Sahi, nedir bu sözü bitirme telaşı? İşin en trajikomik yanı da ne,
biliyor musunuz? Sözü bitirme yarışında ekmeğini sözden kazanan
okur-yazar-çizer-konuşur takımının önde giden zincirliyi oynaması. Bu
adamlar sözün ekmeğini yiyorlar. Fakat sözün gücünü savunacakları
yerde, gücün sözünü savunuyor, hatta gücün sözcülüğüne soyunuyorlar.
Demek ki bu tipler sözün sırtından geçindikleri halde, sözün gücüne
inanmamışlar. Demek ki, okurlarını enayi yerine koymuşlar. Baksanıza,
sevgili medyamızı kan tuttu. “Kana kan intikam” diye tempo tutuyorlar.
Evladını kaybetmiş ya da kaybetme endişesi yaşayan anaların-babaların
yüreğindeki yangını hissetmiş gibi bir halleri var mı? Araştırın, en
şamatacılarının evi barkı, çoluk çocuğu olmadığını göreceksiniz. Millet
ortalamasının bir yıllık geçimliğini içki masasında bir akşamda
harcayan bu tuzu kuru takımına göre ne var? Onlar dün de bugün de aynı
kafadalar. O kafa “siz ölün biz kurtulalım” diyen kafa.
“Sözün bittiği yer” diye diye sözü bitirmek istemelerinin arkasında
nasıl bir ruh hali yattığını söylememe gerek yok. Bu malum zümre
yumurtalarını pişirmek için memleketi yakar, demiştim. İşte, görülen
manzara budur.
Kulun sözü biter, ALLAH'ın sözü bitmez. Bugün köşemi, sözlerin en
soylusu, sözlerin en kalıcısı, sözlerin şahı olan ALLAH kelamına
ayırıyor ve sizinle kelam-ı ilahi arasından usulca çekiliyorum.
Ey insanlık ailesi! Elbet sizi bir erkekle bir dişiden yaratan Biziz;
sizi birbirinizi tanıyasınız diye kavimler ve kabileler haline
getirdik. ALLAH katında en üstününüz, sorumluluk bilinci en güçlü
olanınızdır; şüphe yok ki ALLAH her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.
(Hucurat, 13)
* * *
Hep birlikte ALLAH'ın ipine sımsıkı yapışın ve birbirinizden
ayrılmayın. Ve ALLAH'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz
birbirinize düşman iken, kalplerinizin arasını uzlaştırdı da, O'nun
lutfu sayesinde kardeş oldunuz; ve siz ateşten bir çukurun
kenarındaydınız da, sizi oradan kurtardı. İşte bu şekilde, ALLAH size
mesajlarını açıklar ki, doğruyu bulabilesiniz. İçinizden hayra çağıran,
ortak iyiyi emreden ve kötüden de sakındıran bir topluluk bulunsun;*
ebedi saadete erecek olanlar da işte bunlardır. (Alu İmran, 103)
* * *
Ey iman edenler! Hep birlikte barışa girin, şeytanın adımlarını izlemeyin, çünkü o size apaçık düşmandır. (Bakara, 208)
* * *
Zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur. (Bakara, 2:193)
* * *
Siz ey iman edenler! Sorumsuzun* biri size (asılsız) bir haber
getirdiğinde, durup gerçeği araştırın; değilse, istemeden birilerini
rencide eder, ardından da yaptığınızdan pişmanlık duyarsınız. (Hucurat,
6)
* * *
İmdi, müminlerden iki gurup çatışırlarsa aralarını bulun; fakat bir
taraf diğerinin hakkına saldırırsa, o haksız taraf ile ALLAH'ın emrine
dönünceye kadar mücadele edin; ama eğer (saldırganlıktan) vazgeçerse,
tarafların arasını adaletle bulun ve adil davranın: çünkü ALLAH adil
davrananları sever.
Bütün müminler yalnızca kardeştirler; öyleyse kardeşlerinizin arasını
düzeltin ve ALLAH'a karşı sorumlu davranın ki, O'nun merhametine mazhar
olasınız. (Hucurat, 9-10)
* * *
Ne zaman savaş ateşi yaksalar, ALLAH onu söndürür; ve onlar yeryüzünde
çürüme ve yozlaşmayı yaymak için çırpınırlar, ALLAH ise çürüme ve
yozlaşmaya neden olanları sevmez. (Maide, 64)
* * *
Keşke çıksaydı, ama ne yazık ki sizden önceki nesiller arasından,
kendilerini kurtardığımız bir azınlık dışında, yeryüzünde toplumsal
çürümeye karşı direnen akıllı ve erdemli kimseler çıkmadı. Zulme
eğilimli çoğunluksa, ayartıcı dünyevi zevklerin peşine takıldılar ve
günaha gömülüp gittiler. (Hud, 116)
* * *
Rabbin, halkı (birbirlerine karşı) doğru dürüst davrandığı sürece,
(sadece) sapık inançları yüzünden ülkeleri helak etmez. Zaten, eğer
Rabbin dileseydi, insanlığın tamamını tek bir ümmet yapıverirdi. (O
bunu dilemediği içindir ki) onlar, farklı görüşler benimseye
gelmişlerdir. (Hud, 117-118)
MUSTAFA İSLAMOĞLU