Seyyid Fehîm Arvâsî" hâl ehli bir kişiydi.
"İslâma hizmet" etmek en mühim tek işiydi.
O bir gün buyurdu ki: (Olmayın îtirâzcı.
Dâimâ "Peki" deyin olsa da biraz acı.
Zîrâ "Peki" demekle Eshâb Resûlullah'a
Çok yakın ve sevgili olmuşlardı Allah'a.
Hazreti Ebû Bekir mîrâcı işitince
Hiç îtirâz etmeyip tasdîk etti hemence.
"Tamam!" dediği için o gün Resûlullah'a
"Sıddîk" lakabı ile yükseldi bir kat daha.
İmâm-ı Rabbânî de "Hac" için Hindistân'dan
Bâzı talebesiyle yola çıktı bir zaman.
Henüz "Bâkî Billâh"ı tanımıyordu fakat
Yok idi o devirde Onun gibi âlim zât.
Zâhirî ilimlerin vâkıf olup hepsine
Ders verirdi yüzlerce ilim talebesine.
İşte o yolculukta birisi talebenin
Huzûruna gelerek İmâm-ı Rabbânî'nin
Arz etti ki: (Efendim benim bir hocam vardır.
Filân yerde oturur adı Bâkî Billâh'tır.
Berâber gidelim mi Onun ziyâretine?)
İmâm "Peki" buyurdu onun bu teklîfine.
Tevâzû buyurarak kırmadı o gün onu.
Onun hatırı için değiştirdi yolunu.
İmâm-ı Rabbânîyi görünce Bâkî Billâh
Dedi ki: (Aradığım budur elhamdülillah.)
Zîrâ hep bekliyordu Serhend'den bir "Yiğid"i.
Beklediği o yiğit "İmâm-ı Rabbânî"ydi.
Bâkî Billâh İmâm'a etti ki şöyle niyâz:
(Bizim misâfirimiz olmaz mısınız biraz?)
İmâm bu teklîfe de îtirâz etmiyerek
Hemen kabûl eyledi yine "Peki" diyerek.
İki gün sohbet edip buyurdu ki bu defâ:
(İsterseniz gidiniz siz artık Beytullaha.)
Lâkin hazreti İmâm olmuştu Ona âşık.
Çünkü aradığını bulmuştu Onda artık.
Dedi ki: (Biz Kâbeye gidecektik velâkin
Burada sâhibini buluverdik Kâbenin.)
O huzûrda İki ay kalarak en nihâyet
O mürşid-i kâmilden aldı mutlak icâzet.
Yine o buyurdu ki: (Bu günden tezi yoktur
İslâma bel bağlayıp bulmalı râhat huzûr.
Bu günden yapmalı ki çok ibâdet ve tâat
Zîrâ hiç beli olmaz bitebilir bu hayât.
Pişmân olmamak için âhirete gidince
Öğrenmek lâzım gelir dînini ince ince.
İlim de öğrenilir sırf "Amel etmek" için.
Bir de "İhlâs" gerektir esâsı budur işin.
Yâni islâmiyette üç temel esas vardır.
Bunlar İlim ve Amel üçüncüsü İhlâstır.)