sitem sitem |
|
| Hadis-i Şerifler | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:19 | |
| Sükûtu tefekkür, bakisi ibret olan kimseler ile sahifesinde çok istifar bulunan kisi, felaha kavusmuslardir... ( Hadis )
Müminlerin ruhlari cennet agaçlarinda ikamet eden ve meyvelerinden yiyen yesil kuslarin kursaginda olur... Kiyamet günü Allah, onlari cesetlerine iade edinceye kadar (bu böyle) devam eder... ( Hadis )
Allah bir kuluna nimet etti mi mutlaka insanlari ona muhtaç kilar, eger o, onlarin ihtiyacini karsilamazsa, kendisine verilen nimete zeval hasil olur, yani nimeti elinden kaçrir. (Hadis)
Allah bir seyi yaratti mi mutlaka onu maglup edecek bir sey daha yaratir. Rahmetini gazabin yenmek için yaratmistir. (Hadis)
Allah yeryüzünde akildan daha az bir sey yaratmadi, yeryüzünde akl kibrit-i ahmerden daha azdir. (Hadis)
Allah'tan yardim mihnet oraninda gelir, sabir da bela oraninda.(Hadis
Namaz kildiginiz zaman, benim için Allahtan vesile dileyiniz. Vesile nedir? diye sordular; söyle buyurdu: Vesile, Allah katinda öylesine yüksek bir derecedir ki, ona ancak tek bir insan nail olacak. te o insanin ben olmasini umuyorum. (Hadis)
Gögün gürledigini duyarsaniz tesbih getirin, tekbir getirmeyin. (Hadis)
Gök gürültüsü duyarsaniz Allah zikredin. Çünkü (yildirim) zikir edene isabet etmez. (Hadis)
Yangin gördügünüz zaman tekbir getirin, çünkü tekbir onu söndürür. (Hadis)
Bir âlimin devamli olarak bir sultanla düsüp kalktigini görürsen, bil ki o bir hirsizdir. (Hadis)
Mescitte birini bir sey satarken yahut satin alirken görürsen ona; Allah, ticaretinde sana kazanç vermesin de; birini de yitigini ararken görürsen; Allah, onu sana buldurmasin de. (Hadis)
Kalem üç kisiden kaldirilmistir: Uyanincaya kadar uyuyandan, ihtilâm oluncaya kadar çocuktan, akli erinceye kadar mecnundan. (Hadis)
Âdemoglu ihtiyarladikça onda iki sey gençlesir: Mala karsi hirs ve hayata karsi hirs. (Hadis)
Allah indinde kisinin yuttugu en sevapli yudum, Allah'in rizasini düsünerek kendini tutup, yuttugu öfke yudumudur. (Hadis)
Allah Teâla hazretleri ferman etti: "izzetim ve celalim hakki için, magfiret etmek istedigim hiç kimseyi, bedenine bir hastalik, rizkina bir darlik vererek boynundaki günahlarindan temizlemeden dünyadan çikarmayacagim. (Hadis)
Kim bir kimse için sefaatçi olur, o da bu mefaatine karsi bir hediyede bulunursa hediyeyi kabul ettigi taktirde, riba kapilarindan büyük bir kapya girmis olur. (Hadis)
Ecelini altmis yasina kadar uzattigi kimselerden Cenab- Hakk, her çesit özür ve bahâneyi kaldirmistir. (Hadis)
Abdest imanin yarisidir. Elhamdülilllah mizan doldurur; sübhanallah velhamdulillah arz ve sema arasini doldurur; namaz nurdur; sadaka bürhandir; sabir ziyadir; Kur'ân ise lehine veya aleyhine bir hüccettir. Herkes sabahleyin kalkar, nefsini satar; kimisi kurtarir, kimisi de helâk eder. (Hadis)
Allah için sefer yapanlar üçtür: Gâzi, haci, umreci. (Hadis)
Cum'a, en hayirli günlerinizden biridir. Hz. Adem aleyhisselam(in topragi) o gün yaratildi, o gün kabzedildi. (Kiyamette Sûr'a) o gün üflenecek, sayha da o günde olacak. Öyleyse o gün bana salâvati çok okuyun. Zira salâvatlariniz bana arzedilir!" Orada bulunanlar: "Salavatlarimiz size nasil arzedilir? Siz çürümüs olacaksiniz!" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Allah Teala Hazretleri, Arz'a peygamberlerin cesetlerini yemeyi haram kildi! buyurdular. (Hadis)
Allah Teâla Hazretleri hastaliga da ilac da indirmistir. Ve her hastaliga bir ilaç vermistir. Öyleyse tedavi olun. Ancak haram olan seyle tedavi olmayin.
Hastalarinizi yeyip içmeye zorlamayin. Zira Allah Teâla hazretleri onlara yedirir içirir.
Benim tiryak içmem, temime (muska) takinmam, içimden gelen siiri okumam aldirmazlik olur.
Ölüm disinda hiçbir hastalik yoktur ki çörek otunda onun için bir deva bulunmasin.
Muhakkak ki, Allah bu ümmet için, her yüz senenin banda, kendisine dini tecdîd edecek kimse(ler) gönderecektir.
Sadaka Rabbin öfkesini söndürür ve kötü ölümü bertaraf eder.
Biriniz güneste olunca gölge ondan kalkar da, yarisi gölgede yarisi günete kalacak olursa oradan kalksin.
Birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamette, birbirlerine sefkatte mü'minlerin misali, bir bedenin misalidir. Ondan bir uzuv rahatsz olsa, diger uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona itirak ederler.
içerisinde tesehhüd bulunmayan bir dua, kesilmis el gibidir.
Kur'ân- Kerîm'den tek harfi okuyana bile bir sevab vardir. Her hasene on misliyle (kayde geçer). Elif-Lâm-Mim bir harftir demiyorum. Aksine elif bir harf, lâm bir harf ve mim de bir harftir
Allah kiskançtir, mü'min de kiskançtir. Allah'in kiskanmasi, mü'minin Allah'in haram ettigi eyi yapmasidir. (Hadis)
Kulla küfür arasinda namazin terki vardir. (Hadis)
Kisiyle sirk arasinda namazin terki vardir. (Hadis)
Küfürle iman arasinda namazin terki vardir. (Hadis)
Namazin ilk vaktinde Allah'in rizasi vardir; son vaktinde de aff vardir. (Hadis)
Deve agillarinda namaz kilmayin, çünkü onlar seytandandir. Koyun agillarindan soruldu: Oralarda kilin, çünkü onlar berekettir. (Hadis)
imanin tadini; Rabb olarak Allahi', din olarak islami', peygamber olarak Muhammed'i seçip razi olanlar duyar. (Hadis)
Öyle devir gelecek ki, insanoglu, aldigi seyin helalden mi, haramdan mi olduguna hiç aldrmayacak. (Hadis)
Kiyamet Allah Allah diyen bir kimsenin üzerine kopmayacaktr. (Hadis)
Zaman yakinlamadikça Kiyamet kopmaz. Bu yakinlasma öyle olur ki, bir yil bir ay gibi, ay bir hafta gibi, haftada bir gün gibi, gün saat gibi, saat de bir çira tutusmasi gibi (kisa) olur. (Hadis)
Çocuk sagini solundan ayirmasini bildi mi ona namaz emredin. (Hadis)
Hiç biriniz, günesin dogmasi ve batmasi esnasinda namaz kilmaya kalkmasin. (Hadis)
Surasi muhakkak ki, oruçlunun iftarini açtigi zaman reddedilmeyen makbul bir duasi vardir.
Sükreden oruçsuz kimseye, sabreden oruçlunun sevabinin misli verilir.
Allah bir kisim farzlar koymustur, siz bunlar daraltmayin. Bir kisim da sinirlar (yasaklar) koydu. Bunlara tecavüz etmeyin. Bazi seyleri de haram kildi, onlara yaklasmayin. Bazi seyleri de (farz, sinir, haram diye tavsif etmeden mutlak) birakmistir. Bunlar, unutarak birakmis degildir. Öyle ise onlari (farz mi, haram mi.. vs. diye didikleyip) arastirmayin. (Hadis)
Allah örtülüdür. Örtünmeyi ve utanmayi sever. içinizden biri yikanacagi zaman örtünsün. (GUNYET-ÜT TALBN/S.81) |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:20 | |
| Kim, kendisini babasindan baskasina nisbet ederse (yani onun oglu oldugunu söylerse) veya mevlasindan baska birini mevla (efendi) edinirse, Allah'in, meleklerin ve bütün insanlarin laneti üzerine olsun. (Hadis)
Kim sabah namazina giderse, iman bayragiyla gitmis olur. Kim de çarsiya giderse, o da iblis bayragiyla gitmis olur. (Hadis)
Kim çocuguyla annesi arasini ayririsa kiyamet günü Allah (celle celâluhu) sevdikleriyle onun arasini ayirir. (Hadis)
Muhammed'in nefsini kudret eliyle tutan zâta yemin ederim ki, bu ümmetten her kim -Yahudi olsun, Hristiyan olsun- beni isitir, sonra da bana gönderilenlere inanmadan ölecek olursa, mutlaka cehennem ehlinden olacaktr. (Hadis)
Kim Allah için sever, Allah için bugzeder, Allah için verir, Allah için vermezse imanini kemâle erdirmistir. (Hadis)
Bana bir mü'min selam verdi mi, kendisine mukabele etmem için Allah ruhumu bedenime iade eder. Ben de mutlaka selama mukabele ederim. (Hadis)
Her bir dinin kendine has bir ahlâki vardir. islam'in ahlâki hayadir. (Hadis)
Muhakkak ki sende Allah'in sevdigi iki haslet var: Hilm (acele etmemek) ve haya. (Hadis)
Haya imandandir. iman (sahibi) ise cennettedir. Hayasizlik (ve bundan kaynaklanan kabaliklar, çirkin ve kirici sözler) cefa (eziyet, zulüm, haksizlik)dan bir parçadir. Cefa (eden de) cehennemdedir. (Hadis)
Sizden biri, rükü ve secdelerde belini (tam olarak) dogrultmadikça namazi yeterli olmaz. (Hadis)
AIIah temizlik olmayan namazi kabul etmez, hiyânetle kazanilan paradan verilen sadakayi da kabul etmez. (Hadis)
Abdesti olmayanin namazi da yoktur. Üzerine besmele çekmeyenin abdesti yoktur. (Hadis)
Kim, kiblesi ile kendi arasina bir baskasinin girmemesine muktedir olursa, bunu saglasin. (Hadis)
Allah, kula namazda saga sola iltifat etmedikçe rahmetiyle yaklasmaya devam eder. ltifat etti mi ondan yüz çevirir. (Hadis)
Sizin en hayiriliniz, namazda omuzlari en yumusak olanidir. (Hadis)
(Mûtad olarak) geceleyin namaz kilan bir kimse, uykunun gâlebe çalmisiyla (bir gece uyuya kalsa ve namazini kilamasa) Allah'u Teâlâ hazretleri onun namazinin sevabini yine de yazar, onun uykusu (Allah'in ona yaptigi bir ikram) bir sadaka olur. (Hadis)
Size geceleyin kalkmayi tavsiye ederim. Çünkü o, sizden önce yasayan salihlerin âdetidir; Rabbinize yakinlik (vesîlesi)dir; günahlardan koruyucudur; kötülüklere kefarettir, bedenden hastaligi kovucudur. (Hadis)
Herseyin bir zekati (temizlenme vasitasi) vardir, cesedin zekat oruçtur. Oruç, sabrin yarisidir.
Ramazan ayinda, hasta veya ruhsat sahibi olmakisizin kim bir günlük orucunu yerse, bütün zaman boyu oruç tutsa bu orucu kaza edemez.
Nice oruçlular vardir ki, tuttugu oruçtan yanina sadece çektigi açlik kâr kalir. Nice gece namaz kilanlar vardir ki, onlarin da kâr gece uykusuz kalmaktan ibarettir.
Oruç perdedir. Biriniz birgün oruç tutacak olursa kötü söz sarfetmesin, bagirip çagirmasin. Birisi kendisine yakisiksiz laf edecek veya kavga edecek olursa "ben oruçluyum!'' desin (ve ona bulasmasin).'
Kim Allah Teala yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ates arasina, genisligi sema ile arz arasini tutan bir hendek kilar.
Kim oruçlu oldugu halde unutur ve yerse veya içerse orucunu tamamlasin. Çünkü ona Allah yedirip içirmistir.
Gece u taraftan (dogudan) gelince, gündüz de u taraftan (batidan) gidince, güne de batinca oruçlu orucunu açmistir.
Kim bir sey hususunda yemin eder, sonra da hilafini daha hayrli görürse, derhal kefâret vererek yemininden vazgeçsin ve yemin ettigi husustan daha hayrli olani yapsin.ki bütün alemlerin Rabbisin. Allah-u Teala buyuracak: Sizin mümin kardesleriniz aç idi. Onlara yemek verseydiniz, aynen bana yemek vermis olurdunuz. ( Kudsi Hadis )
aLLAH bir kuluna nimet etti mi mutlaka insanlari ona muhtaç kilar, eger o, onlarin ihtiyacn karsilamazsa, kendisine verilen nimete zeval hasil olur, yani nimeti elinden kaçirir. (Hadis)
istihare eden eli bos dönmez, istiare eden pisman olmaz, iktisad eden muhtaç olmaz. (Hadis) |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:21 | |
| Gördünüz ya; ondan yüz çevirmedim. Çünkü iki melek gördüm cennet meyvalarindan (ehid olarak ölenin) agzina veriyorlardi, onun aç olarak öldügünü bundan fark ettim. (Hadis)
Ahir zamanda dünyada, bela ve fitne devamlidir. Birinizin ameli kaba benzer; üstü iyi olursa alti da iyi olur; üstü çirkin olursa alti da çirkin olur. (Hadis
Ben istek ve korku namaz kildim. Ümmetim için Allah Azze ve Celleden üç ey istedim. kisini verdi, birini geri çevirdi. Onlara kendilerinden baska bir düsmanin musallat olmamasini diledim, verdi. Onlarin bogularak ölmemelerini istedim, bunu da verdi. Kendi aralarinda sikinti (tefrika ayrilik) olmamasin diledim, bunu geri çevirdi. (Hadis)
Eger sen bizi seviyorsan, fakirlige karsi kendine bir siper edin! Çünkü fakirlik bizi sevene, dagin tepesinden asagiya hücum eden selden daha süratli gelir. (Hadis)
imamlarnizin arkasinda namaz kildiginiz zaman abdestinizi dikkâtli alin; çünkü arkasnida namaz kilan adamin iyi abdestli olmamasi yüzünden imam, okumakta bocalayabilir. (Hadis)
Aksiran bir kimseye hamd ile baslamasini talep edin. (Hadis)
Kuvvetli kimse, (güreste hasmini yenen) pehlivan degildir. Hakiki kuvvetli, öfkelendigi zaman nefsini yenen kimsedir. (Hadis)
Kim haksiz oldugu bir münakasayi terk ederse kendisine cennetin kenarinda bir ev kurulur. Hakli oldugu bir münâkasayi terk edene de cennetin ortasinda bir ev kurulur. (Hadis)
En sâdik rüya seher vakitlerinde görülen rüyadir. (Hadis)
Rü'ya üç kisimdir: Biri Allah'tan bir müjdedir. Biri nefsin konusmasidir. Biri de seytanin korkutmasidir. Biriniz hosuna giden bir rü'ya görecek olursa, dilerse onu anlatsin. Eger hosuna gitmeyen bir sey görürse onu kimseye anlatmasin, kalkip namaz kilsin. (Hadis)
insanlarin serlileri, ulemaya (birsey ögrenmek için degil), onlar yaniltmak için zararli meselelerden soru soranlardr. (Hadis)
Kim korkarsa aksam karanliginda yol alir. Kim aksam karanliginda yol alirsa hedefine varir. Haberiniz olsun Allah in mali pahalidir, haberiniz olsun Allah'in mali cennettir. (Hadis)
Süphesiz, her derede, âdemoglunun kalbinden bir parça bulunur (yani kalp her seye karsi bir ilgi duyar). Öyleyse kimin kalbi bütün parçalara ilgi duyarsa, Allah onun hangi vadide helak olacagina hiç aldirmaz. Kim de Allah'a tevekkül ederse, kalbinin her seye (ilgi kurarak dalmasini önlemek için) Allah ona yeter. (Hadis)
Kâfirin diyeti, mü'minin diyetinin yarisidir. (Hadis)
iki sey vardir, asla reddedilmezler: Ezan esnasinda yapilan dua ile, insanlar birbirine girisdikleri savas sirasinda yapilan dua. (Hadis) |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:21 | |
| Peygamber Efendimiz (sav);in Sabırla İlgili Hadisleri Sen, yakini bir imanla, tam bir rıza ile Allah için çalışmaya muktedir olabilirsen çalış; şayet buna muktedir olamazsan, hoşuna gitmeyen şeyde sabırda çok hayır var. Şunu da bil ki nusret sabırla birlikte gelir, kurtuluş da sıkıntıyla gelir, zorlukta da kolaylık vardır, bir zorluk iki kolaylığa asla galebe çalamayacaktır.
Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 315 Sabır imanın yarısı, yakin de imanın tamıdır. (Hz.İbni Mesud r.a) Ramuz El-hadis s.217
Haya zinettir. Takvada keremdir. En hayırlı binek de sabırdır. İbtila halinde insanın musibetinin berteraf olmasını Allahtan beklemek ibadettir.
(Hz.Cabir r.a). Ramuz El-Hadis s.204
Mümin kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır. Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mümine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı bir şey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder, bu da hayırdır.
Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, 1992, s. 208 |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:21 | |
| Sevgi, Merhamet ve Adalet ile İlgili Hadis-i Şerifler Kardeşini güler yüzle karşılaman, kendi kovandan kardeşinin kabına su vermen de birer maruftur.
Tirmizi, Hz. Cabir'den rivayet etti kutub-ı sıtte, 2. Cilt
Mümin kişi, diğer mümine karşı duvar gibidir, birbirlerini takviye ederler.
(Nesai kutub-ı sıtte, 2. Cilt , Sf. 374)
Size vermekte olduğu nimetlerinden ötürü Allah'ı sevin, beni de Allah beni sevdiği için seviniz.
Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 4. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.594
Allah uğrunda birbirine muhabbet eden kimseler, Onun gölgesinden başka gölge olmayan günde, Ounu Arş-ı Alâsının gölgesindedirler. Kendilerine nurdan kürsüler kurulur. Onların Rableri ile olan meclislerine, Peygamberler, sıddıklar ve şehidler bie imrenirler.
(Hz. Muaz İbni Cebel r.a.) Ramuz El-Hadis s.233
"Mümin kendisi için sevdiğini kardeşi için de arzular."
Buhari ve Müslim; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 152
"Hediyeleşin, birbirinizi sevin. Birbirinize yiyecek hediye edin. Bu, rızkınızda genişlik hasıl eder."
Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.239
"Ziyaretleşin, hediyeleşin. Çünkü ziyaret sevgiyi perçinler, hediye de kalpteki kötü duyguları söker atar."
Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.239
"Birbirinizi kıskanmayınız, birbirinize kin tutmayınız, birbirinize çirkin sözler söylemeyiniz, birbirinize sırtlarınızı dönmeyiniz, kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin. Allah'ın kulları kardeşler olunuz."
Buhari ve Müslim; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 315
"Sizden önceki toplumların derdi size de bulaştı: Haset ve kin. Kin beslemek kökten kazıyan şeydir. Allah'a yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Size birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yayın."
Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 425
Müminler birbirlerine muhabbetli ve hayırlıdır, evleri ve bedenleri ayrı olsa da. Facirler ise birbirlerini aldatıcıdırlar. Evleri ve bedenleri toplu olsa da. Ve birbirleriyle mücadele ederler.
(Hz. Enes r.a.) Ramuz El-Hadis s.233
Merhamet edin, merhamet olunasınız. Af edin, af olunasınız. Yazık, laf ebesi olanlara. Yazık günahlarına bilerek devam edip, istiğfar etmeyenlere.
G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 70/10
Kolaylaştırın, güçleştirmeyin. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Birbirinizle iyi geçinin, ihtilafa düşmeyin.
Hz. Said İbni Ebu Berde; G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 510/5
Allah yoluna birbirlerini sevenler, arşın gölgesinden başka gölge olmayan o günde, arşın gölgesindedirler. Nurdan münberler üzerinde. Onların mekanlarına Nebiler ve Sıddıklar gıbta ederler.
(Hz. Muaz r.a.) Ramuz El-Hadis s.233
Allah yolunda muhabbet edenler, Arşı Alâ etrafında yakuttan kürsüler üzerinde olurlar.
(Hz. Ebu Eyyub r.a) Ramuz El-Hadis s.233
"Sana zulmedeni affet. Sana küsene git, sana kötülük yapana iyilik yap. Aleyhine de olsa hakkı söyle."
Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 317
"Fakirleri seviniz ve onlara yakın olunuz. Siz onları severseniz, Allah da sizi sever. Siz onlara yakın olursanız, Allah da size yakın olur. Siz onları giydirirseniz, Allah da sizi giydirir. Siz onları yedirirseniz, Allah da sizi yedirir. Siz cömert olunuz ki, Allah Teala da size karşı cömert olsun."
G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 17/15
"Zulümden kaçının. Zira zulüm, kıyamet günü karanlıklar olacaktır. Cimrilikten de kaçının, zira cimrilik, sizden öncekileri helak etmiş, onları birbirlerinin kanlarını dökmeye, haramlarını helal addetmeye sevk etmiştir."
Muslim, Birr 56; Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 357
Mümin alicenaptır ve kerimdir (Hüsnü zannı sebebile aldanır). Facir ise hilekardır.
(Hz. Ebu Hüreyre r.a.) Ramuz El-Hadis s.230
Mümin her halinde hayır üzerindedir. Ruhu, Allah Azze ve Celleye hamd eder olduğu halde, iki yanı arasında kabzolunur.
(Hz.İbni Abbas r.a.) Ramuz El-Hadis s.230
Mümin omuzları yumuşak kimsedir (iyi geçimlidir). O din kardeşine rahatlık verir. Münafık ise uzak durur. Ve kardeşine sıkıntı verir. Mümin selâm vermekte atılgandır. Münafık ise bakar ki 0nce kendisine versinler.
(Hz. Enes r.a.) Ramuz El-Hadis s.230
Maruf (iyilik) cennet kapılarındandır. Ve fena ölümü defeder. İyilik ismi gibi iyidir. Ve dünyada iyilik adamı olan ahirette de iyilik ehli olur.
(Hz.İbni Şihab r.a.) Ramuz El-Hadis s.236
"Ey insanlar dikkat ediniz! Rabbiniz tektir. Arabın, Arab olmayana, Arab olmayanın Arab'a, siyahın kırmızıya, kırmızının siyaha, takvadan öte, hiçbir üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah Teala katında en üstününüz, Allah Teala'dan en çok korkanınızdır."
Müsned-i Ahmed b. Hanbel, 5/411 |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:21 | |
| ORUCUN KALKAN OLUŞU VE ORUÇLUNUN İKİ SEVİNÇ ANI
1218. Ebu Hüreyre radıyallahu anh'dan rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Aziz ve celîl olan Allah "İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükafatını da ben vereceğim" buyurmuştur.
Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: 'Ben oruçluyum' desin.
Muhammed'in canı kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.
Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır."
Buharî, Savm 9; Müslim, Sıyam 163
Açıklamalar
Hadisimiz, orucun diğer ibadetlerden farklı olan yönlerini belirlemektedir.
Bu yönlerden biri orucun sırf Allah rızası için yapılan bir ibadet olması, yani, oruçlu bildirmediği sürece, dışarıdan hiç kimsenin bilemeyeceği, riya ve gösterişten uzak bir ibadet olmasıdır. Çünkü orucun diğer ibadetler gibi görünür bir şekli yoktur. Öte yandan, tarihte varlıkları bilinen müşriklerin, ilahlarına yakın olmak için yaptıkları kulluk türleri içinde oruç bulunmamaktadır. Yani hiçbir putperest oruç tutarak putlara kulluk etmemiştir. Bu yönüyle de oruç, sırf Allah için yerine getirilen bir ibadet türüdür.
Orucun diğer ibadetlerden farklı bir başka yönü de mükafatının, -önceden bildirilmiş ölçülerin çok üstünde- Allah Teala tarafından takdir edilecek olmasıdır.
Her iki özellik de oruç ibadetinin fazilet ve üstünlüğünü anlamamız için yeterlidir.
Ayrıca hadisimizde, oruçlu ile ilgili bir tesbit, bir tavır, bir vakıa ve bir de müjdeye dikkat çekilmektedir. Söz konusu tavır kimseye kötü söylememek ve çatmamak, kendisine çatan, kötü söyleyen olursa, ona da nazikçe "lütfen bana ilişmeyin, ben oruçluyum" diyerek, kendisini oruç kalkanıyla korumasıdır. Çünkü oruç, oruçlu için dünyada günahlara, ahirette cehennem azabına karşı koruyucu kalkan konumundadır.
Vakıa ise şöyle ifade edilebilir: Oruç tutan kişide özellikle uzun yaz günlerinde açlıktan ileri gelen bir ağız kokusu oluşur. Bu koku, Allah katında, insanlarca en güzel koku diye bilinen miskten daha güzeldir. Ancak bu gerçek, hiçbir zaman o ağız kokusunun misvak veya fırça kullanmak suretiyle giderilmesine mani değildir.
İftar ve Allah'a kavuşma anlarındaki büyük rahatlama ve sevinç... Bu iki haldeki sevinç ve ferahlıktan birincisi maddî, görünür ve geçici; öteki manevî ve süreklidir. Her ikisi de sadece oruçluya aittir. İftar edildiği zamanki rahatlama, Allah huzurundaki rahatlamanın kesin bir delili olarak zikredilmiş olmaktadır. Oruç tutan kimsenin iftar ettiği an rahatlaması ne kadar gerçek ise, oruçlunun Allah'a kavuştuğu zamandaki rahatlaması da o kadar gerçektir.
Hadisimiz, oruçluya verilecek sevabın, dinimizdeki bir iyiliğe on katından yedi yüz misline kadar verilecek sevap ve mükafat ölçüsünün dışında ve üstünde, tamamen Allah Teala'nın takdirinde olduğunu tescil ve ilan ederken, tabii olarak oruç ibadetinin dinimizdeki müstesna yerini ve son derece üstün faziletini de ortaya koymuş olmaktadır. Orucun fazileti, yüce Rabbimiz'in onu kendisine izafetle "Benim içindir" buyurması ve "Mükafatı da bana aittir" diyerek sonsuz lütuf ve kerem kapısını oruçluya açmış olmasından ileri gelmektedir. Böyle bir teşrif ve iltifat her şeyin üstündedir. Bu da hadisimizdeki müjdeyi oluşturmaktadır.
"İnsanın her ameli kendisi içindir" buyurulmuş olması, oruç dışındaki her ibadetin, insanın haz alacağı, başkalarından gizleyemeyeceği hatta belki de göstermek isteyeceği bir tarafı olduğunu tesbit etmektedir. Sadece oruçta böyle bir durumun bulunması onun ne denli saf ve has bir ibadet olduğunu göstermektedir. Hadisimizin ana tesbiti de budur.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Allah Teala'nın, "mükafatını ben vereceğim" buyurduğu yegane ibadet oruçtur.
2. Allah için yapılacak hiçbir fedakarlık ve amel karşılıksız kalmaz.
3. Oruçlu günahlara ve cehennem azabına karşı zırhlanmış kişi demektir. Çünkü "Oruç kalkandır" buyurulmuştur. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:22 | |
| Hazreti Aişe radıyallahu anhâ'nın şöyle anlattığı nakledilir:
Allah'ın Resulü bir sefere çıkmak istediği zaman, zevceleri arasında kur'a çeker ve içlerinden kime isabet ederse beraberinde de onu götürürdü, işte böyle savaşlarından biri olan Benî Mustalik harbinde çektiği kur'a bana düşmüştü; Ben de hicâb âyeti nazil olduktan sonra Peygamber aleyhisselâm ile beraber yola çıktım. Devemin mahmilinde kalıyor, bir yerde mola verdiğimiz zaman da orada bulunuyordum. Bu şekilde yola devam ettik. Peygamber aleyhisselâm bu harbi bitirip döndüğü ve Medine'ye yaklaştığımız zaman, kafileye konaklamak için izin verdi. Ben de bu istirahat sırasında abdest bozmak için kalkarak gittim. Askerin -mola verdiği mevkiiden uzaklaşıp abdestimi bozduktan sonra eşyalarımın bulunduğu yere döndüm. Bir de, gerdanlığımı düşürdüğümün farkına vardım ve onu aramaya gittim. Ararken bir süre kalmıştım. Bu arada içinde bulunduğum kafile hareket etmiş, benim mahmilimin içerisinde olduğumu sanarak, onu alıp deveme yüklemişler. Mahmilimin içinde olmadığımın farkına varmamışlar. Çünkü kadınlar o vakitler şişman olmadıklarından hafif yapılı idiler. Zira çok az bir şeyler yiyorlardı. Bu sebeple mahmilimi kaldırırken hafif olmasına aldırış etmemişler. Ben zaten o vakit, genç bir kadındım. Böylece deveyi çekip yola çıktılar. Asker oradan ayrıldıktan sonra ben de gerdanlığımı buldum. Askerin konakladığı yere geldiğim zaman, orada kimseler kalmamıştı. Ben de, orada olduğum yerde kaldım ve beni arayıp döneceklerini düşündüm. Bu hal içerisinde beklediğim yerde otururken, uyku basmış ve uyuya kalmışım.
Safvan bin Muattal Sulemî Zekvanî askerin arkasından giderdi. Benim bulunduğum yere gelince, bir insan karaltısı görmüş ve yanıma yaklaşıp beni görür görmez de tanımıştı. Zira hicâb âyeti inmezden evvel beni görürdü. Beni görüp tanıyınca, ölmüş olduğumu zannederek «innâ lillahî ve innâ ileyhi raciûn» demesi ile uyandım. Yüzümü örttüm. Allah'a yemin ederim ki, bunu söylemesinden başka kendisinden bir söz duymadım.
Nihayet devesini dizleri üzerine çöktürdü. Ayağını hayvanın diz kapağına koydu ve bu şekilde ben deveye bindim. Hayvanı çekerek beni götürdü. Asker günün en sıcak vaktinde bir yerde konakladıktan sonra kendilerine yetiştik.
Bu hadise sebebiyle iftira yürütenler helak oldu. İftirayı yürütenlerin başı Ubeyy bin Selûl idi. Sonra Medine'ye vardık. Ben bir ay hasta halde yattım, iftira edenlerin lafları ağızdan ağıza yayılıyordu. Ben ise bunların farkında değildim. Fakat, Peygamber aleyhisselâmın bana, daha önce hastalandığım vakitlerde gösterdiği iltifatı göstermemesi, derdimi fazlalaştırıyordu. Çünkü Allah'ın Resulü ziyaretime geliyor, «şu hasta nasıl?» demekle kifayet ediyor, sonra gidiyordu. Ben insanlar arasında dolaşan kötülükten habersizdim.
Biraz iyileşmeye başlayınca, bir gün dışarı çıktım. Ummü Mistah da benimle birlikte Menası denilen yere doğru çıktı. Menası bizim kaza-yi hacet ettiğimiz yerdir. Ancak geceleri oraya çıkardık. Bu, evlerimiz yakınında hela yapmaya başlamadan önce idi. Adetimiz ilk arapların âdeti gibi, şehrin dışında bir yeri abdest bozmak için kullanmak idi. Evlerimizin içerisinde hela yapmaktan eza duyardık, işte bu şekilde Ümmü Mistah ile beraber gittik. Ummü Mistah Abdi Menafin oğlu Ebû Rnhm'un kızıdır. Anası da Hazreti Ebû Bekir'in teyzesidir. İhtiyacımızı tamamladıktan sonra kendisi ile beraber eve doğru yürüdük. Yolda Ummü Mistah'ın ayağı elbisesine takılarak kaydı.
Bunun üzerine Ummü Mistah:
— Mistah helak olsun! diye söylendi. Ben de kendisine:
— Ne kötü konuştun, Bedir harbine katılmış olan kimseye nasıl böyle dersin? dedim.
Ümmü Mistah:
— Şuna bak, onun ne söylediğini duymadın mı? diye cevap verdi. Ben:
— Ne söyledi ki? diye sordum.
Bunun üzerine Ummü Mistah, iftiracıların konuştuklarını bana anlattı. Bunu duyunca hastalığım bir kat daha fazlalaştı.
Bundan sonra evime dönünce Peygamber aleyhisselâm yanıma gelerek:
— Bu hasta nasıl? diye sordu. Ben de:
— Anne - babamın yanına gitmeme izin verir misin? dedim. Bu haberler hakkında ebeveynimden katı bilgi almak istiyordum. Peygamber aleyhisselâm izin verdi. Ebeveynimin yanına geldim.
Anama:
— Anacığım, bu insanlar neler konuşuyorlar? diye sordum. Anam:
— Kızcağızım, üzülme, kocasının kendisini- sevdiği ve aynı zamanda ortakları da olan, çok az güzel kadın vardır ki, onun hakkında doğru - yanlış şeyler konuşulmuş olmasın! dedi.
Ben:
— Sübhânellah, demek insanlar bunu söylediler! dedim. O gece göz yaşlarım dinmeden, gözüme uyku girmeden ağlayarak sabahladım.
Bu mesele ile alâkalı vahiy gecikince, Allah'ın Resulü Ebû Talib'in oğlu Ali ile Zeyd'in oğlu Usame'yi çağırdı. Onlarla ailesinden ayrılıp ayrılmamak hususunda müşavere edecekti. Usâme radıyallahu anh, Peygamber aleyhisselâmm ailesinin suçsuz olduğunu ve Peygamber aleyhisselâmın da onlara karşı olduğunun bilindiğini söyledi ve:
— Ey Allah'ın Resulü, aileni terketme, onlar senin iffet sahibi zevcelerindir. Onlar hakkında iyilikten başka bir şey bilmiyoruz, dedi... Hazreti Ali ise:
— Ey Allah'ın Resulü, Allah sana zevce kıtlığı vermemiştir. Onlardan başka çok kadınlar vardır. Eğer Hazreti Aişe'nin hizmetini gören cariye Berire'ye sorarsan, o aana doğruyu söyler, dedi.
Sonra Peygamber aleyhisselâm Berîre'yi çağırdı ve:
— Ey Berîre! Aişe'de bir kötülük gördün mü? diye sordu. Berîre:
— Seni hak ile gönderen zâta yemin ederim ki, onda kendisini ayıplayacağın bir şey görmedim. Ancak, o genç bir kadındır. Evinin hamurunu tutar da uykuya dalar, sonra da evin koyunu gelip o hamuru yer. Bundan daha fazla ayıplanacak bir şeyi yoktur, diye cevap verdi.
Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm kalktı ve Abdullah bin Ubeyy bin Selûl'e karşı kendisine yardımcı kimseler isteyerek minberde şöyle konuştu:
— Ey müslümanlar topluluğu, aileme karşı kötü ağız ve çirkin harekette bulunan adama karşı kim bana yardımda-bulunur? diye sordu. Allah'a yemin ederim ki, ailem hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum. Yine kendisinde hayırdan başka bir şey bilmediğim bir adama da kötülük ettiler. Halbuki o adam, hiç bir vakit ben olmadan ailemin yanına girmemiştir.
Bunun üzerine Saad bin Muaz radıyallahu anh kalkıp:
— Ey Allah'ın Resulü, ben sana yardım eder ve o adamın hakkından gelirim. Eğer Evs kabilesinden ise onun boynunu vururum, kardeşlerimiz Hazrec kabilesinden ise, emir buyurursanız, emrinizi yerine getiririz, dedi.
Bu açıklama karşısında Hazrec'lilerin reisi olan Saad bin Ubâde radıyallahu anh kalktı. Saad bin Ubâde bundan önce iyi bir kimseydi, fakat bu anda kabile hislerine mağlûp olarak Said bin Muaz'a dedi ki:
— Allah'a yemin ederim ki, yalan söylüyorsun. Sen onu öldüremezsin, öldürmeye gücün de yetmez!
Buna karşılık olarak Saad bin Muaz'ın amcaoğlu Useyd bin Hudayr radıyallahu anh konuştu ve Saad bin Ubâde'ye:
— Allah'a yemin ederim ki, sen yalan söylüyorsun, onu muhakkak öldürürüz, sen münafıkları tutan bir münafıksın, dedi. Bu şekilde iki Ensâr kabilesi Evs ile Hazrec'liler arasında durum gerginleşti. Hattâ Peygamber aleyhisselâm minberde iken kavga etmeye hazırlandılar. Allah'ın Resulü de onları devamlı olarak sakinleştirmeye gayret etti. Nihayet sustular, Peygamber aleyhisselâm da sükût etti.
— O gün gözyaşlarım kesilmeden ve gözlerime uyku girmeden ağladım, iki gün, iki gece ağlarken anne-babam yanımda bulunuyorlardı. Ağlamaktan yüreğimin parçalanacağını sanıyorlardı. Her ikisi yanımda oldukları halde, Ensârdan bir kadın yanıma gelmek için izin istedi. Girmesine izin verdim. Girip oturdu ve benimle beraber ağlamaya başladı. Biz bu hal içerisinde ağlarken, Peygamber aleyhisselâm içeriye girdi. Selâm verdikten sonra oturdu. Halbuki bu dedi - koduların ortaya çıktığı zamandan beri hiç yanımda oturmamıştı. Bir ay hakkımda vahiy inmediği halde beklemişti.
Oturunca önce şehadet getirdi. Sonra şöyle buyurdu:
— Bundan sonra, ey Aişe, hakkında şöyle şöyle bazı şeyler duydum. Eğer suçun yoksa Allah seni temize çıkaracaktır. Bir suç işlediğin, Allah'a tevbe ve istiğfar et. Çünkü kul, günahını itiraf edince Allah onu afveder. Peygamber aleyhisselâm konuşmasını bitirince, gözyaşlarım kuruyup kesildi, bir damla dahi akmadı. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:22 | |
| Babama:
— Peygamber aleyhisselâmın söylediklerine cevap ver! diye söyledim. Babam:
— Allah'ın Resulüne ne söyleyeceğimi bilmiyorum, dedi. Bu defa anneme: -
— Sen cevap ver! dedim. O da:
— Ben de Allah'ın Resulüne ne diyeceğimi bilmiyorum, diye konuştu.
Bunun üzerine, çok Kur'ân okumayan genç bir kadın olduğum halde, dedim ki:
— Allah'a yemin ederim ki, ben, bu dedi - koduyu işittiklerinizi, bunun içinizde yer ettiğini ve doğru olduğunu kabullendiğinizi biliyorum. Suçsuz olduğumu söylesem ki, Allah suçsuz olduğumu bilir, inanmayacaksınız. Allah'ın suçsuz olduğumu bildiği bir şeyi kabul etsem, ona inanacaksınız. Allah'a yemin ederim ki, ben, size Yusuf aleyhisselâmın söylediğinden başka bir misâl bulamıyorum. O, «Sabr-ı cemilden başka bir şey kalmamıştır.» (Yusuf Sûresi) demişti. Sizin şu anlatışınıza karşı sığınılacak ancak Allâhü Teâlâ'dır.
Bunu söyledikten sonra, dönüp yatağıma yattım. Katî olarak suçsuz olduğumu biliyordum. Ancak, Allah'a yemin ederim ki, Allâhü Teâlâ'nın hakkımda kıyamete kadar okunacak bir vahiy indireceğini sanmıyordum. Buna göre, durumum Allah'ın, hakkımda vahiy suretiyle bir şey buyuracağı kadar değerli değildir. Fakat, Peygamber aleyhisselâmın, Allâhü Teâlâ'nın -beni tebrik ettiğine dâir bir rüya görmesini ümid ediyordum.
Allah'a yemin ederim ki, Peygamber aleyhisselâm bu meclisten ayrılmadan ve ev halkından bir tek kimse dışarı çıkmadan Allah'ın Resulüne vahiy geldi. Vahyin şiddetinden kendisine ânzî bir hal oldu. Hattâ vahyin ağırlığı dolayısiyle, kış mevsiminde bulunduğumuz halde, inci gibi ter dâneleri yüzünden akıyordu.
Vahyin nazil olması sona erince, gülerek ilk söylediği şey:
— Ey Âişe, Allah suçsuz olduğunu bildirdi, sözü oldu.. Bunun üzerine annem:
— Kalk, Allah'ın Resulünün yanına git! dedi. Ben:
— Hayır, gitmem ve ancak Allâhü Teâlâ'ya hamdederim, dedim.
Nihayet Allâhü Teâlâ «iftirayı yapanlar sizden küçük bir zümredir...» (Nur Sûresi) meali ile başlayan on âyetin hepsini indirdi.
Allâhü Teâlâ, suçsuz olduğumu ifade buyuran bu âyetlerini indirdiği zaman, Hazreti Ebû Bekir radıyallahu anh: -
— Allah'a yemin ederim ki, Aişe hakkında bu iftiraları söyledikten sonra Mistah'a hiç bir zaman artık yardımda bulunmayacağım, dedi. Halbuki Mistah fakir ve Ebû Bekir'in akrabası olduğu için ona devamlı yardımda bulunurdu. Hazreti Ebû Bekir böyle deyince Allahü Teâlâ, «Sizden zengin ve fazilet sahibi kimseler, akrabalarına, miskinlere, Allah yolunda hicret edenlere bir şey vermeyeceklerine dair yemin etmesinler. Avf ve bağış ile muamele etsinler. Allah'ın günahlarınızı mağfiret etmesini istemiyor musunuz? Allah mağfiret edicidir, merhamet sahibidir.» (Nur Sûresi) mealindeki Ayet-i Kerîmeyi inzal buyurdu.
Bu Ayet-i Kerime nazil olunca, Ebû Bekir radıyallahu anh:
— Bilâkis, ben Allah'a beni mağfiret etmesini istiyorum, dedi ve Mistah'a yapmakta olduğu yardımı tekrar vermeye başladı, bu yardımı asla kendisinden esirgemeyeceğim, diye söyledi.
Hazreti Aişe devamla der ki:
Peygamber aleyhisselâm benim meselem hakkında Zeyneb binti Cahş radıyallahu anhâ'ya da sorar ve:
— Ey Zeyneb, bildiğin ve gördüğün bir şey var mı? derdi. Zeyneb de: — Ey Allah'ın Resulü, kulağımı ve gözümü korurum. Hayırdan başka bildiğim bir şey yok, diye cevap vermişti.
Zeyneb radıyallahu anh, Peygamber aleyhisselâm'ın zevceleri içinde kendini, benim derecemde kabul ederdi. Allah onu muhafaza etti. Fakat kız kardeşi Hamne, onun lehine benimle mücadele etmeye teşebbüs etti ve iftirayı yapanlardan helak olanlar arasında o da helak oldu. Yani ona da kazf cezası tatbik edildi.
Suçsuz olduğuma dâir vahiy nazil olunca Peygamber aleyhisselâm minbere çıkıp bunu anlattı ve inen âyetleri okudu. Minberden indikten sonra da iki erkek (Hassan bin Sabit ve Mistah bin Usâse) ile bir kadına (Hamne binti Cahş) iftira cezasının tatbik edilmesini emir buyurdu ve bunlara ceza uygulandı. (Bu sahabîler daha sonra tevbe etmişlerdir). |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:22 | |
| TÜRKİYE’DE 1818 SAKAL-I ŞERİF VAR
Türkiye’de toplam 1818 sakal-ı şerif bulunuyor. Bunlardan 422’si İstanbul’da, 1 Bursa’da, 98’i İzmir’de, 87’si Yozgat’ta, 83’ü de Balıkesir’de muhafaza ediliyor.
Diğer illere göre Sakal-ı Şerif sayıları şöyle:
“Nevşehir 57, Kayseri 52, Çanakkale 45, Kocaeli 42, Çankırı 32, Çorum 31, Manisa 31, Sivas 31, Bolu 30, Konya 28, Rize 28, Erzincan 25, Ankara 24, Kastamonu 23, Malatya 21, Amasya 20, Samsun 19, Afyon 18, Niğde 17, Sakarya 17, Kütahya 17, Tokat 17, Tekirdağ 17, Eskişehir 16, Muğla 16, Adana 15, Antalya 14, Elazığ 14, Trabzon 14, Kahramanmaraş 13, Zonguldak 13, Bilecik 12, Yalova 12, Karabük 12, Denizli 12, Edirne 11, Sinop 11, Erzurum 11, Isparta 11, Gaziantep 10, Giresun 10, Aydın 9, Aksaray 9, Mersin 9, Hatay 8, Kırklareli 7, Kars 6, Şanlıurfa 6, Karaman 5, Kilis 5, Kırıkkale 5, Kırşehir 4, Ordu 4, Adıyaman 4, Osmaniye 4, Uşak 3, Diyarbakır 3, Bartın 3, Van 2, Tunceli 2, Burdur 2, Gümüşhane 2, Ağrı 1, Artvin 1, Mardin 1, Ardahan 1." |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:23 | |
| Resulüllah’a : Cennettekiler uyurlar mı? diye sorulmuştu. Cevaben buyurdu ki: Uyku, ölümün kardeşidir. Cennettekiler uyumazlar. Hadis (Tirmizi). Yoldan insanlara sıkıntı ve eziyet veren şeyleri (çukurları, tümsekleri, yolu işgal eden lüzumsuz kalabalıkları, pislikleri) gider. Çünkü, bu senin için sadakadır. Hadis-i Şerif (Buhari). Kim, çocuğu ölmüş bir kadını teselli ederse, cenette ona bir aba (palto) giydirilir Hadis(Tirmizi). Kim ilim öğrenmeye çalışırsa, bu onun geçmiş tüm günahlarının silinmesine sebep olur. Hadis-i Şerif (Tirmizi). Herhangi bir kişi geri vermemek niyetiyle bir borç alırsa kıyamet gününde hırsız olarak Allahın huzuruna çıkar. hadis-i şerif( İbn-i Mace ) Sizden biriniz bir topluluğa vardığında selam versin. Ayrılırken de selam versin. Bu ikinci selam da, birincisi kadar önemlidir. Hadis (Ebu Davud, Tirmizi). Cuma günü, bana çok salavat getirin. Çünkü Cuma günü, şahitlerin hazır olduğu bir gündür. Yani o günde melekler, (ibadet edenlerin yanında) hazır bulunurlar. Sizden biriniz bana salavat getirdiğinde, (bitirinceye kadar) salavatı melekler tarafından bana sunulur. Hadis (İbn-i Mace) Allah, Cehennemde cezası en hafif olanlardan birine şöyle der: Eğer yer yüzündeki her imkan (güç ve servet) senin elinde olsaydı, bu cezadan kurtulmak için, verir miydin? O kişi hiç tereddütsüz: verirdim, der. Allah şu açıklamayı yapar: Sen dünyada yaşarken, ben senden bu dediğimden daha kolayını, yani bana inanmanı ve hiçbir şeyi ortak koşmamanı istedim. Ama sen ise bana ortak koşmakta direttin. Hadis (Tirmizi). İnsanoğlu sabaha çıkıp güne başladığında bütün organları diline yalvararak şöyle derler: Hakkımızda Allah’tan kork. Çünkü bizim doğru yönde ilerlememiz ancak seninle mümkündür. Sen doğru çizgide olursan, biz de doğru çizgide oluruz. Sen doğru yönden saparsan, biz de saparız.
Hadis (Tirmizi). Din kardeşine gelen bir dert ve kötülükten dolayı sakın sevinme. Sonra Allah, onu rahmetiyle kuşatır da, seni imtihan eder (aynı derdi senin başına verir). Hadis (Tirmizi). Baba cennetin orta kapısıdır (Tirmizi). İnsanların içinde geğirmekten uzak dur. Şüphesiz dünyada en çok tok olanlar, ahirette en uzun açlığı çekeceklerdir. Hadis (Tirmizi). |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:23 | |
| Biat ile İlgili Ayetler:
1-) “İnnema yübayiuneke innema yübayiunallah- Sana biat eden, Allah’a biat etmiştir. Allah’ın eli de onların elinin üstündedir. Kim ahdini bozarsa, kendi aleyhine bozmuş olur. Ve kim Allah’a verdi i sözü tutarsa, Allah ona büyük mükafat verecektir”. (Fetih-10) 2-) “Kul inküntüm tuhibbunallahe fettebiuni yuhbibkumullah veye firleküm zünubeküm… - De ki Ya Muhammed, Allah’ı seviyorum (seviyoruz) diyorlar. Onlara de ki, Allah’ı seven, bana “biat” eder, ba lanır. (Bana rabt olur. Yani beni sever). (İşte o zaman) Allah da sizi sever ve günahlarınızı ba ışlar”. (Âl-i İmran-31) 3-) “Vebteu ileyhi’l vesile – Tanrı’yı bulmak isteyen, vesile’ye aracıya- uysun”. (Mâide-35) 4-) “Ey Nebi, Sana da, Mü’minlerden sana biat edenlere de Allah yeter”. (Enfal-64) 5-) “Ve Mü’minlerden sana biat edenlere kanatlarına indir”. (Şuara-215) 6-) “Vekâlellezi âmene… - İnançlı (Veli) dedi ki: “Ey kavmim! Bana biat edin (uyun). Sizi (Sebilürreşâd) do ru yola götüreyim”. (Mü’min-3 7-) “Allah şu Mü’minlerden râzı olmuştur ki; Onlar, a acın altında sana ‘biat’ ediyorlardı. Allah, onların gönüllerindekini bildi i için onların üzerine “sekine”sini (Nur,huzur,güven,mutluluk) inzal ediyordu. (indiriyordu). Ve onlara yakın bir fetih verdi”. (Fetih-1 8-) “Ey Peygamber- Nebi, Elçi! İnanmış kadınlar (sana gelip) şu hususlarda sana biat ederlerse: Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayacaklar, hırsızlık etmeyecekler, zina etmeyecekler, çocuklarını öldürmeyecekler, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmeyecekler ve iyi bir işte (maruf) sana karşı gelmeyecekler. (Buna göre söz verirlerse) onların biatlarını al ve onlar için Allah’tan ma firet dile. Şüphesiz Allah, çok ba ışlayan, çok esirgeyendir”. (Mümtehine-12) 9-) “Ve hatırla ki Rabbin Âdemo ullarının bellerinden zürriyetlerini alarak: “Ben sizin Rabbiniz de il miyim?’ dedi. Onlar da: ‘Evet, sen bizim Rabbimizsin. Biz buna şahidiz’ dediler. (onları böyle şahid tuttuk ki) kıyamet günü: ‘Biz bundan habersizdik’. Yahut: ‘(Ne yapalım) daha önce babamız Allah’a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onları takip ettik). Bâtıla dalan (ve bize sebep olan) kimseler yüzünden bizi helâk mı edeceksin? Demeyesiniz. İşte biz, Âyetleri böyle açıklıyoruz, artık herhalde (batıldan) döner (hidayete gelir)ler”. (A’raf:172-174) 10-) “Bana verdi iniz sözü (ahdi) yerine getirin; ben de size ahdimi (va’dettiklerimi) yerine getireyim. Ve benden korkun”. (Bakara-40) 11-) “Hani biz peygamberlerden söz almıştık; Senden, Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryem o lu İsa’dan da. Evet biz onlardan pek sa lam söz aldık”. (Ahzab-7) 12-) “Hani Allah, Peygamberlerden ‘ben size kitap ve hikmet verdikten sonra, yanınızdakileri tastik eden bir Peygamber geldi inde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz’ diye söz almış, onlara; ‘kabul ettiniz ve bu ahdimi yüklendiniz mi?’ diye sordu unda onlar da ‘kabul ettik’ cevabını vermişler. Bunun üzerine Allah:’o halde şahid olun: ben de sizinle birlikte şahidim’ demişti”. (Âl-i imran -81) 13-) “ Allah Mü’minlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine verece i Cennet karşılı ında satın almıştır. Çünkü onlar, Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu) Tevratt’ta, İncil’de ve Kur’an’da (yazılmış) Allah üzerine hak bir vaaddir! O halde O’nunla yapmış oldu unuz bu alış-verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük bir kazançtır. (Tevbe-111)
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:24 | |
| Biat İle İlgili Kudsi Hadisler:
1- “Bir kişi sadaka verdi i zaman o dilencinin eline ulaşmadan Allah’ın eline ulaşır”. (1) Resulullah (a.s.v.) sonra şu âyeti okudu: Şüphesiz Allah sadakaları alan ve tevbeleri ka- bul edendir”. (Tevbe-104) 2- “Kıyamet gününde bir münadi (sesleyici) şöyle nida eder (seslenir): Ey Tevhid Ehli! Birbirinizi affediniz sevap vermek Bana aittir”. (2) 3- Cenab-ı Hak Peygamberlerinden birine söyle vahyetti: “Bana ba lı olan kullarıma söyle ki, Benim ile ma rur olmasınlar. Muhakkak Ben, onlar hakkında adaletimi tatbik eder, onlara azab ederim ve bundan dolayı da zalim olmam. Günahkar kullarıma da söyle ki onlar da rahmetimden ümitlerini kesmesinler. Ma firet edece im (ba ışlayaca ım) hiçbir günah Bana yük gelmez”. (3) 4- “Bu din (İslam), kendim için be endi im bir dindir. Ona ancak cömertlik ve güzel ahlak yaraşır. Binaenaleyh dine musahip kaldı ınız (sahiplendi iniz) müddetçe bu iki hasletle ikram edin, olgunlaştırın”. (4) 5- Enes (r.a.)’den rivayete göre Resul-ü Ekrem (s.a.v.) efendimiz Cenab-ı Hakkın şöyle Buyurdu unu bildirdi: “İman edip de iyi ameller işleyen kullarım için cennet’de, gözlerin görmedi i, kulakların işitmedi i ve hiçbir kimsenin gönlünden geçirmedi i nice nimetler hazırladım”. (5) 6- “Benim rızam u runda yekdi eriyle sevişenlere muhabbetim sabit olmuştur. Benim rızam için birbirlerini ziyaret edenler, benim rızam için birbirlerine yardım ve dayanış- mayı esirgemeyenlere muhabbetim sabit oldu”. (6) 7- “Kaza ve hükmüme inanan, kitab’a (Kur’an’a) boyun e en, verdi im rızıkla kanaat eden, şehvetini Benim rızam için terk eden genç bir Mü’min, bir kısım Melekler derecesindedir”. (7) 8- Cenab-ı Hak Meryem o lu İsa (a.s.)’ya: “Ya İsa! İlk önce kendi nefsini ö ütle, e er bu ö üdün faydasını görürsen başkalarını da ö ütle yoksa Benden utan”, buyurdu.
(1) Ebu Nuaym, Hilyetü’l Evliya, 4,81; Hâkim, Müstedrek, 2,333; İbn-i Kesir, Tefsir, 4,146; Be avi, Meâlimü’t Tenzil, 4,92. (2) Taberani, Ümmühani (Fâhite binti Ebi Talib) r.a.’den rivayet etmiştir. (3) Ebu Zer, Enes (r.a.)’dan rivayet etmiştir. (4) Rafii, Hz. Enes’den, İbn Adiyy, Ukayli, Haraiti, Hatib-i Ba dadi, İbn-i Asakir ve Kudai Hz. Cabir’den rivayet etmişlerdir. (5) İbn-i Cerir rivayet etmiştir. (6) Taberani ve İbn-i Ebi’d-Dünya, Amr İbn-i Anbese’den rivayet etmişlerdir. (7) Deylemi, İbn-i Ömer’den (r.a.)’den rivayet etmiştir. ( Deylemi, Ebu Musa El Eş’ari’den rivayet etmiştir. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:24 | |
| ABDESTİN FAZİLETLERİ
3551 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Allah'ın hataları silmeye ve dereceleri yükseltmeye vesile kıldığı şeyleri size söylemiyeyim mi?''
"Evet ey Allah'ın Resülü, söyleyin!'' dediler. Bunun üzerine saydı:
"Zahmetine rağmen abdesti tam almak. Mescide çok adım atmak. (Bir namazdan sonra diğer) Namazı beklemek. İşte bu ribâttır, işte bu ribâttır. İşte bu ribâttır."
Müslim, Tahâret 41, (251); Muvatta, Sefer 55, (1,161); Tirmizi, Tahâret 39, (52); Nesâi, Tahâret 106.
3552 - Ukbe İbnu Âmir radıyallahu anh anlatıyor: "Üzerimizde develeri gütme işi vardı, (bunu sırayla yapıyorduk.) (Bir gün) gütme nöbeti bana gelmişti. Günün sonunda develeri kıra ben çıkarıyordum. (Birgün, nöbetimden dönüşte) Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a geldim, ayakta halka hitabediyordu. Söylediklerinden şu sözlere yetiştim:
"Güzelce abdest alıp, sonra iki rek'at namaz kılan ve namaza bütün ruhu ve benliği ile yönelen hiç kimse yoktur ki kendisine cennet vâcib olmasın!"
(Bunları işitince kendimi tutamayıp "Bu ne güzel!'' dedim. (Bu sözüm üzerine) önümde duran birisi:
"Az önce söylediği daha da güzeldi!'' dedi. (Bu da kim? diye) baktım. Meğer Ömer İbnu'I-Hattâb'mış. O, sözüne devam etti:
"Seni gördüm, daha yeni geldin. Sen gelmezden önce şöyle demişti:
"Sizden kim abdestini alır ve bunu en güzel şekilde yapar, sonra da: "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Resûlühü. (Şehâdet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Resûlüdür)" derse, kendisine cennetin sekiz kapısı da açılır; hangisinden isterse oradan cennete girer."
Ebu Davud'un rivayetinde "...abdesti güzel yaparsa..." denmiştir.
Tirmizi'nin rivayetinde "....resûlühü (Allah'ın ...Resûlü)" kelimesinden sonra "Allah'ım, beni tevbe edenlerden kıl, temizlenenlerden kıl" duası da vardır.
Ebu Davud, Taharet 65, (169); Tirmizi, Taharet, 41, (55).
3553 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Mü'min -veya müslüman- bir kul abdest aldı mı yüzünü yıkayınca, gözüyle bakarak işlediği bütün günahlar su ile -veya suyun son damlasıyla- yüzünden dökülür iner, ellerini yıkayınca elleriyle işlediği hatalar su ile birlikte -veya suyun son damlasıyla- ellerinden dökülür iner. Ayaklarını yıkayınca da ayaklarıyla giderek işlediği bütün günahları su ile -veya suyun son damlasıyla- dökülür iner. (Öyle ki abdest tamamlanınca) günahlarından arınmış olarak tertemiz çıkar."
Müslim, Tahâret 32, (244); Muvatta, Tahâret 31, (1, 32); Tirmizi, Tahâret 2, (2).
3554 - Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim abdest alır ve abdestini güzel yaparsa hataları vücudundan tırnak diplerine varıncaya kadar çıkar dökülür.''
3555 - Bir başka rivâyette şöyle gelmiştir: "Hz. Osman radıyallahu anh abdest aldı ve dedi ki:
"Ben Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şu benim abdestim gibi abdest aldığını, sonra da şöyle söylediğini gördüm: "Kim bu şekilde abdest alırsa geçmiş günahları affedilir, namazı ve mescide kadar yürümesi de nafile (ibadet) olur."
Buhari, Vudü 25; Müslim, Tahâret 8, (229).
3556 - Amr İbnu Abese es-Sülemi radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Sizden kim abdest suyunu hazırlar, mazmaza ve istinşakta bulunur (ağzına ve burnuna su çeker) ve sümkürürse, mutlaka yüzünden, ağzından, burnundan hataları dökülür. Sonra Allah'ın emrettiği şekilde yüzünü yıkarsa, sakalın(ın bittiği mahallin) etrafından su ile birlikte yüzü ile işlediği günahlar dökülür. Sonra dirseklere kadar kollarını yıkayınca, ellerinin günahları su ile birlikte parmak uçlarından dökülür gider. Sonra başını meshedince, başının günahları saçın etrafından su ile birlikte akar gider. Sonra topuklarına kadar ayaklarını yıkayınca, ayaklarının günahları, parmak uçlarından su ile birlikte akar gider. Sonra kalkıp namaz kılar, Allah'a hamd ve senâda bulunur, O'na layık şekilde tazimini gösterir ve kalbinden Allah'tan başkasını(n korku ve muhabbetini) çıkarırsa, annesinden doğduğu gündeki gibi bütün günahlarından arınır."
Müslim, Müsâfirin 294, (832). |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:24 | |
| 3557 - Abdullah es-Sunâbihi radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Mü'min kul abdest aldıkça mazmaza yaptı mı (ağzını yıkadı mı) günahlar ağzından çıkar. (Burnunu sümkürdü mü) günahlar burnundan çıkar, yüzünü yıkadı mı günahlar göz kapaklarının altına varıncaya kadar yüzünden çıkar. Ellerini yıkadı mı günahlar tırnak diplerine varıncaya kadar ellerinden çıkar. Başını meshetti mi, günahlar kulaklarına varıncaya kadar başından çıkar. Ayaklarını yıkadı mı, günahlar ayak tırnaklarının altına varıncaya kadar ayaklarından çıkar. Sonra mescide kadar yürümesi ve kılacağı namaz nafile (bir ibâdet) olur.''
Muvatta, Tahâret 3 0, (1, 31); Nesâi, Tahâret 3 5, (1, 74); İbnu Mâşe, Tahâret 6, (283).
3558 - Ebu Ümâme el-Bâhili radıyallahu anh anlatıyor: "Amr İbnu Abese radıyallahu anh'ı dinledim, diyordu ki: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a: "Abdest nasıl alınır?'' diye sordum. Şöyle açıkladı:
"Abdest mi? Abdest alınca şöyle yaparsın: Önce iki avucunu tertemiz yıkarsın. Sonra yüzünü ve dirseklerine kadar ellerini yıkarsın. Başını meshedersin, sonra da topuklarına kadar ayaklarını yıkarsın. (Bunları tamamladın mı) bütün günahlarından arınmış olursun. Bir de yüzünü Aziz ve Celil olan Allah için (secdeye) koyarsan, anandan doğduğun gün gibi, hatalarından çıkmış olursun.''
Ebu Ümâme der ki: "Ey Amr İbnu Abese dedim, ne söylediğine dikkat et! Bu söylediklerinin hepsi bir defasında veriliyor mu?
"Vallahi dedi, bilesin ki artık yaşım ilerledi, ecelim yaklaştı, (Allah'tan ölümden çok korkar bir haldeyim), ne ihtiyacım var ki, Allah Resülü hakkında yalan söyleyeyim! Andolsun söylediklerim, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'dan kulaklarımın işitip, hafızamın da zabtettiklerinden başkası değildir."
Müslim, Müsâfırin 294, (832); Nesâi, Tahâret 108, (1, 91, 92).
Bu hadis, Nesâi'nin metninden alınmadır. Amr İbnu Abese radıyallahu anh'ın müslüman oluşunu anlatan uzunca bir hadisin son kısmıdır.
3559 - İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim abdestli olduğu halde abdest tazelerse, AIlah bu sebeple kendisine on (misli) sevab yazar.''
Tirmizi, Taharet 44, (59).
3560 - Ebu Said radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim abdest alıp: "Sübhâneke Allahümme ve bihamdike estağfiruke ve etübu ileyke. (Rabbim seni tenzih ederim, Allah'ım hamdim sanadır, senden bağışlanmak isterim, tevbem de sanadır)" derse, bu bir kâğıda yazılır, sonra bir mühür üzerine nakşedilir, sonra da Arş'ın altına kaldırılır ve Kıyamete kadar (mühür) kırılmaz.''
Rezin tahric etmiştir. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:24 | |
| MİSVAK
3588 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Eğer ümmetim üzerine zahmet vermeyecek olsaydım, her namazda misvak kullanmalarını emrederdim."
Buhari, Cum'a 8, Temenni 9; Müslim, Tahâret 42, (252); Muvatta, Tahâret 115, (1, 66); Ebu Dvud, Tahâret 115, (46); Tirmizi, Tahâret 18, (22); Nesâi, Tahâret 7, ( 1,12). Bu metin Sahiheyn'in metnidir.
Muvatta'nın rivâyetinde: ". . her abdestte. . .'' denmiştir.
3589 - Ebu Dâvud ve Tirmizi'nin Zeyd İbnu Hâlil el-Cüheni radıyallahu anh'tan kaydettikleri rivâyet şöyledir:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle söylediğini işittim: "Ümmetime zahmet vermeyecek olsam, her namazda misvak kullanmalarını emrederdim ve yatsı namazını da gecenin üçte birine kadar te'hir ederdim.
Ebu Dâvud, Tahâret 25, (47); Tirmizi, Tahâret 18, (23).
3590 - Tirmizi şu ziyâdede bulundu: "Zeyd İbnu Hâlid, namaza geldiği zaman misvağı kulağının üstünde olurdu, tıpkı kâtibin, kulağı üstündeki kalemi gibi. Misvaklanmadan namaza durmazdı. Misvaklandıktan sonra yine yerine koyardı."
Tirmizi, Tahâret 18, (23).
3591 - Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselam gece (namaza) kalktığı vakit ağzını misvakla ovalardı.''
Buhari, Cum'a 8, (2, 212), Vudü 73, Teheccüd 9; Müslim, Tahâret 45, (254); Ebu Dâvud, Tahâret 30, (55); Nesâi, Tahâret 2, (1, 8) Bu metin Sahiheyn'e aittir.
3592 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselam 'ın abdest suyu ve misvâkı (akşamdan hazırlanıp yanına) konulurdu. Gece kalkınca abdest bozar, sonra misvaklanırdı.''
3593 - Bir diğer rivâyette şöyle gelmiştir: "(Resülullah aleyhissalâtu vesselâm) gece veya gündüz yattığında ve kalktığında mutlaka abdest almazdan önce misvaklanırdı."
Ebu Dâvud, Tahâret 27, 30, (51, 56, 57); Müslim; Tahâret 45, (253); Nesai, Tahâret 8, (1, 13), Metin Ebu Dâvud'a ait.
3594 - Yine Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Misvak ağız için temizlik vasıtasıdır. Rab Teâla için de rıza vesilesidir.''
Nesâi, Tahâret 5, (1, 10).
3595 - Hz. Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a uğramıştım. Elindeki bir misvakla dişlerini misvaklıyordu ve ü, ü diye bir ses çıkarıyordu, misvak ağzındaydı, sanki kusuyor gibiydi."
Buhari, Vudü 73; Müslim, Tahâret 46, (255); Ebu Dâvud, Tahâret 26, (49); Nesâi, Tahâret 3, (1, 9).
3596 - İbnu Ömer radıyallahu anhüm anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Rüyamda gördüm ki, bir misvakla dişlerimi misvaklıyorum. İki kişi yanıma geldi, biri diğerinden büyüktü. Elimdeki misvakı onlardan küçük olana uzattım. Bana: "(Büyüğü) büyükle!'' dendi. Bunun üzerine misvağı büyük olana verdim.''
Buhari, Vudü 74; Müslim, Rü'ya 19, (2271).
Hadisi, Buhari muallak (senetsiz) olarak kaydetmiştir, Müslim ise senetli olarak kaydetmiştir.
3597 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm bana misvağını yıkamam için verirdi. (Teberrük için, yıkamazdan) önce kendim kullanırdım, sonra yıkayıp ona verirdim."
Ebu Davud, Taharet 28, (52). |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:25 | |
| ORUÇ, HAC, SEFER, KURBAN...
329. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "insanın her amelinin sevabı yediyüze kadar katlanır. Allah buyurdu ki: "Oruç bunun dışında. Çünkü o, benim içindir, onun ödülünü ben vereceğim. Çünkü o, şehvetini ve yemesini sırf benim için terk ediyor." Oruçlunun iki sevinci vardır: iftar edince ve Rabbine kavuşunca. Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur." Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
330. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Her kim, inanarak ve karşılığını yalnız Allahtan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır." Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
331. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Yemek yeyip şükreden, oruç tutup sabreden gibi sevap alır." Sinan radıyallahu anh. İbn Mâce.
332. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve selleme, bir adam, oruçluyken hanımıyla sevişmesinin hükmünü sordu, ona izin verdi. Başka birisi geldi ve aynı soruyu sordu, fakat ona bunu yasakladı. Bir de baktık ki, izin verdiği kişi ihtiyar, yasakladığı kişi ise genç değil mi! Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
333. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Kocası yanında olan kadın, onun izni olmadan nâfile oruç tutamaz." Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
334. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "insanlar, iftarı acele yaptıkça, hayır üzerinde bulunurlar." Sehl radıyallahu anh. Buhârî.
335. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Kim, hurma bulursa iftarını hurma ile açsın, bulamayan su ile açsın. Çünkü su temizdir." Enes radıyallahu anh. Tirmizî.
336. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Kim bir oruçluya iftar verirse, oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmeksizin, oruçlunun sevabı gibi sevap alır." Zeyd radıyallahu anh. Tirmizî.
337. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, iftar ederken şöyle derdi: "Allahım, senin için oruç tuttum, senin rızkınla orucumu açtım." Muaz radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
338. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, "yolculuk sırasında orucun" hükmünü soran bir sahabiye şöyle buyurdu: "istersen tut, istersen tutma." Aişe radıyallahu anha. Buhârî.
339. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Bu ay gelip çattı. Onun içinde bin aydan hayırlı olan Kadir gecesi vardır. Kim onun hayrından yoksun olursa, bütün hayırlardan yoksun olmuş olur. Onun hayrından yoksun olan, ancak saadetten payı olmayan kimsedir." Enes radıyallahu anh. İbn Mâce.
340. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Hac ile umreyi birbiri ardına yapın! Bu ikisi, günahları, körüğün demir, altın ve gümüşün pasını giderdiği gibi giderirler. Kabul edilmiş haccın karşılığı, cennettir. Herhangi bir mümin, ihramlı olarak kaldığı zaman, batan güneş onun günahlarını da alıp götürür." İbn Mesûd radıyallahu anh. Tirmizî.
341. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Umre, diğer umreyle arasında geçen günahlara keffarettir. Kabul olunan haccın karşılığı, cennettir." Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
342. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Üç kişi birlikte yolculuk yaparlarsa, aralarından birini kendilerine lider yapsınlar." Ebû Saîd radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
343. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Yolculuk azaptan bir parçadır. Sizleri yemekten, içmekten ve uyumaktan alıkoyar. Seyahatte işi biten, hemen ailesine dönsün." Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
344. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Biriniz, yolculuk yapmak istediği zaman, müslüman kardeşlerine selâm versin. Çünkü onlar, dualarına dua katarlar." Ebû Hureyre radıyallahu anh. Taberânî.
345. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Nerede olursanız olun, sizin selâmınız bana ulaşır." Ali radıyallahu anh. Ebû Yâlâ.
346. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Kişi, Allah katında, Kurban bayramında kurban kesmekten daha sevimli bir amel işlememiştir. Zira, o kurban, Kıyamet gününde, boynuzları, kılları, tırnakları ile gelecektir. Kurbandan akan kanın damlası yere düşmeden, Allah katındaki bir mekana düşer. Gönülleriniz, kurban kesmeniz sebebiyle hoş olsun." Aişe radıyallahu anha. Tirmizî.
347. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Koyuna gelince, keserken ona acırsan Allah da seni esirger." Kurre radıyallahu anh. Ahmed.
348. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Her çocuk akîka kurbanına karşı rehindir, yedinci gün onun için o kurban kesilir ve başı tıraş edilip, ismi konur." Semûre radıyallahu anh. Tirmizî.
349. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Bebek için yedi şeyi yapmak sünnettir: Yedinci günü adı konur, sünnet edilir ondan bunun sıkıntısı giderilir, kulağı delinir, namına kurban kesilir, başına kurbanının kanı sürülür, saçının ağırlığınca altın ya da gümüş sadaka verilir." İbn Abbas radıyallahu anh. Taberânî.
350. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Her kim, yemin etmek yoluyla müslüman kişinin hakkını alırsa, Allah ona cenneti haram, ateşi de vâcip kılar." iyas radıyallahu anh. Müslim.
351. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin kuvvetli yemini şu idi: "Hayır, Ebûl Kasımın canı elinde olana yemin ederim!" Ebû Saîd radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
352. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Kim Allahın adından başkasıyla yemin ederse, küfür ve şirke girmiş olur." İbn Ömer radıyallahu anh. Tirmizî.
353. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Biriniz bir şeye yemin eder de, sonra başkasını ondan daha iyi bulursa, yemininden dönme bedeli versin, sonra iyi olan işi yapsın." Abdurrahman radıyallahu anh. Nesêî.
354. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Adak adamayın, çünkü adak, kaderden olan hiçbir şeyi engellemez. Ancak, adamak sebebiyle cimriden mal çıkartılır." Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim.
355. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Adını koymadan bir adak adayanın, keffareti yemin keffareti gibi olur. Gücü yetmediği bir adakta bulunursa, keffareti yemin keffareti gibi olur. Kim de gücü yettiği bir şey adarsa, yerine getirsin!" İbn Abbas radıyallahu anh. Ebû Dâvud. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:25 | |
|
Kur'an'da Gençler
Yüce Allah'ın en değerli nimetlerinden biri olan gençlik, bir kişinin Allah'ın rızasını kazanmak ve Kur'an ahlakına hizmet etmek için çaba göstermeye başlayabileceği en verimli dönemlerden biridir. Kur'an ayetleri ve Peygamberimiz (sav)'in hadisleri incelendiğinde, Kur'an ahlakının yayılmasında gençlerin öneminin büyük olduğu görülmektedir.
Yüce Allah'ın kullarına gönderdiği son peygamber olan Hz. Muhammed (sav), tüm insanları İslam ahlakını yaşamaya davet etmiştir. Nitekim ilk Müslümanlar incelendiğinde, içlerinde toplumun her kesiminden insanların yer aldığı görülmektedir. Ancak, bu insanlar arasında gençler çoğunluktadır. Mekke'nin önde gelen ailelerine mensup gençler, İslam ahlakına yoğun ilgi göstermişlerdir. İslam ahlakını yayma konusunda Hz. Peygamber (sav)'e asıl destek ve yardımcı olanlar bu imanlı gençlerdir. Peygamberimiz (sav)'e ilk dönemlerde inanmış Müslümanlardan birkaç kişi, elli yaş civarında, bazıları otuz beş yaşın üzerinde, diğerleri ise otuz yaşın altında bulunuyordu. Tüm mü'minler için hikmetli birer örnek olan bu gençlerin faaliyetlerine birçok örnek vermek mümkündür. Tarihi kaynaklara göre;
Peygamberimiz (sav)'in etrafındaki bu gençlerden,
* Hz. Ali, çok küçük yaşta Resulullah'a tabi olmuş, kazandığı zaferlerin büyük çoğunluğunu da 20 ile 30 yaşları arasında gerçekleştirmiştir. * yaşlarında iken Habeşistan'a hicret eden Câfer b. Ebî Tâlib'in, İslam'ı savunmak üzere Habeşistan hükümdarının, Hıristiyan din adamlarının ve saray erkanının huzurunda yaptığı hikmetli konuşma tarihe geçmiştir.q * Mus'ab b. Umeyr 25 yaşında iken, I. Akabe biatından sonra Hz. Muhammed (sav) tarafından Medine'ye öğretmen olarak gönderilmiştir. Onun faaliyetleri sonucunda pek çok Medineli Müslüman olmuştur. * Hz. Muhammed (sav) tarafından komşu hükümdarlara ve Arap kabilelerine gönderilen mektupların çoğunu Zeyd b. Sâbit adlı genç sahabe yazmıştır. Aynı zamanda komşu ülkelerden gelen mektupları tercüme etmek ve bunlara cevap yazmak için Hz. Muhammed (sav)'in emriyle İbranice ve Süryanice öğrenmiştir. Vahiy katipleri arasında yer almıştır. Hz. Muhammed vefat ettiğinde ise Zeyd b. Sâbit henüz 21 yaşındadır. * Ayrıca Peygamberimiz (sav)'in etrafındaki bu gençlerin, ilk yıllarda Arap yarımadasının dışında da İslam ahlakının tanınmasında önemli katkıları olmuştur.
Hz. Muhammed (sav) gençlere çok büyük önem vermiş, vahiy katiplerini genellikle gençler arasından seçmiştir. Gençlerden öğretmenler tayin etmiştir. Gençleri, çoğu yaşlı sahabelerden oluşan ordulara komutan tayin etmiştir. Ve yine çoğu savaşlarda sancağı bizzat kendisi gençlere vermiştir.
Hz. Musa ve Ashab-ı Kehf
Firavun ve putperest kavmiyle örnek bir mücadele sergileyen Hz. Musa, içinde bulunduğu kavmi din ahlakına çağırmıştır. Bu çağrılar sonucu iman eden ve Hz. Musa'nın yardımcıları olan kişilerin de gençlerden oluştuğu Kur'an'da şöyle bildirilmektedir:
Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı... (Yunus Sûresi, 83)
Hani Musa genç yardımcısına demişti: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim." (Kehf Sûresi, 60)
Ashab-ı Kehf ise Kur'an'da Kehf Sûresi'nde bildirilen, iman eden bir grup gençtir. Kehf Sûresi, Peygamberimiz (sav)'in ve pek çok İslam aliminin çeşitli yönleriyle dikkat çektiği bir sûredir. Kehf ve Rakim Ehli'nden kıssaların aktarıldığı Kehf Sûresi'nde, ahir zamana (hadislerde haber verilen, kıyametten önce yaşanacak olan dönem) işaret eden birçok ifade bulunmaktadır. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:
Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehlini Bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın? O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: "Rabbimiz, Katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl)." (Kehf Sûresi, 9-10)
Bu ayetlerde, ahir zamanda gençlerin büyük sorumluluklar yükleneceklerine, sapkın felsefelerle fikri bir mücadele yürütülmesinde, din ahlakının anlatılmasında ve insanlara yönelik zulmün kaldırılmasında gençlerin önemli görevler üstleneceklerine işaret ediliyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), hadislerinde, ahir zamanda mü'minlerin başına geçecek mübarek bir şahıs olan Hz. Mehdi'nin müjdesini vermiştir. Ahir zamanda Allah'ın, zulüm ve kargaşayla dolu olan dünyayı adaletle doldurmak ve İslam ahlakını yeryüzünde hakim kılmak için görevlendirdiği Hz. Mehdi'nin yardımcılarının da genç oldukları bir rivayette haber verilmiştir:
Hükeym bin Sa'd şöyle der: İmam Emirülmüminin Ali (as)'nin şöyle buyurduğunu duydum:
"Mehdi aleyhisselam'ın ashabı gençtir ve içlerinde yaşlı yoktur; ancak gözdeki sürme veya azıktaki tuz kadardırlar. Ve azıktaki en az şey, tuzdur."
Gençler, yeryüzünde güzel ahlakın yayılması, savaşların, zulmün, gözyaşının dindirilmesi, Müslümanların yeryüzünde eziyet görmelerinin son bulması konularında kendilerini sorumlu hissetmeli ve iyiliği emredip kötülükten sakındırma görevini üstlenmelidirler. Tüm bunların temelini oluşturan sapkın felsefelerle fikri anlamda mücadele etmeli, kendilerinden önceki salih mü'minlerin yaşamını örnek almalıdırlar. Böylece dünyanın, çok yakın olan, aydınlık günlerine yaklaşılmasına mü'min gençler bu çabalarıyla vesile olacaklardır.
(Bu makale 9 Nisan 2005 tarihinde Vakit gazetesinde yayınlanmıştır.) |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:26 | |
| Suheyb'den (r.a) Rasulullah'in (s.a) söyle buyurdugu rivayet edilmistir: Sizden önceki milletlerden birinde bir hükümdar ve onun bir sihirbazi vardi. Sihirbaz ihtiyarlayinca hükümdara: "Ben yaslandim, bana bir genç gönder de ona sihir ögreteyim" dedi. Hükümdar ona sihir ögretecegi delikanliyi gönderdi. Gencin yolu üzerinde bir rahib vardi. Yola çiktiginda onun yaninda oturup sözlerini dinlerdi. Rahibin sözleri hosuna giderdi. Sihirbaza giderken rahibe ugrar, onunla bir süre otururdu. Sonra sihirbaza varinca da, adam delikanliyi döverdi. Bu durumdan rahibe sikayet edince rahip "Sihirbazdan korktugunda, beni ailem alikoydu; ailenden korktugun zaman da beni sihirbaz birakmadi dersin" dedi. O hal üzere gidip gelirken bir gün geçenlerin yolunu kesen büyük bir vahsi hayvanla karsilasti. Kendi kendine "Büyücü mü yoksa rahib mi daha faziletli bugün ögrenecegim " dedi. Bir tas aldi ve "Allahim! Eger rahibin isi sana sihirbazin isinden daha sevimli ise su hayvani öldürüver ki halk yoluna devam etsin" diyerek elindeki kaya parçasini atti ve canavari öldürdü. Halk da geçip gitti. Bunun üzerine delikanli rahibe gelerek olup bitenleri haber verdi. Rahib de ona, "Oglum bugün sen benden daha üstünsün. Senin durumun kemale ulasti. Fakat yakinda imtihandan geçeceksin. Bir belaya ugrarsan benim adimi verme" dedi. Bu çocuk anadan dogma körleri, Alaca (Bars) denilen cilt hastaliklarini iyilestiriyor ve daha birçok hastaliklara yakalananlari tedavi ediyordu. Bu durumu kralin yakin dostlarindan olan kör biri duydu. Çesitli hediyelerle delikanlinin yanina gelerek, "Eger beni iyilestirirsen bunlarin hepsi senin" dedi. Delikanli adama; "Ben hiçbir kimseyi iyilestiremem. Sifayi ancak Allah verir. Eger sen Allah'a iman edersen O'na dua ederim. O da sana sifa verir" dedi. Adam hemen Allah'a iman etti. Allah da ona sifa verdi. Sonra bu adam hükümdarin yanina gitti. Önceden oldugu gibi onun yanibasina oturdu. Hükümdar ona, "Sana gözlerini kim iade etti?" dedi. Adam "Rabbim" dedi. Kral "Senin benden baska bir rabbin mi var?" dedi. Adam "Benim Rabbim de, senin Rabbin de Allah'dir" dedi. Bunun üzerine hükümdar o adami tutuklatti. Çocugun yerini söyleyinceye kadar kendisine iskence yaptirdi. Bunun üzerine delikanli hükümdarin huzuruna getirildi. Kral delikanliya, "Oglum! Senin sihrin, anadan dogma körleri, abraslari (bars hastaligina tutulanlari) iyi edecek dereceye ulasmis, söyle söyle yapiyormussun öyle mi?" dedi. Delikanli: "Ben hiçbir kimseye sifa vermiyorum. Sifayi ancak Allah veriyor" dedi. Bunun üzerine kral onu da tutuklatti ve devamli iskence ettirdi. Sonunda rahibin adini söyledi. Hemen rahib getirildi. Kendisine "Dininden dön" denildi. O reddetti. Bunun üzerine hükümdar testere istedi. Testereyi basinin ortasina gelecek sekilde rahibin tepesine koydular. Testere basini ikiye ayirdi. Arkasindan hükümdarin yakin dostunu getirdiler. Ona da "Dininden dön" dediler. Reddedince onun da tepesine testereyi yerlestirip, basini ortasindan ikiye ayirdilar. Sonra da delikanliyi getirdiler. Kendisine "Dininden dön" dediler. Reddedince, kral onu adamlarindan bir gruba teslim etti. Onlara "Bunu falan dagin tepesine çikarin, dagin tepesine varinca dininden dönmezse onu assagiya atin" diye emir verdi. Onlar da onu götürdüler,daga çikardilar. Çocuk, "Allah'im, diledigin sekilde beni onlara karsi koru" dedi. Bunun üzerine dag sarsildi. Onlar da dagdan assagi yuvarlandilar. Çocuk yürüyerek hükümdara geldi. Hükümdar ona "Yanindakilere ne oldu?" diye sordu. Delikanli hükümdara "Allah beni onlara karsi korudu" diye cevap verdi. Hükümdar yine onu kendi adamlarindan bir gruba teslim etti. "Bunu büyük bir gemiye bindirin, denizin ortasina götürün. Dininden dönmezse onu denize atin" dedi. Onu götürdüler. Delikanli dua ederek "Allah'im nasil dilersen beni onlara karsi koru" dedi. Bunun üzerine gemi onlarla beraber alabora oldu, hepsi boguldular. O yürüyerek hükümdara geldi. Hükümdar "Yanindakilere ne oldu" diye sordu. Delikanli hükümdara "Allah onlara karsi beni korudu" dedi ve krala, "Sana emredecegimi yerine getirmedikçe beni öldüremeyeceksin" dedi. Kral, "Nedir o?" dedi. Delikanli su cevabi verdi, "Halki bir alana topla, beni de bir hurma dalina as, sonra ok torbamdan bir ok alarak, yayin tam ortasina yerlestir. Daha sonra, 'Delikanli'nin Rabbi olan Allah'in adiyla' de. Sonra da at. Böyle yaparsan beni öldürürsün." Bunun üzerine hükümdar halki bir meydanda topladi. Onu hurma dalindan asti. Sonra ok torbasindan bir ok aldi. Oku yayin ortasina koydu. Sonra "çocugun Rabbi olan Allah'in adiyla" diyerek oku üzerine atti. Ok delikanlinin sakagina saplandi. Çocuk elini sakagina koyup öldü. (Bu durumu gören) halk "Delikanlinin Rabbi'ne iman ettik" dedi. Kralin adamlari yanina vararak ona, "Gördün mü korktugun seyi? Vallahi korktugun sey basina geldi, halk iman etti" dediler. Bunun üzerine kral derhal sokak baslarinda hendekler kazilmasini emretti. Hendekler açildi. Içlerinde atesler yakildi. Hükümdar, "Her kim dininden dönmezse onu zorla hendege atin. Ya da kendilerine haydi hendeklere atlayin denilsin" diye emir verdi. Adamlari da dedigi gibi yaptilar. Nihayet kucaginda bebegi ile bir kadin atesin önüne geldi. Kadin duraklayip atese düsmekten çekindi. Kucagindaki "Ey annecigim sabret. Çünkü hak din üzeresin" dedi. [(30) Müslim; Kitab'uz-Zühd ve'r-Rekaik, 3005, Tirmizi.] Açiklama
Imam Nevevi bu hadisin açiklama kisminda bir çok noktalara deginiyor ve hadisten önemli hükümler çikariyor. Biz bunlardan önemli gördügümüz birinin üzerinde duracagiz: Hak yolda yürürken bütün zorluklara sebat göstermek ve hakki ortaya koymaktan bir an bile geri durmamak. Gerçi mümin ölümle karsi karsiya geldigi anda kalbindeki imani muhafaza etmek sartiyla iki siktan birini seçmekte serbest birakilmistir. Ammar b. Yasir küfrü söylerken Bilal-i Habesi "Ahad, Ahad" diyerek hakki ilan etmeyi tercih etmistir. Allahu Teala onlarin her ikisinden de razi olsun. Fakat daha serefli olani, mübarek olani hak yolda yürürken zorluklara, acilara sabir göstermek ve hakki ortaya koymaktan bir an bile tereddüt etmemektir. Hadistekine benzer bir olay Kur'an-i Kerim'in Buruc suresinde anlatilmakta. Tek suçlari, bir olan Allah (c.c)'a kulluk etmek olan müminler topluca içinde alevli atesler bulunan hendeklere atiliyorlar. Onlar da kundaktaki çocugun gösterdigi sabri gösterip ölümü tercih ediyorlar. Allahu Teala gösterdikleri bu üstün teslimiyetten dolayi onlari yüce kitabinin temiz sayfalarinda aniyor. Bundan daha büyük seref olabilir mi acaba? Biz müslümanlar, bir kismimiz, bolluk ve rahatlikla imtihan ediliyoruz. Gerçi müslümanlari bir vücudun azalari gibi düsünürseniz, acilar içinde kivranmamiz gerekli ama maalesef daha bir vücudun azalari gibi degiliz. Allah (c.c) bizleri de yeryüzündeki diger müslümanlari imtihan ettigi gibi zorluklarla imtihan ederse, eger sabrimizin (imanimizin) derecesini ölçmek isterse ne yapariz? "Böyle bir sinava hazir miyim?" sorusunu her müslüman kendine sormali. Allah (c.c) hakimdir ve en dogrusunu bilendir. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:26 | |
| Hadislerle Zikir,Dua,Tevbe ve İstiğfar Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Aziz ve Celil Allah şöyle buyurur: Ben kulumun beni zannettiği gibiyim. Kulum beni anarken ben muhakkak onunla beraber bulunurum. Eğer o beni gönlünde gizlice zikrederse, ben de onu gönlümde zikrederim. Eğer o beni bir cemaat içinde zikrederse, ben de onu o cemaatten daha hayırlı bir cemaat içinde zikrederim. Kulum bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. Kulum bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. o bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak varırım."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4832
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.): "Allah'ın kendine has doksan dokuz ismi vardır. Her kim bunları ezberlerse Cennete girer. Şüphesiz Allah tektir, teki sever" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4835
Enes b. Malik (r.a.) Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden biriniz dua ettiği zaman azimli ve kararlı olsun. Ve sakın: Allahım, dilersen bana ver! demesin. Çünkü Allah'ı zorlayacak (hiç bir kuvvet) yoktur" demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4837
Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Biriniz dua ettiği zaman sakın: Allahım, dilersen beni affet demesin. Kesin, kararlı ve azimli istesin, rağbeti büyültsün. Çünkü Allah'a, vereceği hiçbir şey büyük gelmez." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4838
Enes b. Malik (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Sizden biriniz başına gelen herhangi bir zarardan dolayı sakın ölümü temenni etmesin. Mutlaka isteyecekse: Allahım, yaşamak benim için hayırlı ise beni yaşat. Benim için ölmek hayırlı ise beni öldür! desin." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4840
Habbab (r.a.) rivayetinde Kays b. Ebu Hazım şöyle dedi: Habbab'ın (r.a.) yanına hasta ziyareti için girmiştik. Karnına yedi dağlama yapılmıştı. Habbab hastalığının şiddetli ızdırabını ifade ederek: Eğer Allah Resulü bizim ölümü istememizi yasaklamış olmasaydı muhakkak ölümü isterdim, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4842
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden hiç biriniz ölümü temenni etmesin ve ölüm kendisine gelmeden evvel ölümü dilemesin. Çünkü biriniz öldüğü zaman ameli kesilir. Ve muhakkak ki ömür, Müminin ancak hayrını artırır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4843
Ubade b. Samit'ten rivayet edildiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Her kim de Allah'a kavuşmayı istemezse, Allah da ona kavuşmayı istemez." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4844
Hz. Aişe (r.ah.) Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Her kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Her kim de Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa, Allah da ona kavuşmayı hoş görmez," buyurdu. Ben: Ey Allah'ın Peygamberi, bu, ölümden hoşlanmamak mıdır? Öyle ise bizler hepimiz ölümden hoşlanmayız dedim. Bunun üzerine Allah Resulü: "Öyle değil, lâkin Mümin Allah'ın rahmeti ile, rızası ile ve Cenneti ile müjdelendiği zaman, Allah'a kavuşmayı sever, Allah da o mümin kula kavuşmayı sever. Kâfir olan ise Allah'ın azabı ile, hoşnutsuzluğu ile müjdelendiği zaman Allah'a kavuşmaktan hoşlanmaz, Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4845
Ebu Musa (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.): "Her kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Her kim de Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa, Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz" buyurduğunu bildirmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4848
Enes'in (r.a.) bildirdiğine göre: Allah Resulü (a.s.) müslümanlardan zayıflıktan kuş yavrusu kadar kalmış hasta bir kimseyi ziyaret etti. Allah Resulü ona: "Sen Allah'a herhangi bir şeyle dua ediyor, yahut sadece Allah'tan bir şey istiyor muydun?" dedi. Evet, ben: Allahım! Bana Ahirette bir ceza verecek isen o cezayı bana dünyada ver diye dua ediyordum dedi. Bunun üzerine Allah Resulü: "Sübhanallah! Ona takat getiremezsin (yahut senin buna gücün yetmez) sen: Allahım! Bize dünyada da iyilik ver, Ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru!diye dua etsen ya" buyurdu. Müteâkiben o hasta için Allah'a dua etti, Allah da şifasını verdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4853
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayetinde Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Allah Teala'nın yeryüzünde seyahat eden bir takım fazla melekleri vardır. Bunlar zikir meclislerini araştırırlar. İçinde Allah'ın zikredildiği bir meclis bulduklarında onlarla beraber otururlar ve birbirlerini kanatları ile kuşatırlar. Ta ki onlarla sema arasındaki mesafeyi doldururlar. Cemaat dağıldığında, yükselip semaya çıktıkları zaman Aziz ve Celil olan Allah onları pek iyi bildiği halde meleklere: "Sizler nereden geldiniz?" diye sorar. Melekler: Biz yeryüzünde senin bir takım kullarının yanından geldik ki onlar seni tesbih ediyorlar, seni tekbir ediyorlar, tehlilde bulunuyorlar, sana hamd ediyorlar ve senden istiyorlar derler. Allah: Benden ne istiyorlar? buyurur. Melekler: Senden Cennetini istiyorlar derler. Allah: Onlar benim Cennetimi görmüşler mi? buyurur. Melekler: Hayır, Rabbimiz! Eğer onlar Cennetimi görmüş olsalardı nasıl olurdu? buyurur. Melekler: Senden eman dilerler, derler. Benden niçin eman diliyorlar? diye sorar. Senin Cehenneminden Ya Rabbi! diye cevap verirler. Onlar benim Cehennemimi görmüşler mi? der. Hayır, cevabını verirler. Acaba Cehennemimi görmüş olsalar ne yaparlar? der. Senin mağfiretini talep etmektedir derler. Bunun üzerine Allah: Ben onlara mağfiret eyledim. Onlara bütün istediklerini ihsan ettim ve eman istedikleri şeyden de kendilerine eman verdim buyurur. Melekler: Ya Rabbi! O zikredenlerin içinde günahı çok olan filan kimse de vardı. Sadece oradan geçiyordu da onlarla beraber oturuvermiştir derler. Allah: Ben onu da mağfiret ettim. O cemaat öyle kemal sahibi kimselerdir ki onlarla beraber oturan kimseler şaki olamaz! buyurur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4854
Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Her kim günde yüz kere Bir ve ortaksız olarak Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. Mülk onundur, hamd onundur, o herşeye kadirdir! derse bu dua o kimse için on köle azat etme sevabına denk olur. Ve kendisine yüz hasene yazılır, yüz günah da silinir. O gün akşamlayana kadar şeytandan korunmuş olur. Ve hiç bir kimse onun yaptığından daha faziletli bir iş yapamaz. Meğer ki ondan daha çok okuyan bir kimse olsun. Ve her kim günde yüz kere: Subhanallah ve bi-hamdihi (Allah'ı, ona hamd ederek tesbih ederim) derse o kimsenin günahları deniz köpüğü kadar bile çok olsa dökülür." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4857
Ebu Eyyûb Ensari (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Her kim on kere "Tek ve ortaksız olan Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. Mülk onundur, hamd onundur. O, her şeye kadirdir!" derse İsmail Peygamber'in neslinden dört kişi azat etmiş gibi olur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4859
Ebu Hureyre (r.a.) Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu, demiştir: "Dile hafif, mizanda ağır, Allah'a sevgili olan iki kelime (iki cümlecik) vardır. Bunlar: Subhanallahi ve bi-hamdihi, subhanallahi'l-azim (Allah'ı, ona hamd ederek tesbih ederim, büyük Allah'ı tesbih, ederim)'dir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4860
Ebu Musa (r.a.) şöyle dedi: Biz bir seferde Peygamber'in maiyetinde bulunduk. İnsanlar tekbir getirirken seslerini yükseltmeğe başladılar. Bunun üzerine Peygamber (a.s.): "Ey insanlar, kendinize acıyınız! Çünkü siz ne sağıra dua ediyorsunuz, ne de gaibe. Muhakkak ki siz, en iyi işiten ve size çok yakın olana dua ediyorsunuz. Ve O her zaman sizinle beraberdir" buyurdu. Ebu Musa dedi ki: Bu sırada ben Peygamber'in arkasında idim ve: Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur! sözlerini söylüyordum. Allah Resulü: "Ey Abdullah b. Kays! Ben sana Cennet hazinelerinden bir hazineyi göstereyim mi?" buyurdu. Ben de: Evet, Ya Resulüllah! dedim. Resulüllah: "La havle ve la kuvvete illa bi'llah de" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4873
Ebu Bekr (r.a.) Bir defa Allah Resulü'ne: Bana bir dua öğret de namazımda okuyayım demiş. Allah Resulü (a.s.) da: "Şüphesiz ben kendime büyük (Kuteybe: çok) zulmettim. Günahları mağfiret edecek de ancak sensin. Öyle ise makamından bana mağfiret ve bana merhamet eyle. Şüphesiz ki Ğafur ve Rahim sensin! de" cevabını vermiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4876
Enes b. Malik (r.a.) Allah Resulü (a.s.): "Allahım! Ben acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, bunaklık derecesine varan ihtiyarlıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnelerinden de sana sığınırım!" buyururdu, demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4878
Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.), kötü hükümden, bedbahtlık erişmesinden, düşmanların gülmesinden ve belanın çetinliğinden Allah'a sığınırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4880 |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:26 | |
| Bera b. Azib'in (r.a.) bildirdiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Yatağına vardığın zaman evvela namaz abdesti gibi bir abdest al. Sonra sağ tarafına yat. Sonra da: Allahım! Kendimi sana teslim ettim. İşimi sana ısmarladım. Arkamı sana dayadım. Çünkü ümidim de sendedir, korkum da sendendir. Senden sığınacak ve Senden kurtulacak yer varsa yine sensin. İndirdiğin Kitabına ve gönderdiğin Peygamber'ine iman ettim, de. Bunlar son sözün olsun. Şayet o gece ölecek olursan fıtrat üzere ölmüş olursun." Bera: Bu sözleri iyice ezberlemek için onları Peygamber'in huzurunda tekrar ettim de: "Gönderdiğin Resulüne iman ettim" dedim. Allah Resulü (duadaki resul ve nebi kelimelerinin değiştirilerek söylenmesine razı olmayıp): "Gönderdiğin Peygamberine iman de" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4884
Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Biriniz yatağına girdiği zaman izarının kenarıyla yatağını tutup silksin ve besmele çeksin. Çünkü kendisinden sonra (yani dünden beri) yatağında ne kaldığını bilemez. Yatmak istediği zaman, sağ yanı üzerine yatsın da şöyle dua etsin: Allahım! Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih eylerim. Ya Rabbim! Ancak seninle yan tarafımı yatağıma koydum. Ve onu ancak seninle kaldırırım. Eğer canımı alacaksan sen ona mağfiret eyle. Ve eğer bırakacak isen, sen onu, salih kullarını muhafaza ettiğin himayenle muhafaza eyle!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4889
İbn Abbas'tan (r.a.) nakledildiğine göre: Resulüllah (a.s.) şöyle der idi: "Allahım! Kendimi yalnız sana verdim, yalnız sana iman ettim. Yalnız sana güvendim. Yalnız sana yöneldim. Ancak senin uğrunda düşmanla mücadele ettim. Allahım! Beni dalalete düşürmenden senin izzetine sığınırım. Senden başka hiçbir mabud yoktur. Sen hiç ölmeyecek olan ebedi dirisin. Halbuki cinler ve insanlar öleceklerdir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4894
Ebu Musa'nın (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle dua ederdi: "Allahım! Günahımı, bilgisizliğimi, her işimde israfımı ve benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı mağfiret eyle. Allahım! Ciddi hâlimi, şakamı, hatamı ve bilerek işlediğimi affeyle. Bunların hepsi bende vardır. Allahım! evvelden yaptığım, sonradan yapacağım, gizlediğim, açığa vurduğum ve benden daha iyi bildiğin bütün günahlarımı mağfiret eyle. Öne geçiren ancak sensin. Geriye bırakan da sensin ve sen her şeye kadirsin." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4896
Ebu Hureyre'nin (r.a.) ifade ettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) her zaman şöyle der idi: "Bir Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Allah, ordusunu aziz kıldı, kuluna da yardım etti. Tek başına da kavimlere galebe çaldı. Allah'tan başka hiç bir şey yoktur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4903
Ali'nin (r.a.) anlattığına göre: Fatıma, değirmen taşı çevirmekten dolayı elinde meydana gelen rahatsızlıktan şikâyet etmişti. O sırada Peygamber'e de bir çok esirler gelmişti. Fatıma gittiyse de babasını bulamadı. Aişe'ye rastladı ve derdini ona haber verdi. Peygamber (a.s.) geldiğinde Aişe, Fatıma'nın geldiğini ona haber verdi. (Ali dedi ki Bunun üzerine Peygamber bize geldi. Biz de yataklarımıza girmiştik. Hemen kalkmaya davrandık. Peygamber: "Yerlerinizde durun!" buyurdu ve ikimizin arasına oturdu. Hatta ben göğsümün üzerine ayağının soğukluğunu hissettim. Sonra Allah Resulü: "İyi dinleyiniz! Ben size, benden istediğinizden daha hayırlı olan bir şey öğreteyim mi? Siz yatağınıza girdiğiniz zaman otuz dört defa "Allah'ü ekber" dersiniz. Otuz üç defa "sübhanallah" dersiniz. Otuz üç defa da "elhamdülillah" dersiniz. Bunları söylemeniz sizin için bir hizmetçiden daha hayırlıdır" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4906
Ebu Hureyre'den (r.a.) bildirildiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Sizler horozun ötmesini işittiğiniz zaman Allah'ın fazlından isteyiniz. Çünkü o melek görmüştür. Merkebin anırmasını işittiğinizde de şeytandan Allah'a sığınınız. Çünkü o şeytan görmüştür." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4908
İbn Abbas'ın (r.a.) anlattığına göre: Allah'ın Peygamber'i (a.s.) sıkıntı esnasında şöyle buyururdu: "Azamet ve vakar sahibi Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arş'ın sahibi Allah'tan başka ilah yoktur. Göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve kıymetli Arş'ın Rabbi Allah'tan başka mabud yoktur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4909
Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: Allah Resulü (a.s.): "Biriniz acele ederek: Ben dua ettim fakat kabul olunmadı demedikçe duası kabul edilir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4916
Usame b. Zeyd'ten (r.a.) nakledildiğine göre: Allah Resulü (a.s.): "Cennet kapısının önünde durdum. Bir de gördüm ki Cennete girenlerin çoğu fakirlerdir. Mevki sahipleri ise hapsolunmuşlardır. Yalnız Cehennemlikler müstesna. Onların Cehenneme konulmaları daha önce emrolunmuştu. Cehennem kapısı önünde de durdum. Bir de baktım ki Cehenneme girenlerin çoğu kadınlardır" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4919
Imran b. Husayn (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.): "Cennet sakinlerinin en azı kadınlardır" buyurduğunu rivayet etmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4921
Usame b. Zeyd (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü: "Benden sonra erkeklere, kadınlardan daha zararlı bir fitne ve imtihan sebebi bırakmadım" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4923
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:26 | |
| İbn Ömer'den (r.ahm.) nakledildiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Bir zamanlar üç kişi yolda giderlerken yağmura tutulmuşlar. Bunlar hemen dağdaki bir mağaraya sığınmışlar. Derken mağaranın ağzı, dağdan kopup düşen büyük bir kaya ile kapanmış. Bunun üzerine birbirlerine: Bakın, hayatınızda sırf Allah için işlediğiniz bir takım iyi ameller varsa onlar vasıtasıyla Allah'a dua ediniz. Belki Allah bu kayayı açar! dediler. Bunlardan birisi: Allahım! Bilirsin ki benim, yaşlı ihtiyar anamla babam, bir karım ve bir kaç küçük çocuğum vardı. Ben her gün onlar için koyunları otlatırdım. Koyunları onların yanına sürüp getirdiğim zaman sütlerini sağar, evvela ana babamdan başlayarak çocuklarımdan önce onlara süt içirirdim. Şu var ki bir gün ağaçlık beni uzağa götürmüştü de akşama kadar gelememiştim. Geldiğimde de anam ile babamı uyumuş halde bulmuştum. Her gün sağmakta olduğum gibi sütleri sağdım ve süt bakracını getirdim. Baş uçlarında durdum. Onları uykularından uyandırmaya kıyamıyor, anam ve babamdan önce çocuklara içirmeyi de istemiyordum. Halbuki çocuklar ayağımın dibinde ağlaşıyorlardı. Ta fecr doğuncaya kadar benim ve çocukların hâli devam etmişti. Hiç şüphe yok sen pek iyi bilmektesin ki ben ana babama yaptığım bu derin hizmeti yalnız senin rızan için yapmıştım. Şu kayayı bir parça arala da oradan gök yüzünü görelim! diye dua etti. Bunun üzerine Allah kayayı araladı ve o delikten gökyüzünü gördüler. Onlardan bir diğeri: Allahım! Şu muhakkak ki benim amcamın bir kızı vardı. Ben onu, erkeklerin kadınları sevmekte oldukları sevginin en şiddetlisi ile sevmiştim. Ben kendisiyle evlenmek istedim. O, ben kendisine yüz dinar getirmedikçe kabul etmedi. Ben bu parayı kazanmak için yoruldum. Nihayet yüz dinarı toplayıp amcamın kızına getirdim. Bacaklarının önüne oturduğum zaman kız bana: Ey Allah'ın kulu! Allah'tan kork. Mührü haksız yere açma! dedi. Bunun üzerine ben de kalktım. Sen pek iyi bilmektesin ki bu işi sırf senin rızan için yapmadığımı biliyorsun. Bu kayadan bir delik aç dedi. Bunun üzerine Allah onlar için biraz daha açtı. Öteki de: -Allahım! Ben bir ölçek pirinç mukabilinde bir işçi tutmuştum. İşçi işini bitirdiği zaman: Bana hakkımı ver dedi. Ben de ona ölçeğini verdim. Fakat o adam bunu istemedi, bırakıp gitti. Ben onu ekmeye devam ettim. Nihayet ondan çobanlarıyla birlikte bir sürü sığır elde ettim. Bir müddet sonra o işçi geldi ve: Allah'tan kork, benim hakkıma zulmetme dedi. Ben: Şu sığırların ve çobanların yanına git ve onları al, dedim. Bunun üzerine işçi: Allah'tan kork, benimle alay etme dedi. Ben: Hayır seninle alay etmiyorum. Şu sığırları ve çobanlarını al, dedim. Bunun üzerine alıp götürdü. Şüphesiz sen biliyorsun ki ben bunu senin rızanı talep için yaptım. Bizim için deliğin kalanını da aç diye dua etti. Allah onlar için mağaranın kalan deliğini de açtı." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4926 |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:27 | |
| 1 (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. Müslim, İmân, 95. 2 İslâm, güzel ahlâktır. Kenzü’l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225. 3 İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16. 4 Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6. 5 İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. 6 Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. Tirmizî, İlm, 14. 7 Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz.(Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63. 8 Nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. Tirmizî, Birr, 55. 9 Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, 1/275; Beyhakî, fiu’abü’l-Îmân, 4/334. 10 İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58. 11 Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248. 12 İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 12. 13 Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta’, Akdıye, 31. 14 Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü’min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71. 15 Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58. 16 İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, 56. 17 Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8. 18 Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. Buhârî, Edeb, 57, 58. 19 Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104. 20 (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. Tirmizî, Birr, 58. 21 (Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. Tirmizî, Birr, 36. 22 Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539. 23 Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. Tirmizî, Birr, 3. 24 Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. İbn Mâce, Dua, 11. 25 Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. Tirmizî, Birr, 33. 26 Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. Tirmizî, Radâ’, 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. 27 Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66. 28 Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42. 29 (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah’a şirk koşmak, sihir, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144. 30 Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75. 31 Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben (Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141. 32 Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78. 33 Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:27 | |
| 34 Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O’nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61. 35 Bizi aldatan bizden değildir. Müslim, Îmân, 164. 36 Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden ya da affedilmedikçe) cennete giremezler. Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79. 37 İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. İbn Mâce, Ruhûn, 4. 38 Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10. 39 İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107. 40 Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. Tirmizî, Cum’a, 80. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:27 | |
| Namazı Terkedenin Akıbeti Hadisi şerif: Başı kel ve zehirli bir yılan kabirde kendisine musallat olur.Bu yılanın tırnakları demirdendir.Her tırnağının uzunluğu bir günlük yoldur.Ölü ile konuşur ve "ben başı kel yavuz ve erkek bir yılanım."der.Sesi gök gürültüsü gibidir. ez zevacir,1/126
" Yılanın ölüyü sıkma olayı H.1420 Safer ayında,Medine-i Münevvere'de meydana gelmiş gerçek bir olaydır.Bu olaya orada bulunan herkes şahit olmuştur,kimiside olayın dehşetinden düşüp bayılmıştır.Birçok hadis-i şerifde namazı terk edenin bu vaziyette olacağını bildiriyor." "Allah'tan geldik,Allah'a döneceğiz.RABBİM bizi uyandırsın Alıntıdır. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:27 | |
| Allaha takva ve güzel ahlak. (En ziyade neyin insanları cennete sokacağını soruyorlar.)
(Tirmizi, Birr 62, kutub-ı sıtte, 16. Cilt , sf. 329)
Ruhumu kudret altında tutan Allah'a yemin ederim ki cennete sadece güzel ahlak sahipleri girer.
Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.792
Müminin mizanında en ağır basacak şey güzel ahlaktır. Muhakkak ki, Allah Teala işi ve sözü çirkin olan ve hayasızca konuşan kimseye buğz eder"
G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 15/9
İmanın kemali, güzel ahlakladır.
G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 344/4
Güzel ahlak hataları eritir. Suyun buzu erittiği gibi. Fena ahlak ta ameli bozar. Sirkenin balı bozduğu gibi.
(Hz.İbni Abbas r.a.) Ramuz el-Hadis s.215
"Sizler insanları mallarınızla memnun edemezsiniz, onları güzel yüz ve güzel huyla hoşnut edersiniz."
Bezzar, Ebu Yala, Taberani; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 111
"Allah Teala kolaylık gösteren ve güler yüzlü kişiyi sever."
Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998,, s.444 |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:28 | |
| HADİSLERDE KUR'ÂN-I KERİM'İN FAZÎLETİ
1- Müslim'de rivayet edilen bir hadiste; Ebu Umame (r.a)'den, Resulullah (s.a.v)'ın şöyle dediği rivayet olunmuştur: "Kur'an'ı öğreniniz. Şüphesiz o, kıyamet günü ehlin için çok iyi bir şefaatçı olacaktır."
2- En-Nevvas b. Sem'an (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber'i şöyle derken duydum. "Kıyamet günü Kur'an-ı Kerim ve bu dünyada onunla amel edenler getirilirler. Önlerinde de kendilerini arkadaş edinenleri savunan Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri bulunur" (Müslim).
3- Buhârî'de rivayet edilen bir hadiste; Osman İbn Affan (r.a)'dan, Resûlullah (s.a.v)'ın şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur: "Aranızda en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir."
4- Hz. Aişe (r.anha) anlatıyor: Hz Peygamber (s.a.v): "Kur'an'ı okumak kendisine zor geldiği halde onu takılarak okuyana iki sevap vardır" buyurmuştur (Buhârî, Müslim).
5- Ebu Musa el-Eş'arî ( r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: "Kur'an okuyan ve okuduğuyla amel eden mü'minin örneği, tadı güzel kokusu güzel turunç meyvesi gibidir. Kur'an okumayan, ancak onunla amel eden mü'minin örneği de tadı güzel ancak kokusu olmayan ham hurma gibidir. Kur'an'ı okuyan münâfığın durumu ise kokusu güzel tadı buruk reyhâne otu gibidir. Kur'an'ı okumayan münâfığın durumu ise kokusu olmyan, tadı da buruk olan acı yaban keleği gibidir"( Buhârî, Müslim ).
6- Hz. Ömer (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v) "Allah Teâlâ bu Kur'an'la bazı kavimleri yüceltir bazılarını da batırır" buyurmaktadır (Buhârî, Müslim).
7- Müttefakun aleyh olan bir hadiste, İbn Ömer (r.a)'den Allah Rasûlü'nün şöyle dediği rivayet olunmuştur. "Haset (gıpta veya imrenme) sadece iki yerde olur. Biri Allah'ın kendisine Kur'an öğrenmeyi nasip ettiği kimsedir ki, onu gece gündüz okur, kendisini işiten komşusu: "Keşke komşuma verilen Kur'an nimeti bana da verilseydi de, gereği ile amel ettiği gibi ben de etseydim!" der. Diğeri de, Allahın kendisine mal verdiği kimsedir ki, onu hak yolda sarfeder. Bunu gören diğer biri: "Keşke şu hayırsever kişiye verilen mal gibi bana da verilseydi de, onun yaptığı gibi ben de hayır yapabilseydim!" diye imrenir.
8- el-Berâ b. Âzib (r.a) anlatıyor: Sahabilerden biri atı yanında iple bağlı olduğu halde Kehf Sûresi'ni okumaya başlar. Derken bir bulut çıkar ve sahabinin üzerine çökmeye yönelir. Hatta atı bu buluttan ürkmeye başlar. Sahabi sabah olunca Hz. Peygamber (s.a.v)'e gelip durumu anlatır. Hz.Peygamber (s.a.v): "O Kur'an için inmiş huzur bulutudur" buyurur (Buhârî, Müslim).
9- İbni Abbas (r.a) anlatıyor: Hz.Peygamber ( s.a.v): "İçinde Kur'an'dan bir şey bulunmayan kişi harabe ev gibidir" buyurmuştur (Hadis hasen-sahîhtir; Tirmizî).
10- Tirmizî'nin hasen ve sahih diye vasıflandırdığı, Ebu Davud'un da rivayet ettiği bir hadiste Abdullah b. Amr b. el-Âs ( r.a)'ın nakline göre Hz.Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Kur'an ehline; Kur'an'ı oku ve yüksel, Kur'an'ı tıpkı dünyada okuduğun gibi tane tane tertil üzere oku, zira senin rütben, okuyacağın son âyetin yakınındadır" denilecektir.
11- Sahîh-i Müslim'de, Ukbe b. Âmir (r.a)'den şöyle bir hadis rivayet edilmiştir: "Biz, Suffa'da iken Resûlullah (s.a.v) dışarı çıkıp: "Günah işlemeksizin ve akrabalık bağını koparmaksızın Buthan'a yahut Akik'a kadar gidip oradan iri hörgüçlü iki deve getirmeyi hanginiz ister?" diye sordu. "Ya Resûlallah! Biz bunu isteriz" dedik. "Öyle ise sizden herhangi biri mescide gider de celil ve aziz olan Allah'ın kitabından iki âyet öğrenir yahut okursa bunlar onun için iki deveden daha hayırlıdır. Üç âyet onun için dört deveden daha hayırlıdır. Bu âyetlerin sayıları arttıkça, o kadar deveden daha hayırlıdır."
12- İbn Mes'ud (r.a) Hz. Peygamber (s.a.v)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bir kavme, Allah'ın kitabını en iyi okuyanları imamlık eder" (Müslim).
13- Câbir b. Abdullah (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber, Uhud'da öldürülenlerden iki kişiyi biraraya getirdikten sonra: "Bunlardan hangisi Kur'an'la daha fazla haşır neşirdi?" diye sorar; birine işaret edilldiği takdirde, önce onun defin işlemini yapardı (Buhârî-Tirmizî, Nesaî, İbn Mâce).
14- İmrân İbn Husayn (r.a) anlatıyor: Bana Kur'an okuyan bir kadın uğradı, okudu sonra karşılık istedi ardından da bu isteğini geri alarak şöyle dedi: Hz.Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: "Kim Kur'an okursa karşılığını Allah'dan istesin. Bir zaman gelecek insanlar Kur'an okuyacaklar da karşılığını insanlardan isteyecekler" (Hadis hasendir, Tirmizî)
15- İbn-i Mes'ud ( r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v) "Allah'ın kitabından bir harf okuyanın, okuduğu harfe karşılık sevabı vardır. Bir iyilik on katıyla değerlendirilir. Elif, Lâm, Mîm bir harftir demiyorum. Elif de harftir, lâm da harftir, mim de harftir" buyurmaktadır (Hadis hasen-sahîhtir, Tirmizî ). |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:28 | |
| Van’dan okuyucumuz: “Sûre-i Kehf’ten on âyet ezberleyenin deccalin fitnesinden muhafaza olunacağı ile ilgili hadis var mıdır? Sahih midir? Açıklar mısınız?”
Ebû’d-Derdâ radiyallahü anh bildirmiştir: Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdu ki: “Her kim Kehf Sûresinin başından üç âyet okursa Deccal fitnesinden korunur.”1
Ebû’d-Derdâ radiyallahü anhın bir diğer rivayetini de Müslim kaydetmiştir: Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdu ki: “Her kim Kehf Sûresinin başından on âyeti ezber ederse Deccal fitnesinden korunmuş olur.”2
Bu hadis, sıhhatli ve güvenilir ölçülere sahip Kütüb-ü Sitte hadislerindendir. Hem Müslim’de, hem Tirmizî’de yer alır. Tirmizî bu hadisi zikrettikten sonra: “Bu hadis, hasen-sahihtir” notunu düşmüştür. O halde, bu hadisin sıhhatinden şüphemiz yoktur.
Hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm Müslüman’lara âhir zamanın büyük fitnesinden olan Deccâl’den korunma yollarından birini gösteriyor. Bu yol duâ yoludur. Dehşetli bir fitneden Allah’a sığınma yoludur. Allah’ın himayesini ve korumasını talep etme yoludur.
Demek bu duâyı yapan, yani Kehf Sûresinin başından on âyet ezberleyen veya en azından üç âyet okuyan kimse, Deccalın fitnesinden Allah’ın himayesine, Deccalın dalâletinden Allah’ın hidayetine, Deccalın aldatıcı hevesâtından ve dayanılmaz desiselerinden Allah’ın doğru rehberine ve hak kılavuzuna Allah’ın izniyle sığınabilecektir.
Burada işaret olunan, şüphesiz, duâmızın kavlî cihetidir. Duâmızın fiilî ciheti ise, âhirzamanda Deccal’a yetişen Müslüman’ın Mehdî’ye intisap etmesi ve bu intisabın gereklerini yerine getirmesidir. Deccal’ın fitnesinden korunmak için, hiç şüphesiz, diğer duâlarda olduğu gibi, kavlî duâ ile fiilî duâyı birleştirmek lâzımdır. Duânın her iki ayağını da ihmal etmediğimizde inşallah duâmızla arzu ettiğimiz neticeyi Cenâb-ı Hak’tan istemiş oluruz. Allah’a gereği gibi sığındıktan sonra, Allah’ın bizi koruyacağı hakkında hüsn-ü zan ederiz. Takdiri ise Allah’ın hikmetine bırakırız.
Kehf Sûresinin başındaki on âyet meâlen şöyledir: “Hamd Allah’a mahsustur ki, kuluna kitabı indirmiş ve o kitapta hiçbir tezat ve eğriliğe yer vermemiştir. O kitabı dosdoğru indirmiştir–tâ ki, kâfirleri kendi tarafından gelecek şiddetli bir azapla korkutsun ve güzel işler yapan mü’minleri de Cennet gibi güzel bir mükâfatla müjdelesin. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Bir de, ‘Allah kendisine evlat edindi’ diyenleri korkutsun. Onların da, atalarının da, bu hususta hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ise çok büyüktür. Onlar yalandan başka bir şey söylemiyorlar. Onlar bu Kur’ân’a inanmıyorlar diye, sen onların arkalarından neredeyse kendini üzüntüden tüketeceksin. Yeryüzünde ne varsa biz dünya için bir süs olarak yarattık ki, insanlardan hangisi daha güzel işler yapacak diye onları imtihan edelim. Onun üzerindeki her şeyi Biz muhakkak kupkuru bir toprak haline getireceğiz. Yoksa bizim âyetlerimiz içinde Kehf ve Rakîm ashabının garip bir şey olduğunu mu sandın? O gençler mağaraya sığındıklarında, ‘Ey Rabbimiz!’ demişlerdi. ‘Bize Yüce Katından bir Rahmet ver. Ve işimizde Senin rızana erişmek için muvaffakıyet nasip et.”3 |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 19.05.09 21:28 | |
| Şanlıurfa’dan Muhammed Ünverdi:Kim müezzinin sesini işitir de, o kimseyi müezzinin dâvetine uymaktan alıkoyan bir engel yoksa onun tek başına kıldığı namaz kabul olmaz.’ (Ebû Davud, Salât, 47) hadisini açıklar mısınız?
Bu hadiste Peygamber Efendimiz (asm) ezan sesini işiten kimsenin namazını cemaatle kılmasının önemini bildirmiştir. İmam Sindî’ye (ra) göre kabul olmazdan maksat, namazın sevabının noksan olacağıdır. Ebû Davud’un rivayetinde, sahabeler: “Özür nedir?” diye sordular. Peygamber Efendimiz (asm): “Korku veya hastalıktır” buyurdu. Mal korkusu, can korkusu, ırz korkusu makbul özürlerden olabileceği gibi, şiddetli yağmur, şiddetli soğuk, şiddetli çamur, şiddetli açlık hissi, küçük veya büyük abdest sıkışıklığı, hastabakıcılık ve her türlü fizikî veya psikolojik hastalıklar gibi rahatsızlıklar da makbul özürlerdendir. İmam Nevevî Hazretlerine göre, tek başına kılınan namaz, farzın ifası için yeterlidir. Fakat cemaatle kılınan namaza göre sevabı eksiktir. Peygamber Efendimiz (asm) bunu vurgulamak istemiştir.
Bu hadiste Peygamber Efendimiz (asm):
I- Namazın cemaatle kılınmasının önemini belirtmiştir.
II- Cemaatten özürsüz olarak geri kalan kişinin bol sevaptan ve sünnet sevabından mahrum kalacağını bildirmiştir.
III- Ciddî özrü sebebiyle cemaatten geri kalmanın meşrû olduğunu; sevapta noksanlık getirmeyeceğini müjdelemiştir. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 20.05.09 2:08 | |
| Ömer İbni Hattâb radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah şu Kur’an’la bazı kavimleri yükseltir; bazılarını da alçaltır.”
Müslim, Müsâfirîn 269. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime 16
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Kur’an’ı hıfzetmek okuma anlama ve ilmine sahip olma yönünde gösterilen her gayret fazilettir.
2. Kur’an’ı okuyan ve onunla amel edenleri, hayatlarını Kur’an’la nizama sokanları Allah yükseltip yüceltir. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 20.05.09 2:08 | |
| |
| Receb büyük bir aydır. Allah bu ayda hasenatı kat kat eder.
Receb ayında bir gün oruç tutana, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur.
7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün oruç tutana Cennetin 8 kapısı açılır. 10 gün oruç tutana, Allah istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi, "Geçmiş günahların af oldu” der.
Receb ayında Allahü Teâlâ Nuh aleyhisselamı gemiye bindirdi ve o da, Receb ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti.
[Taberani] |
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 20.05.09 2:08 | |
| Kim Müslüman bir kimsenin hakkını, yemini ile ele geçirirse artık onun için cehennem vacib olmuştur. Allah Teala ona cenneti de mutlaka haram kılmıştır.
*Müslim, 137* |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 20.05.09 2:09 | |
| Kişinin malayani şeyleri terki İslam'ının güzelliğinden ileri gelir.
* Tirmizi, 2318 *
En hayırlınız, kendisinden hayır umulan ve şerri dokunmayacağı hususunda emin olunandır; en şerliniz de kendisinden hayır ümit edilmeyen ve şerrinden de emin olunmayan kimsedir.
* Tirmizi, 2264 * |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 20.05.09 2:09 | |
| |
| Kıyamet günü benim şefaatimle en ziyade saadete erecek olan kimse, samimi olarak ve içinden gelerek "La ilahe illallah" diyen kimsedir.
*Buhari, İlm 34* |
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 20.05.09 2:09 | |
| |
| Câbir İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: "Abdullah İbnu Amr İbni Harâm, Uhud günü, öldürüldüğü zaman Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana rastladı ve: "Ey Câbir! Allah baban için ne söyledi, sana haber vermiyeyim mi?" buyurdular." Yahyâ'nın rivayetinde ise Resûlullah: "Ey Cabir, seni niye böyle kalben kırık (ve üzüntülü) görüyorum" buyurmuş, Câbir de: "Ey Allah'ın Resûlü! Babam şehit düştü, geriye bir yığın horanta ve borç bıraktı" demiştir. Aleyhissalâtu vesselâm da:
"Sana, Allah'ın babanı karşıladığı şeklin müjdesini vereyim mi?" diye sordu. Câbir:
"Evet! Ey Allah'ın Resûlü!"dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselâm açıkladı: "Allah her kimle konuştu ise mutlaka hicab gerisinden konuştuğu halde babana vicâhen konuştu ve: "Ey kulum! Benden ne dilersen dile, dilediğini sana vereyim!" dedi. O da:
"Ey Rabbim! Beni hir kere daha ihya et, senin yolunda ikinci kere öleyim!" dedi. Rab Teâla Hazretleri de: "Benden daha önce şu hüküm sâdır oldu: "Ölenler artık dünyaya bir daha dönmeyecekler" buyurdular. Baban da:
"Ey Rabbim, öyleyse (benim durumumu) arkamda kalanlara ulaştır!"
dedi. Bu talep üzerine şu ayet nazil oldu: "Allah yolunda şehid edilenleri ölü sanma. Onlar Rablerinin katında hayat sahibidirler ve O'nun nimetleriyle rızıklanırlar" (Âl-i İmran 169) |
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 20.05.09 2:09 | |
| |
| Merhamet etmeyene merhamet edilmez.
* Müslim, 2318 * |
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 20.05.09 2:09 | |
| |
| 1093. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Saflarınızı düz tutunuz. Omuzları bir hizaya getiriniz. Aralıkları kapayınız. Saf düzeni için elinizden tutup çeken kardeşlerinize yumuşak davranınız. Şeytanın girebileceği boşluklar bırakmayınız. Allah, safları bitişik tutanların gönlünü hoş eder. Safları bitişik tutmayanlara Allah nimetlerini lutfetmez.”
Ebû Dâvûd, Salât 93, 98
Hadislerden Öğrendiklerimiz
1. Saflar arada boşluk bırakmadan düzgün tutulmalıdır.
2. Safların düzgün tutulması için gayret sarfeden ve böylece her birimizin yapması gereken bir vazifeyi yapan müslümanlara minnet duymalı ve onlara yumuşak davranmalıdır.
3. Saflar arasında boşluk bulunması, safların eğri büğrü tutulması o namazın mükemmel olmadığını gösterir.
4. Safları düzgün tutanlara Allah merhamet eder, düzgün tutmayanlardan nimetini keser ve onları birbirlerine düşman eder.
5. Şeytan safların arasında boşluk bulunca oraya girer |
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 20.05.09 2:10 | |
| Essalâtu vesselâmu aleyke Yâ Rasûlallâh..."
Kur'an-ı Kerim'i okuyun. Zira Kur'an, kendini okuyanlara kıyamet günü şefaatçi olarak gelecektir.
* Müslim, 804 * |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 20.05.09 2:10 | |
| |
| Essalâtu vesselâmu aleyke Yâ Rasûlallâh..."
Şurası muhakkak ki, Allah her nefsi yaratmış, onun hayatını, ölümünü, rızkını ve uğrayacağı musibetlerini yazmıştır.
* Tirmizi 2144 * |
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 20.05.09 2:11 | |
| |
| Allah Teâla hazretleri bir kulun hayrını diledi mi onu ölümden önce salih amel işlemede muvaffak kılar! |
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 20.05.09 2:11 | |
| |
| 1131. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Namazınızın bir kısmını evlerinizde kılınız da oraları kabirlere çevirmeyiniz.”
Buhârî, Salât 52, Teheccüd 37; Müslim, Müsâfirîn 208, 209. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 199, Vitir 11; Tirmizî, Salât 213; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 1
Hadislerden Öğrendiklerimiz
1. İçinde namaz kılınmayan ev, mezardan farksızdır. Allah Teâlâ içinde namaz kılınan evi bereketlendirir; o evin halkına huzur verir. |
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 20.05.09 2:11 | |
| |
| Essalâtu vesselâmu aleyke Yâ Rasûlallâh..."
Ademoğlunun saadet (sebepleri)nden biri de Allah Teâla'nın hükmettiğine rıza göstermesidir...
* Tirmizi 2152 * |
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hadis-i Şerifler 20.05.09 3:32 | |
| Allah bir kisim farzlar koymustur, siz bunlar daraltmayin. Bir kisim da sinirlar (yasaklar) koydu. Bunlara tecavüz etmeyin. Bazi seyleri de haram kildi, onlara yaklasmayin. Bazi seyleri de (farz, sinir, haram diye tavsif etmeden mutlak) birakmistir. Bunlar, unutarak birakmis degildir. Öyle ise onlari (farz mi, haram mi.. vs. diye didikleyip) arastirmayin. (Hadis) |
| | | | Hadis-i Şerifler | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|