AYYÜZLÜ RESULE HİTABIMDIR!…
M.NİHAT MALKOÇ
Bedbahtım; zamanın köhnesinde yaşamaya mecbur olduğum için
Bedbahtım; senin saadet asrından ve nur ikliminden uzak kaldığım için
Bedbahtım; hakikat güneşinin altında nefsimin buzlarını eritemediğim için
Bedbahtım; nurunla cilalanamadığım ve varlığında yok olamadığım için
Bedbahtım; senin iman göğünde sönük de olsa bir yıldız olamadığım için
Bedbahtım; ayaklarının değdiği kızgın kum tanelerine yüzümü süremediğim için
Bedbahtım; arkanda el bağlayıp Hakk’a yönelen cemaatine dâhil olamadığım için
Bedbahtım; fezayı kuşatan mübarek dualarına yürekten ‘âmin’ diyemediğim için
Bedbahtım; gönül pervazlarına konup adını terennüm eden bir ak güvercin olamadığım için
Bedbahtım; yüreğim hicret duygularının sancısıyla kıvranıyor, doğranıyor şimdi…
Sen gidince; güneşin ziyası değmez oldu üstümüze, yıldızlar iyice kıstı o berrak ışığını
Sen gidince; yeşilin büyüsü siyahın mateminde eriyip buz kesildi ebemkuşağı
Sen gidince; dindi rahmet yağmurları, kirlendi gönül evimiz, tarumar oldu hanemiz
Sen gidince; kanadı kırıldı yetimlerin, yüreği burkuldu gariplerin ve mazlumların
Sen gidince; çağların üstüne kâbus misali kalın bir paçavra örtüldü, yırtıldı perdeler…
Sen gidince; riya, inkâr ve hıyanet altın devrini yaşamaya başladı toz duman içinde
Sen gidince; ümmetinle birlikte Hira Dağı da gözyaşı döktü buz tutan eteklerine
Sen gidince; zamanın bağrına düştü ateş, sessizliğin çığlığı tuttu yedi kat göğü
Sen gidince; çıkmaz oldu Bilâl-i Habeşilerin yanık sesi, yas tuttu arşın direği minareler
Sen gidince; düşmez oldu cemreler toprağa, hayat hayatını kaybetti her dem nefes alsak da…
Ey Sevgili; şimdi bir yağmur damlacığında berraklaşıp düş, kavrulan gönül çölümüze
Ey Sevgili; yoluna revan olanların safında yer almak bahtiyarlığın tarifsiz şahikasıdır
Ey Sevgili; senin rayihana muhtacız, suretine ve siretine hasrettir gönül gözlerimiz
Ey Sevgili; hasretin dayanılmaz oldu gayri, doğ ne olur güneş olup kararan göğümüze
Ey Sevgili; yaratılan cümle mevcudat senin bitimsiz aşkına Kerem olmuştur
Ey Sevgili; cismine hayran, yoluna kurban olduğum, gül yaprağına sinmiş teninin kokusu
Ey Sevgili; sensizliğin gurbetinde mahkûm duygularım; Muhammed’im, can Ahmed’im…
Ey Sevgili; sensin mevsimlerin ilkbaharı, rüzgârların kıbleden eseni, cennetin müjdecisi
Ey Sevgili; Miraç gecesi sana açılmıştı yedi kat gökler, sidretül müntehaya değmişti başın
Ey Sevgili; sürmeli gözlerinden süzülen şehla bakışlar, ateşe duvar olur ruz-i mahşerde
En Sevgili; senin nurun güneşin aydınlığını bile gölgede bıraktı, bulutlar sana ağladı
En Sevgili; aşkınla, hasretinle, eleminle yanmayan yürekler yüktür tarumar sinelerde
En Sevgili; güllerin nebisi, nebilerin gülü, hakikat güneşinin süveydaya düşen gölgesi
En Sevgili; hissiz, sevgisiz, muhabbetsiz, aşksız gönülleri aydınlatan ışıksın sen…
En Sevgili; acizdir kalemler, seni anlatmaya muktedir değil şair, kâğıtlar yetmez methine
En Sevgili; bir gece, tek bir gece rüyalarıma misafir ol, doyasıya seyredeyim o gül cemalini
En Sevgili; içimizi yakar müşfik bakışların, kalp göğünden doğar gül yüzlü hayalin
En Sevgili; gül kokusunu senden alır, herkes sana hayran kalır, sana dönen yolu bulur
En Sevgili; göklere adın yazılıdır, senden alır yıldızlar ışığını, bulutlar rahmetini…
En Sevgili; nurun dolar gönül hanemize, ağarır tan vakti karanlığın koynundaki düşlerimiz
Hasretim; payıma düşmeyen o doyumsuz sevdanın her dirhemine nefes kadar…
Hasretim; kıpkızıl güneşin kavurucu sıcağında şefkatli gölgenin altında serinlemeye
Hasretim; ashabın seni yücelten ve gök kubbeye sığmayan sınırsız sevgisine
Hasretim; nefreti silip süpüren aşk iklimine, engin hoşgörüne ve şiddetin panzehiri sevgine…
Hasretim; hasat mevsiminde ağırlaşan başağını yere eğen buğday misali ağır başlılığına
Hasretim; hıçkırıklardan tebessümler çıkaran, umarsızlığı umuda dönüştüren duruşuna
Hasretim; seherlerde gül dalı işlemeli seccadelerde Allah’a dönüp yakaran titrek sesine
Hasretim; yağmalanan duygularımızı, cam kırıkları arasından toplayıp kalbimize serpişine
Hasretim; bir kılını koca dünyayla değişmediğim saçının her bir teline, ahirine, evveline…
Hasretim; nurdan cemaline, erişilmez kemaline, anlatılmaz ahvaline, ikbaline, her şeyine…
Dön artık; serpildi nifak ağacı, günahlar boyumuzu aştı, hakikat yuvadan uçtu
Dön artık; kurudu pınar başları, akmaz oldu nurlu oluklardan hayat suyu
Dön artık; gayya çukurlarından temenna dileyenler uyansın gaflet uykularından
Dön artık; Kisra saraylarındaki sütunları yeniden imar ediyor asrın Ebu Cehilleri
Dön artık; ayağa kaldır zulmün önünde diz çökmüş ümmetini, bir kez ruhundan üfle
Dön artık; bitsin gönül gurbetleri, dinsin hüzün sağanağı, kanatlansın yetim hissiyatımız
Dön artık; merhem ol yaralanmış bilinçlerimize; sula, kuruyan gönül pınarlarımızı
Dön artık; şafaklarımız hüzne boğulmasın, dağıt ruhumuzda çöreklenen karanlığı
Dön artık; gecelerin efkârı bitirdi bizi, dinmiyor kalbimizi saran o yetim sızı
Dön artık; haybeye kürek çeken ellerimiz, hakikat mumunun fitilini tutuştursun
Gel ki; dinsin yüreklerin sızısı, kırılsın hakikati tersyüz eden kiralık kalemler
Gel ki; yeşersin dualar, can bulsun ahların gökleri kuşattığı raddede uhrevi arzular
Gel ki; hüznün alevleri sönsün rahmet damlalarının çepeçevre kuşattığı yerde
Gel ki; esrik düşünceler can suyuyla çelikleşsin, diri kalsın biteviye
Gel ki; hayra tebdil olsun serencamımız, yol alsın bulutlara, buharlaşsın gamımız
Gel ki; durulsun hercai duygularımız, hedefini bulsun taş yerine attığımız gonca güller
Gel ki; tek bedende toplansın cümle canlar, yetim kalmasın minarelerde ezanlar
Gel ki; ihtiraslar dinsin, sabrın ve şükrün bayrağı dalgalansın ruhun maviliklerinde
Gel ki; açılsın üzeri is bağlamış, duvarlara çivilenmiş, ölülere adanmış nurlu sahifeler
Gel ki; hafiflesin serçelerin kanatlarına yüklenen kurşundan ağır yükler…
Sen ki; gönül bahçelerimizin solmayan gülüydün, dikenlerin ensesinde açan
Sen ki; putların taşlardan çok olduğu bir Mekke gecesinin alacakaranlığına doğmuştun
Sen ki; çaresizlerin çaresi, umarsızların gözyaşlarını silen şefkat ve umut eliydin
Sen ki; karakışlarımıza baharın gülen yüzünü nakşettin, diriliş muştusuydu getirdiklerin
Sen ki; paçavralar altında kıvranan ve ruhuna prangalar vurulan kimsesizlerin kimsesiydin.
Sen ki; bir damla gözyaşında okyanuslar saklardın, kirlenen hislerimizi paklardın
Sen ki; kâinat kitabının içine sığdıramadığı, bulutların kıyıp da yağdıramadığı nursun
Sen ki; korunaktın, limandın imanımızı sakladığımız, küfrün kalelerini yokladığımız…
Sen ki; yüreklere altın yaldızla işlenen suretinle, adınla kalp tahtının güçlü padişahıydın
Sen ki; naatlarımızı anlamlandıran, sözü kıymetli kılan, mana eriydin berzahımızda
Sensiz daralıyor yürek denizlerimizin kararan ufukları, fırtınalar dinmiyor ateş deryalarında
Sensiz daralıyor asumanın nefesleri, büküyor boynunu kutlu bahçedeki peygamber çiçekleri
Sensiz daralıyor vakit, yanıyor muhayyel saraylarım, intizara gömülüyor alevden âhlarım
Sensiz daralıyor görüş alanım, fırtınalarda inciniyor, kırılıyor ipekten kanatlarım…
Sensiz daralıyor kalbimizin saçakları, uhrevi bakışın yakıyor kirpiklerimi, soluyor gamzelerim
Sensiz daralıyor yürek dağlarım, leyli düşünceler kurşuna diziliyor, eşkıyalar çalıyor hislerimi
Sensiz daralıyor mevsimlerin soluğu, çatlıyor tohum, çürüyor olgunlaşan meyveler dallarında
Sensiz daralıyor göğüs kafeslerimiz, şehrayinler karanlığa el pençe divan duruyor sabahlarda
Sensiz daralıyor gönül kıyılarım, sadağında paslanıyor oklar, kumlar şimdi kırgındır denize
Sensiz daralıyor sesimizin değdiği coğrafyanın nazenin ervahı, kül oluyor coşkumuz tende
Ey gölgesi fecre kadar uzayan, melali aynalara yansıyan güzel, karanlığımıza hükmet!
Ey gökleri gezen seyyah, uğra bizim de iklimimize, damıt ve dağıt içimizdeki hüzünleri
Ey gönüllere köprü olan, kin köprülerini yıkan dost, dökülmesin umut ağacımızın yaprakları
Ey ilham pınarlarının eşsiz kaynağı, esirgeme can suyunu, serp çatlayan yüreğimize
Ey korkularımızı silip süpüren, sol yanımda taşıyorum alev parçasına dönüşen yokluğunu
Ey bereketli yağmurlarla gelen nur damlası, çölleşen gönül atlasımıza ruhundan can ver
Ey gönüllerin mümbit topraklarında açan yetim gül, çağlasın nehirlerin her kum tanesinde
Ey göklerdeki yıldızları devşiren nurlu elçi, ışığını gönder kapkaranlık atmosferimize
Ey varlığı yoklukta bulan sevgili, gözlerin çağırsın beni dar vakitlerde gönül hapsine
Ey tarihin gülen talihi, götür hülyalarımızı teslim eyle sözün çoğalan keremine…
Esselatü Vesselamü Aleyke ya Resûlullah!.Esselatü Vesselamü Aleyke ya HabibAllah