Bediüzzaman hazretlerinin halen hayatta olan talebelerinden Hüsnü Bayramoğlu ağabeyin dilinden Bediüzzaman’ın 24 saati;
“Biz Hazreti Üstâd’ın ma'nevî vazîfesini bilemiyoruz. Ancak görünen zâhirî hayâtının şâhidiyiz. Özetleyecek olursak:
*Kışın beş saat uyurdu. “Fıtrî uyku beş saattir” derlerdi.
*Yazın erken kalkardı. Gündüz az uyurdu. (kaylule uykusu)
*Yatsı namazını kıldıktan sonra yatarlardı.
*Teheccüt namazına devam ederlerdi. Teheccüh namazından sonra sabah namazına kadar duâlarını okurlardı. Ve sabah namazının hemen öncesinde duâ bağışlama vakti vardı. O zaman yanına girmezdik. Büyük bir levhâda mubârek zatların isimleri yazılı idi. Onları tek tek okuyarak bağışlardı. Gündüz çay içerken Tahmidiye ve Sekine okurdu.
*Sabah namazını cemaatle kılardı. İki cemaat olurduk. Bir iki kişi Üstad Hazretleri ile cemaat olurken, diğer âbiler ikinci bir cemaat yaparlardı.
*Sabah namazından sonra ders yapardık. Dersi sıra ile herkes okurdu ve kuşluk vaktine kadar devam ederdi.
*Kuşluk namazı kılarlardı.
*Tesbîhat yaparlardı. Tesbîhatı bazen biz okurduk, kendileri dinlerdi. Ondan sonra Risâle-i Nûr neşri ile uğraşırlardı. Ve bir harf yanlışlığını dahi yakalayıp düzeltirlerdi. Bazan karşılaştırma sûretinde yapardık. Bazen de kendisi yeni yazılmış bir nüshayı okuyarak (başka bir yere bakmadan) tashih ederlerdi.
*En ağır hastalık anlarında dâhi tashîhat işini aksatmazlardı. Tashîhat sırasında diğer işleri tehir ederlerdi. Risâle-i Nûr hizmeti (neşir ve tashîhi) ile iştigal ederken hiç uyumazlardı.
*Ziyârete gelenler, eğer kendi maddî, manevî işleri için gelmişlerse, “Kardaşım, ben hastayım” der kabul etmezlerdi. Eğer Risâle-i Nûr hizmeti ilgili herhangi bir mes’ele için gelmişlerse, hiç bekletmeden kabul ederlerdi.
*İkindi namazından sonra da topluca ders yaparlardı.
*İki öğün yemek yerlerdi. Yemekleri çok sâde ve az idi. Sefer tası içine biraz pirinç atar, bir çay kaşığı tereyağı koyardık, bazen üzerine bir iki kaşık yoğurt katılırdı. Bunun içine küçük küçük ekmek doğrarlardı. Bunu dâhi bitirmez bizlere ikram ederlerdi. Biz de teberrüken yerdik. Kendisi sanki yemeden yaşardı. On beş yirmi günde bir, yüz gram koyun eti aldırır ve ondan dört adet köfte yaparlardı. Ve bu köfteyi iki gün yerlerdi. Tuzu yok denecek kadar az kullanırdı. Yemekten sonra iki saat boyunca su içmezlerdi. Zehirlenmeden dolayı çok harâret basardı. Su içmek için saate bakardı ve “daha beş dakîka var iki saat dolmadı” derlerdi.
*Hazret-i Üstâd’ın durumu ile karşılaştırınca, biz çok fazla yiyorduk. Bazen bize latîfe olarak “Kardeşlerim! Siz böyle yerseniz ben sizin geçiminizi temin edemem. Benim zâten param yok. Sizleri göndermek zorunda kalırım. O zaman da hizmete zarar olur. . . (sonra da) “Yiyin kardeşim, bizde riyâzet yoktur. Helal olsun sizlere” derlerdi. (Önce îkâz edip ders veriyor sonra da gönlümüzü alıyordu. )
*Üstad Hazretleri namazlarını vaktin evvelinde kılarlardı. Akşam ile yatsı arasında kimseyi kabul etmezlerdi. Yatsı namazını kıldıktan sonra istirahate çekilirlerdi. Yirmi dört saatlik zaman aşağı yukarı böyle geçerdi.