyla cemaate gitmemesinde bir
sakınca yoktur. Nitekim Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Kim sarımsak veya soğan yemişse bizden (veya
mescidimizden) uzak durup evinde otursun.
[6] İmam'da
Bulunması Gereken Şartlar İmam'da belirli bazı şartların bulunması gerekir. Bu
şartların çoğu cemaate nisbetledir. Bunları kısaca
şöyle sıralayabiliriz:
1. Muktedî (imam'a
uyan kişi), imam'ın namazının sahih olduğuna inanmalıdır.
Eğer iki kişi kıble hususunda ictihad eder de farklı görüşlere sahip olurlarsa, birinin diğerine imam olması caiz olmaz. Çünkü
herbiri diğerinin kıblesinin yanlış olduğuna ve
o yöne dönerek kılınan namazın sahih olmadığına
inanmaktadır.
2. İmam'a uyan
kişi okuyabilirken imam'ın ümmî olmaması gerekir. Ümmî olmasından maksat,
Fatiha'yı mahreç ve şeddelerine riayet
ederek güzel okuyamamasıdır. Eğer imam'a uyan kişi de
imam gibi olursa birbirlerine uymaları caizdir.
3. Cemaat erkek
olduğu halde imam kadın olmamalıdır.
Cemaat kadınlardan oluşursa, kadınların biri diğerine
uyabilir. Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Sakın bir kadın, bir erkeğe imamlık yapmasın.
[7] İmam'da Bulunması Müstehab Olan
Sıfatlar İmam'ın, cemaattekilerden daha iyi fıkıh bilmesi, daha güzel
Kur'an okuması, daha ahlâklı olması ve daha yaşlı
olması mendub'dur. Bu sıfatların tümünün kendisinde
bulunduğu imamın arkasında kılınan namaz, diğer imamların arkasında kılınan
namazdan daha üstün ve sevabı daha fazladır. Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur:
Allah'ın Kitabı'nı en iyi bilen imamlık yapsın. Allah'ın
Kitabi'nı bilmekte eşit iseler Sünnet'i daha iyi
bilen imamlık yapsın. Sünnet'i bilme hususunda eşit iseler daha önce hicret eden
imamlık yapsın. Eğer hicrette de eşit iseler yaşlı olan imamlık yapsın.
[8]Abdest ile namaz kılan bir kimse teyemmüm ile veya mest
üzerine meshederek namaz kılan kimseye, ayakta kılan oturarak kılana, baliğ olan
baliğ olmayana, hür olan köle imam'a uyabilir. Sağlam olan bir kimse küçük abdestini tutamayana, farz kılan kaza veya nafile kılana,
nafile kılan da farz kılana uyarak namazını kılabilir.
îktida (îmam'a Uymak)
Meşru olan iktida ancak bazı
şartlarla tahakkuk eder. İktida'nın sahih olması için
bu şartlara riayet edilmesi gerekir. Bu şartları şöyle
özetleyebiliriz:
1. İmam'a uyan
kimse, mekân açısından imam'ın Önünde olmamalıdır.
Eğer muktedî (imam'a uyan),
imam'm önüne geçerse iktida'sı sahih olmaz. Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur:
İmam ancak kendisine uyulması için imam yapılmıştır.
[9] Uymak, tâbi olmak demektir. Bu da tâbi olanın geride, metbû olanın (uyulanın) önde olması ile mümkün olur. Ancak
tâbi ile metbû aynı hizada olurlarsa iktida sahih olur. Fakat yine de kerahatten uzak değildir. Bu nedenle tâbi olanın, rnetbû'dan biraz geride durması gerekir. Tâbi olan, metbû'nun önüne geçerse namazı bozulur. Önde olup olmadığı
hususunda topuklara itibar edilir.
İmam'a uyanlar iki veya daha fazla iseler imam'ın
arkasında saf tutmalıdırlar. Eğer bir kişi olursa imam'ın sağında durmalıdır.
Bir kişi daha gelirse o da imam'ın soluna durmalıdır. Sonra ikisi geriye çekilip
saf tutmalı veya imam öne çıkmalıdır.
Cabir b. Abdullah şöyle rivayet ediyor: 'Hz. Peygamber'e uyarak sağına durdum. Sonra bir kişi daha
geldi ve Hz. Peygamber'in soluna durdu. Bunun
üzerine Hz. Peygamber ellerimizden tutarak
bizi arkasında saf tutturuncaya kadar ellerimizi bırakmadı'.
[10]İmam ile imam'a uyanların arası, üç zira'dan fazla olmamalıdır. (Buradaki zira, normal bir
zira'dır. Normal bir kişinin zira'ı ise yaklaşık 40-50
cm'dir). Her safın arası da üç zira'dan fazla olmamalıdır. Cemaat erkek ve kadınlardan
oluşuyorsa önce erkekler, sonra da kadınlar saf tutmalıdır. İmam'a uyanların
biri kadın, diğeri de erkek ise kadın, imam'ın soluna, erkek de sağına
durmalıdır.
İmam da cemaat de kadın olursa imam, cemaatin arasında
olmalıdır. Hz. Aişe ile
Ümmü Seleme'den böyle
rivayet edilmiştir.
[11]İmam'a uyan kişinin tek başına arkada durması
mekruh'tur. SaPta yer varsa safın içine girmeli, safta
yer yoksa önce tahrim tekbiri alıp
sonra
saftan bir kişiyi geri çekmelidir. Saftan geri çekilen
kişinin de çekene itaat etmesi mendub'dur. Böylece
hayır yolunda yardımlaşma faziletini elde ederler. (Safta bulunan kişinin,
çekildiği takdirde itaat edeceği bilinirse çekilmeli, yoksa çekilmemelidir.
Çünkü fitne çıkma tehlikesi vardır).
2. İmama uyan
kişi intikallerinde imam'a tâbi olmalıdır.
Namazın fiillerinin tümünde imam'a tâbi olmalıdır;
imam'a uyan kişinin hareketleri, imam'ın hareketlerinden sonra olmalıdır. İmam'a
uyan fiillerine, imam fiilini bitirdikten hemen sonra başlamalıdır. İmam'a
uyanın, imam'dan bir rükün kadar geride kalması mekruh'tur. Eğer iki uzun rükün
kadar geride kalırsa; imam rükû'ya gidip itidâl'e
kalktığı, secdeye gidip başını secdeden kaldırdığı halde hâlâ ayakta ise namazı
bozulur. Eğer bir mazereti varsa kıraati çok yavaş ise imam'dan üç rükün geri
kalması caizdir. Üç rekât bittiği halde
imam'a yetişememişse, bulunduğu rükünu bırakıp imam'a
tâbi olması farz olur. Geri kalan namazını imam selâm verdikten sonra
tamamlamalıdır.
3. İmama uyan kişi imam'ın intikallerini
bilmelidir.
İmam'a uyan kimse ya imam'ı
görmeli, ya imam'ın arkasındaki safın bir kısmını
görmeli ya da mübelliğin
sesini duymalıdır.
4. İmam ile imam'a uyan kimse arasında büyük bir
mesafe olmamalıdır.
Bu mesafenin durumunu şöyle izah edebiliriz: Yukarıda
sözü edilen mesafe mescidde kılınmayan namaz içindir.
Eğer mescidde veya aralarında kapıları açık odalar
varsa, aralarındaki mesafe ne kadar uzun olursa olsun iktida sahihtir. Fakat namaz mescidin dışında kıhnırsa veya imam mescidde olup
muktedî mescidin dışında olursa imam ile muktedî arasındaki mesafenin uzak olmaması
gerekir.
İmam ve imam'a uyan kişi çölde veya benzeri açık
alanlarda iseler aralarındaki mesafe 150 metreden fazla
olmamalıdır.
İmam bir binada, imam'a uyan da başka bir binada ise
bunlar iki ev gibi veya bir sahne ile bir bina gibiyseler, zikredilen şartla
beraber binaların birindeki safın, diğer binadaki saf ile bitişik olması vacib'dir. Ancak imam'ın bulunduğu bina, muktedînin önünde değil, sağında veya solunda
olmalıdır.
İmam mescidde, muktedîlerin bir kısmı mescidde
bir kısmı da mescidin dışında olursa, mescid ile
mescidin dışında olan ilk muktedî ile arasında 150
metreden fazla bir mesafe olmamalıdır.
Muktedî cemaat için veya iktida için
niyet etmelidir. Niyetin ihram tekbiriyle beraber olması şarttır. Eğer imam'a
uymaya niyet etmeden, uzun bir zaman bekler, beklemesi de örfen uzun olursa namazı bozulur. İmam'a uyması tesadüfen
olur da imam'ı beklemesi kısa sürerse namazı sahih olur. İmam'ın ise imamet için
niyet etmesi vacib değildir, fakat cemaat sevabını
elde etmesi için imamete niyet etmesi müstehab'dır.
Eğer imamete niyet etmezse cemaat sevabını elde edemez. Zira kişi niyetle be-;
raber yaptığı amelinde sevap elde eder. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Ameller niyetlere göredir. Kişiye ancak niyet ettiği
vardır.
[12]İmam selâm vermeden namaza yetişen kimse cemaat sevabını
elde eder. Fakat tahrim tekbirini imam ile beraber
almak daha faziletlidir. İmam'a uyan kişi, imam'ın tahrim tekbirinden sonra tekbir ve tahrim ile meşgul olmalıdır. İmama rükû'da iken yetişen
kimse o rekâta yetişmiş sayılır. Rükû'dan sonra yetişirse, o rekâtı kaçırmış
sayılır. İmam selâm verdikten sonra kalmalı ve kaçırdığı rekâtları
tamamlamalıdır.
[1] Buharî/6l8; MüsIirn/650, (İbn
Ömer'den)
[2] Ebu Dâvud/547; İbn Hibban/425. (îbn Hibban sahih olduğunu
söylemiştir).
[3] Buharî/635;
Müslim/697
[4] Buharî/642; Müslim/559, (İbn
Ömer'den)
[5] Müslim/560
[6] Buharî/817; Müslim/564, (Cabir'den)
[7] îbn Mâce
[8] Müslim/613, (İbn Mes'ud'dan)
[9] Buharî/657;
Müslim/411
[10] Müslim
[11] Beyhakî, (sahih isnadla)
[12] Buharî/l;
Müslim/1908