Tamamlanan İslâm İnkılâbı ve Hz. Peygamber'in Vefatı:
Zamana ve zemine uygun bir şekilde nerede nasıl hareket edeceğini gayet mükemmel hesap eden ve plânlı bir strateji uygulayan Hz. Muhammed, yirmi üç yıl gibi kısa bir sürede tarihte eşine rastlanılmayacak büyük bir inkılâbı gerçekleştirmişti. Kırk yaşında peygamberlik görevine başladığı zaman yapayalnızdı,. güçsüzdü, maddi imkânları yoktu. Buna mukâbil, mücâdeleye giriştiği toplum, tasawur edilebilecek en aşağı seviyede bulunuyordu. Müşriklerin inanç ve ibadetleri son derece mantıksıı ve gülünçtür; ahlâk telâkkileri müptezeldi; hak, adâlet anlayışları zulmün göstergesiydi; menfaatler her şeyin üstünde tutuluyordu. Böyle bir ortamda Hz. Peygamber'in yılmadan yorulmadan, büyük bir azim ve iştiyakla yürüttüğü İslâm daveti, yirmiüç senede öyle bir sonuç verdi ki; artık o dönemden "Asr-ı Saâdet" "Saâdet asrı" diye bahsetmek gerekecekti. Hz. Peygamber gerçekleştirdiği bu büyük inkılâbın heyecanı ve görevini lâyıkıyla yapmış olmanın huzur ve mutluluğu içerisinde kendisine iman edenleri hicrî onuncu senenin hac mevsiminde hac yapmak üzere Mekke'de topladığı zaman, genellikle kabul edildiğine göre, etrafında 114.000 sahâbi vardı. Bu hac, Hz. Peygamber'in son haccı olduğu için ve yaptıkları konuşmalarında bir bakıma ashâbına vedâ ettiğinden "veda haccı" diye adlandırılmıştır. Bu haccın yerine getirilişi sırasında Peygamber Efendimiz, muhtelif ibadet yerlerinde yaptığı konuşmalarında başlangıcından o güne kadar tebliğ ettiği hak dinin temel esas ve prensiplerini öz ve veciz ifadelerle, etrafım çevreleyen ashâbının şahsında bütün ümmetine son bir kez daha takdim ediyor ve Rabbinden "dinin artık tamam olduğu" mesajını alıyordu (el-Maide, 5/3).
Hz. Peygamber, Vedâ haccı'ndan Medine'ye döndükten sonra Üsâme b. Zeyd komutasında bir orduyu Bizans üzerine sevketmeye niyetlendi ve genç komutanını çağırarak gerekli tâlimâtı verdi. Ancak ordunun sefer hazırlıkları yapılırken Hz. Peygamber'in başlayan rahatsızlığı gün geçtikçe şiddetlendi ve O'nu bîtâb bir şekilde yatağa düşürdü. Hastalığının ilk günlerinde namaz vakti olduğu zaman mescide çıkıp ashâbına namaz kıldırıyordu. Ama 8 Rebîulevvel perşembe günü akşam üzeri geçirdiği bir baygınlıktan sonra o günün yatsı namazından itibaren imamlık, Hz. Peygamber'in emri ile Hz. Ebûbekir'e havâle edildi. Hicrî onbirinci yılın 12 Rebîulevvel pazartesi günü kuşluk vaktinde de kelime-i tevhid getirerek ve Rabbini kasıtla: "... Yüce dosta!" diyerek Rabbine kavuştu.
Hz. Peygamber'in cenazesinin hazırlanması, yıkanması, kefenlenmesi işlerini Hz. Ali, Hz. Abbâs, Abbâs'ın oğlu Fazl, Üsâme b. Zeyd gibi yakınını yerine getirdi. Peygamberlerin vefat ettikleri yerde defnolunacaklarına dair Hz. Ebûbekir'in rivayet ettiği bir hadis dolayısıyla, Hz. Peygamber'in vefat ettiği Hz. Âişe'nin odasında bir kabir kazıldı. Bu arada Ashâb-ı kirâm grup grup gelerek Rasûl-ü Ekrem için cenâze namazı kıldılar. Oda küçük olduğundan küçük cemaatlar halinde kılınan cenâze namazı bir hayli uzun sürmüştü. Bu sebeple Hz. Peygamber'in nâşı ancak çarşamba günü gece vakti kabre indirilebildi.
Peygamber Efendimiz vefat ettiklerinde 63 yaşında idi.