HADİS...
* Nu'man İbnu Beşîr (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Dua ibadetin kendisidir"
buyurdular ve sonra şu âyeti okudular. (Meâlen): "Rabbiniz: ''Bana dua
edin ki size icâbet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine
yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir" buyurdu."
* İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kime dua kapısı
açılmış ise ona rahmet kapıları açılmış demektir. Allah'a taleb edilen
(dünyevî şeylerden) Allah'ın en çok sevdiği afiyettir. Dua, inen ve
henüz inmeyen her çeşit (musibet) için faydalıdır. Kazayı sadece dua
geri çevirir. Öyle ise sizlere dua etmek gerekir. "
* Ubâde İbn's-Sâmit (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Yeryüzünde,
mâsiyet veya sıla-i rahmi koparıcı olmamak kaydıyla Allah'tan bir
talepte bulunan bir Müslüman yoktur ki Allah ona dilediğini vermek veya
ondan onun mislince bir günahı affetmek suretiyle icabet etmesin. "
* Ebû'd-Derdâ (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm), (bir gün) sordu: "En hayırlı
olan ve derecenizi en ziyade artıran, melîkinizin yanında en temiz,
sizin için gümüş ve altın paralar bağışlamaktan daha sevaplı, düşmanla
karşılaşıp boyunlarını vurmanız veya boyunlarınızı vurmalarından sizin
için daha hayırlı olan amelinizin hangisi olduğunu haber vereyim mi ?"
"Evet! Ey Allah'ın Resûlü!" dediler. "Allah'ın zikridir!" buyurdu.
* Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allahu Teâlâ
hazretleri şöyle seslenir: "Beni bir gün zikreden veya bir makamda
benden korkan kimseyi ateşten çıkarın!"
* Hz. Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Akşamdan (abdestli
olarak) temizlik üzere zikrederek uyuyan ve geceleyin de uyanıp
Allah'tan dünya ve âhiret için hàyır taleb eden hiç kimse yoktur ki
Allah dilediğini vermesin."
* Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir kimse evine
veya yatağına gir'ince hemen bir melek ve bir şeytan alelacele
gelirler. Melek: "Hayırla aç!" der. Şeytan da: "Şerle aç!" der. Adam,
şayet (o sırada) Allah'ı zikrederse melek Şeytanı kovar ve onu korumaya
başlar. Adam uykusundan uyanınca, melek ve şeytan aynı şeyi yine
söylerler. Adam, şayet: "Nefsimi, ölümden sonra bana geri iade eden ve
uykusunda öldürmeyen Allah hamdolsun. İzniyle yedi semayı arzın üzerine
düşmekten alıkoyan Allah'a hamdolsun"dese bu kimse yatağından düşüp
ölse şehit olur, kalkıp namaz kılsa faziletler içinde namaz kılmış
olur."
* Hz.Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah'ı zikreden bir cemaatle
sabah namazı vaktinden güneş doğuncaya kadar birlikte oturmam, bana
İsmâil'in oğullarından dört tanesini âzad etmemden daha sevgili gelir.
Allah'ı zikreden bir cemaatle ikindi namazı vaktinden güneş batımına
kadar oturmam dört kişi âzad etmemden daha sevgili gelir."
* Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Her gece, Rabbimiz
gecenin son üçte biri girince, dünya semasına iner ve; "Kim bana dua
ediyorsa ona icabet edeyim. Kim benden bir şey istemişse onu vereyim,
kim bana istiğfarda bulunursa ona mağfirette bulunayım" der. "
Rivayetin Müslim'deki bir vechi şöyle: "Allahu Teâla gecenin ilk üçte
biri geçinceye kadar mühlet verir. Ondan sonra yakın semâya inerek
şöyle der: "Melik benim, Melik benim. Kim bana dua edecek
* Ebû Ümâme (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Derdi
ki: "Ey Allah'ın Resûlü! En ziyade dinlenmeye (ve kabule) mazhar olan
dua hangisidir?" "Gecenin sonunda yapılan dua ile farz namazların
ardından yapılan dualardır!" diye cevap verdi."
* Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ezanla kaamet
arasında yapılan dua reddedilmez (mutlaka kabule mazhar olur.)"
"Öyleyse, dendi, "ey Allah'ın Resûlü, nasıl dua edelim?" "Allah'tan,
dedi, dünya ve âhiret için âfıyet isteyin!"
* Sehl İbnu Sa'd (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İki şey vardır,
asla reddedilmezler: Ezan esnasında yapılan dua ile, insanlar birbirine
girdikleri savaş sırasında yapılan dua."
* Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kul Rabbine en
ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) duayı çok yapın."
* Yine Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) anlatıyor: "(Allah'ın kabul
ettiği) üç müstecab dua vardır, bunların icâbete mazhariyetleri
hususunda hiç bir şekk yoktur. Mazlumun duası, müsâfirin duası, babanın
evladına duası."
* Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallâhu anh)
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İcâbete
mazhar olmada gâib kimsenin gâib kimse hakkında yaptığı duadan daha
sür'atli olanı yoktur."
* Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyudular ki: "Acele etmediği
müddetçe herbirinizin duasına icâbet olunur. Ancak şöyle diyerek acele
eden var: "Ben Rabbime dua ettim duamı kabul etmedi." Müslim'in diğer
bir rivâyeti şöyledir: "Kul, günah taleb etmedikçe veya sıla-i rahmin
kopmasını istemedikçe duası icâbet görmeye (kabul edilmeye) devam
eder." Tirmizî'nin bir diğer rivâyetinde şöyledir: "Allah'a dua eden
herkese Allah icâbet eder. Bu icâbet, ya dünyada peşin olur, ya da
ahirete saklanır, yahut da dua ettiği miktarca günahından hafifletilmek
süretiyle olur, yeter ki günah taleb etmemiş veya sıla-ı rahmin
kopmasını istememiş olsun, ya da acele etmemiş olsun."
* Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Nefslerinizin
aleyhine dua etmeyin, çocuklarınızın aleyhine de dua etmeyin,
hizmetçilerinizin aleyhine de dua etmeyin. Mallarınızın aleyhine de dua
etmeyin. Ola ki, Allah'ın duaları kabul ettiyi saate rastgelir de,
istediğiniz kabul ediliverir."
* Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden herkes,
ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin, hatta kopan ayakkabı bağına
varıncaya kadar istesin."
* Ebû Hüreyre hazretleri (radıyallâhu anh)
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah
Teâla Hazretleri kendisinden istemeyene gadap eder."
* İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) hazretleri
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allahu
Teâla Hazretleri'nin fazlından isteyin. Zira Allah, kendisinden
istenmesini sever. İbadetin en efdali de (dua edip) kurtuluşu
beklemektir."
* Ebû'd-Derdâ (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kardeşinin
gıyabında dua eden hiçbir mü'min yoktur ki melek de: "Bir misli de sana
olsun" demesin." Ebû Dâvud'un rivâyetinde şu ziyâde vardır: "Melekler:
"Âmin, bir misli de sana olsun!" derler."
* Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Her kim, kendine
zulmedene beddua ederse, ondan intikamını (dünyada) almış olur."
* Fadâle İbnu Ubeyd (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dua eden bir adamın, dua sırasında
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e salat ve selam okumadığını
görmüştü. Hemen: "Bu kimse acele etti" buyurdu. Sonra adamı çağırıp:
"Biriniz dua ederken, Allahu Teâlâ'ya hamd u senâ ederek başlasın,
sonra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e salât okusun, sonra da
dilediğini istesin" buyurdu."
* Hz. Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Dua sema ile arz
arasında durur. Bana salat okunmadıkça, Allah'a yükselmez. (Beni
hayvanına binen yolcunun maşrabası yerine tutmayın. Bana, duanızın
başında, ortasında ve sonunda salât okuyun.)"
* Hz. İbnu. Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer
(radıyallâhu anhümâ) beraber otururlarken ben namaz kılıyordum. (Namazı
bitirip) oturunca, Allah'a sena ile zikretmeye başladım ve arkasından
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a salât okuyarak devam ettim. Sanra
kendim. için duada bulundum. (Bu tarzımı beğenmiş olacak ki) Hz.
Peygaınber (aleyhissalâtu vesselâm); "İşte!.İstediğin veriliyor. İşte!
İstediğin veriliyor'' dedi."
* Hz. Übeyy İbnu Ka'b (radıyallâhu anh) anlatıyor:
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) birisine dua edeceği vakit önce
kendisine dua ederek başlardı."
* Ebû Müsabbih el-Makrâî, Ebû Züheyr en-Nümeyrî
(radıyallahu anh)'den naklen anlatıyor: "Bir gece Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) ile beraber çıktık., Derken bir adama
rastlatdık. Sual (ve Allah'tan talep) hususunda çok ısrarlı idi.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onu dinlemek üzere durakladı. Ve:
"Eğer (duayı) sonlandırırsa vâcib oldu!" buyurdu. Kendisine: "Ne ile
sonlandırırsa ey Allah'ın Resûlü!" denildi. "Amin ile" dedi, uzaklaştı.
Adama: "Ey fülan! duanı âminle tamamla ve de gözün aydın olsun!" dedi."
* Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden biri dua
edince "Ya Rabb! Dilersen beni affet! Ya Rabb dilersen bana rahmet et!"
demesin. Bilâkis, azimle (kesin bir üslubla) istesin, zira Allah Teâlâ
Hazretleri'ni kimse icbâr edemez. "
* Ebû Musâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir
sefere (Hayber Seferi) çıkmıştık. Halk (yolda, bir ara) yüksek sesle
tekbir getirmeye başladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) (müdahele ederek): "Nefislerinize karşı merhametli olun. Zîra
sizler, sağır birisine hitàb etmiyorsunuz, muhâtabınız gâib de değil.
Sizler gören, işiten, (nerede olsanız) sizinle olan bir Zât'a, Allah'a
hitab ediyorsunuz. Dua ettiğiniz Zât, her birirıize, bineğinin
boynundan daha yakındır" dedi."
* Hz. Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir kimsenin: "Ya Rabbi, senden
nimetin kemâlini taleb ediyorum" dediğini işitmişti. Sordu: "Nimetin
kemâli nedir?" "Bu bir duadır, onunla dua edip, onunla hayır (çok mal)
ümîd ettim" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) "Sordum, zîra,
nimetin kemâli cennete girmektir, ateşten kurtulmaktır" dedi. Bir
başkasının da şöyle dediğini işitti: "Ey celâl ve ikrâb sâhibi Rabbim!"
hemen şunu söyledi: "Duana icâbet edilmiştir, (ne arzu ediyorsan) durma
iste" Derken ,bir başkasının: "Ya Rabbi senden sabır istiyorum!"
dediğini işitmişti, ona da: "Allah'tan bela istedin, afiyet de iste!"
dedi.
* Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) özlü duaları tercih eder,
diğerlerini bırakırdı."
* Hz. İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) duayı üç kere yapmaktan, istiğfarı
üç kere yapmaktan hoşlanırdı."
* Hz. Enes İbnu Mâlik radıyallahu anh anlatıyor:
"Resülullah şu duayı çok yapardı: "Allahümme sebbit kalbî alâ
dînike.(Allahım kalbimi dinin üzere sabit kıl." Bir adam: "Ey Allah'ın
Resülü! Biz sana iman ettiğimiz ve senin getirdiklerini tasdik
ettiğimiz halde bizim (âkibetimiz) için korkuyor musun?" dedi.
Aleyhissalâtu vesselâm adama şu cevabı verdi: "Kalpler, muhakkak ki
Rahman'ın parmaklarından iki parmağı arasındadır, onu (dilediği
şekilde) döndürür." Ravi der ki : "A'meş iki parmağını gösterdi. "