Efendimizin gördüğü ve aktardığı bazı rüyalar da önemli yer tutar.
O, gördüğü rüyaları paylaşır, sonra da yorumlardı.
O’nun gördüğü rüyalar, apaçık ve müjde dolu rüyalardı. İnsanları
bağlardı. Çünkü peygamberlerin rüyaları da bir anlamda vahyin bir
parçasıdır.
Peygamberimizin gördüğü rüyalar, apaçık ve müjde dolu rüyalardı.
İnsanları bağlardı. Çünkü peygamberlerin rüyaları da bir anlamda vahyin
bir parçasıdır. İşte, müjde dolu bir rüya.
Efendimiz (SAV) buyuruyor:
"Dün gece acayip bir rüya gördüm:
Ölüm meleği, ümmetimden birinin canını almaya geldi,
ana-babasına iyiliği onu çevirdi.
Ümmetimden birini kabir azabı ona açılmışken gördüm.
Abdesti geldi, onu bundan kurtardı.
Yine birini şeytan korkutuyordu,
zikri geldi, aralarına engel oldu.
Ümmetimden birini gördüm; susuzluktan dili dışarı çıkmış, havza ne zaman gelse men ediliyordu.
Orucu geldi, onu suladı.
Ümmetimden birini gördüm; azap melekleri korkutuyordu.
Namazı geldi, ellerinden kurtardı.
Ümmetinden birini gördüm; nebiler halka halka oturmuşlardı. Onlara yaklaşmak isteyince kovuluyordu.
Gusül abdesti geldi, elinden tuttu. Onu benim yanıma oturttu.
Yine ümmetimden birini gördüm; onun arkası, sağı, solu, üstü, altı karanlık idi. O ise şaşkın halde idi.
Haccı ve umresi geldi, onu karanlıklardan çıkardı, nura girdirdi.
Ümmetimden birini gördüm; müminlerle konuşuyor, fakat müminler onunla konuşmuyorlardı.
Sıla-i rahim (akrabalarıyla ilgilenmesi) geldi, "Ey müminlerin topluluğu! Onunla konuşun" dedi. Konuştular.
Ümmetimden birini gördüm; ateşin hücumunda kalmıştı. Alev yüzünden eline geliyordu.
Sadakası geldi; yüzüne perde, başına gölge oldu.
Ümmetimden birini gördüm; cehennem melekleri onu yakalamış.
Emr-i bil-maruf, nehy-i anil-münker (iyiliği emretmesi, kötülükten sakındırması) onu ellerinden kurtardı.
Onu rahmet meleklerinin yanına dahil etti.
Ümmetimden birini gördüm; dizleri üzerine oturmuş, onunla Allah arasında hicap var.
Güzel ahlakı geldi, elinden tuttu, onu Allah’ın huzuruna girdirdi.
Ümmetimden birini gördüm; sayfası sola uçtu. Allah korkusu (ve Allah’ı sevmesi) geldi, sayfasını yakalayıp sağ tarafa getirdi.
Ümmetimden birini gördüm; mizanı hafif geliyordu.
Çok çalışması geldi ağırlaştırdı.
Ümmetimden birini gördüm; cehennemin kıyısında duruyordu.
Takva ile hareket etmesi geldi, onu kurtardı, biraz geçti.
Ümmetimden birini gördüm; cehenneme atıldı.
Allah için dökülen gözyaşları geldi, onu oradan çıkardı.
Ümmetimden birini Sırat’ta dururken gördüm; hurma dalının titremesi gibi titriyordu.
Allah’a olan hüsn-ü zannı (Allah’ı unutmaması ve Allah’ı terk etmemesi) geldi, titremesi durdu. Biraz geçti.
Ümmetimden birini bazen sürünüyor, bazen emekliyor, bazen takılıyor gördüm;
bana olan salavatı geldi. Elinden tuttu, onu kaldırdı, Sırat’ı geçti.
Ümmetimden birini cennetin kapısına kadar gelmiş gördüm; kapı içten kapanıyordu.
La ilahe ill şehadeti geldi, kapılar açıldı, onu cennete girdirdi.
Hayatı boyunca hep güzele çağıran bu sevgili davetçinin cennetten sunduğu şu manzara ile konumuz bağlayalım sevgili nurkanlar
"Cennete girdim. Kuran sesini işittim. Kim bu okuyan diye sordum.
Orada bulunanlar cevaben, Numan oğlu Harise’dir, dediler. Harise’nin içinde bulunduğu nimetin sebebi şudur:
O, anasına, babasına karşı çok saygılıdır."