sitem
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

sitem

sitem
 
Latest imagesAnasayfaGiriş yapKayıt Ol

 

 ÂLEMİN YARATILIŞI

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




ÂLEMİN YARATILIŞI Empty
MesajKonu: ÂLEMİN YARATILIŞI   ÂLEMİN YARATILIŞI I_icon_minitime25.08.08 12:12

ÂLEMİN YARATILIŞI BÖLÜMÜ

1656 - İmran İbnu Husayn (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Mescidde,
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın huzuruna girmiştim. (O sırada)
Benî Temim kabilesinden bir grup insan geldi. Onlara:

"Ey Benî Temim, size müjde olsun!" diyerek söze başlamıştı. Onlar hemen:

"Bize müjde verdin. Öyle ise (beytü'l-mâlden) iki kere bağış yap!" diye
talepde bulundular. Onların bu cevabı karşısında Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın yüzünden rengi attı. Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın huzuruna (Hayber'in fethi sırasında) Yemen
halkından bir grup (Eş'ârî) girmişti. Onlara:

"Ey Yemenliler! Benî Temim'in kabul etmediği müjdeyi siz bari kabul edin!" dedi. Onlar:

"Kabul ettik ey Allah'ın Resûlü!" dediler ve arkadan ilâve ettiler:

"Biz dinimizi öğrenmeye ve bu (yaratılış) işinin başı ne idi, onu
senden sormaya geldik!" dediler. Bunun üzerine Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm), mahlükatın ve Arş'ın başlangıcını anlatmaya
başladı:

"Bidayette Allah vardı, O'ndan önce başka bir şey yoktu. O'nun Arş'ı
suyun üzerinde bulunuyordu. Sonra gökleri ve yeri yarattı. Sonra zikr
(denen kader defterinde ebede kadar cereyan edecek) her şeyi yazdı."

Buhârî, Megâzî, 67, 74, Bed'u'l-Halk 1, Tevhid 22; Tirmizî, Menâkıb, 3946.

1657 - Ebu Rezîn el-Ukeylî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ey Allah'ın
Resûlü, dedim, mahlukatını yaratmazdan önce Rabbimiz nerede idi?" Bana
şu cevabı verdi:

"el-Amâ'da idi. Ne altında hava, ne de üstünde hava vardı. Arşını su
üzerinde yarattı." Ahmed İbnu Hanbel dedi ki: "Yezid şunu söyledi:
el-Amâ, yani "Allah'la birlikte başka bir şey yoktu" demektir."

irmizî, Tefsir, Hud (3108).

1658 - Târık İbnu Şihâb (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ömer
İbnu'l-Hattâb dedi ki: "(Birgün) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
aramızdan doğrularak mahlükatın ilk yaratılışından başlayarak (geçmiş
olan gelecek olan bütün safaları) cennet ehlinin cennete, cehennem
ehlinin cehenneme girmesine kadar anlattı. Bunu bir kısmı öğrendi, bir
kısmı unuttu."

Buharî, Bed'ul-Halk 1.

1659 - İbnu Mes'üd (radıyallâhu anh.) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâlâ hazretleri aklı
yarattığı zaman ona: "Gel!" dedi, o da geldi. Sonra "Geri dön!" diye
emretti. O da geri döndü. Bunun üzerine akla şunu söyledi: "Ben,
kendime senden daha sevgili olan başka bir şey yaratmadım. Seni,
nezdimde mahlükâtın en sevgilisi olana bindireceğim."

Rezin ilavesi.

1660 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) bana: "Allah'ın meleklerinden olan Arş'ın
taşıyıcılarından bir melek hakkında rivâyette bulunmam için bana izin
verildi" dedi ve ilâve etti: "Onun kulak yumuşağı. ile ensesi
arasındaki uzaklık yedi yüz senelik mesâfedir"

Ebu Dâvud, Sünnet 19, (4727).

1661 - Hz.Abbas İbnu Abdilmuttalib (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bathâ
nâm mevkide, aralarında Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın da
bulunduğu bir grup insanla oturuyordum. Derken bir bulut geçti. Herkes
ona baktı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Bunun ismi nedir bileniniz var mı?" diye sordu.

"Evet bu buluttur!" dediler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Buna müzn de denir" dedi. Oradakiler:

"Evet müzn de denir" dediler. Bunun üzerine Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) :

"Anân da denir" buyurdu. Ashab da:

"Evet anân da denir" dediler. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):

"Biliyor musunuz, sema ile arz arasındaki uzaklık ne kadardır?" diye sordu.

"Hayır, vallahi bilmiyoruz!" diye cevapladılar.

"Öyleyse bilin, ikisi arasındaki uzaklık ya yetmiş bir, ya yetmiş iki
veya yetmiş üç senedir. Onun üstündeki sema(nın uzaklığı da) böyledir."

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yedi semayı sayarak her biri
arasında bu şekilde uzaklık bulunduğunu söyledi. Sonra ilâve etti:

"Yedinci semânın ötesinde bir deniz var. Bunun üst sathı ile dibi
arasında iki sema arasındaki mesafe kadar mesafe var. Bunun da
gerisinde sekiz adet yabâni keçi (süretinde melek) var. Bunların
sınnakları ile dizleri arasında iki semâ arasındaki mesafe gibi uzaklık
var, sonra bunların sırtlarının gerisirıde Arş var, Arş'ın da alt kısmı
ile üst kısmı arasında iki sema arasındaki uzaklık kadar mesafe var.
Allah, bütün bunların fevkindedir."

Tirmizî, Tefsir, Hâkka, (3317); Ebû Dâvud, Sünnet 19, (4723); İbnu Mâve, Mukaddime 13, (193).

Bir rivâyette şu açıklama yer alır: "Bu hadisi Câmiu'1-Usül sâhibi,
Kütüb-i Sitte'ye dâhil kitaplardan hiçbirine nisbet etmemiştir."

Katâde ve Abdullah'dan yapılan bir rivayet şöyle: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) ashalbıyla birlikte otururken bir kısım
bulutlar geçmişti:

"Bunun ne olduğunu biliyor musunuz? Bu, el-anân (denen buluttur), bu
arzımızın sakasıdır. Allah Teâlâ bunu kendisine hiç ibâdet etmeyen bir
kavme göndererek (su ihtiyaçlarını görür)" dedi. Bir müddet sonra
devamla:

"Bu sema nedir biliyor musunuz? Dürülmüş bir dalga, korunmuş bir
tavandır. Bunun üstünde diğer bir sema vardır" dedi ve böylece üst üste
yedi semanın olduğunu söyledi. Sonra konuşmasına devamla:

"İkisi arasında ne (kadar uzaklık) var biliyor musuzıuz?" diye sorduktan sonra "Beş yüz yıl!" dedi. Sonra tekrar:

"Bunun gerisinde ne olduğunu biliyor musunuz? Bunun gerisinde su var.
Suyun gerisinde Arş var. Allah, Arş'ın fevkindedir. Ademoğlunun
ef'âlinden hiçbiri O'na gizli kalmaz" buyurdu. Sonra tekrar:

"Bu arz nedir, biliyor musunuz? Bunun altında bir diğer arz var, ikisi
arasında beş yüz yıl var. Böylece yedi arzın varlığını birer birer
saydı" hadisi zikretti."

1662 - Abdullah İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh)'dan yapılan rivayette,
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)şöyle buyurmuştur: "Allah yedi
semayı yarattı. Her birinin kalınlığı beş yüz yıl yürüme mesafesidir. "

Derim ki: "Tirmizî'nin Câmi'inde yer alan Katâde hadisi, bazı takdim ve
te'hirler, ziyâde ve noksanlarla Hasan Basri an Ebî Hüreyre tarikinden
merfu olarak gelmiştir.

Allahu a'lem.

1663 - Cübeyr İbnu Mut'im (radıyallâhu anh) anlatıyor. "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir bedevî gelerek:

"Ey Allah'ın Resûlü, (kuraklıktan) insanlar meşakkate düştüler. Aile
efradı zayiata uğradı. Hayvanlarımız da helâk oldular. Bizim için
Allah'a dua et, su göndersin. Zîra biz Allah'a karşı senin şefaatini,
sana karşı da Allah'ın şefaatini taleb ediyoruz!" dedi. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) adama şu mukabelede bulundu:

"Yazık sana, söylediğin şeyin idrakinde misin ? Sübhanallah!"

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sübhanallahları o kadar tekrar etti
ki bunun tesiri Ashab'ın yüzünden okunmaya başladı. Sonra Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) sözüne şöyle devam etti:

"Yazık sana, mahlukatından hiç kimseye karşı Allah şefaatçi kılınmaz.
Allah'ın şânı böyle bir şey yapmaktan çok yücedir. Bak hele! Sen
Allah'ın (azametinin) ne olduğunu biliyor musun? O'nun Arş'ı,
semavatının' şöyle üzerindedir.-Parmaklarıyla işaret ederek- tıpkı
üzerinde bir kubbe gibi. Arş Zat-ı Zülcelâl sebebiyle inleyip ses
çıkarır, tıpkı süvarisi sebebiyle atın ses çıkarması gibi. "

Ebu Dâvud, Sünnet 19, (4726).

1664 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) bir gün elimden tuttu ve şu açıklamayı yaptı:

"Allah toprağı cumartesi günü yarattı. Ondaki dağları pazar günü
yarattı; ağaçları pazartesi günü yarattı. Mekruhları salı günü yarattı.
Nuru çarşamba günü yarattı ve onda hayvanları perşembe günü yaydı.
Hz.Adem (aleyhisselam)'i cuma günü ikindi vaktinden sonra, ikindi ile
gece arasındaki gündüz vaktinin en son saatinde en son mahluk olarak
yarattı."

Müslim, Sıfatu'1-Kıyâme 27, (2789).

1665 - Hz. Ebu Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Güneş batarken
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte mescidde idim. Bana:

"Ey Ebu Zerr, biliyor musun bu Güneş nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:

"Allah ve Resûlü daha iyi bilirler!" dedim.

"Arş'ın altına secde yapmaya gider, bu maksadla izin ister, kendisine
izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği, izin isteyip, izin
verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine:
"Geldiğin yere dön!" denir. Böylece battığı yerden doğar. Bu durumu
Cenâb-ı Hakk'ın şu sözü haber vermektedir. (Mealen): "Güneş, duracağı
zamana doğru yürüyüp gitmektedir. Bu aziz ve alîm olan Allah'ın
takdiridir"(Yâsin 38).

Buhârî, Tefsir Yâ-sin 1, Bed'u'1-Halk 4, Tevhid 22, 23; Müslim, İmân 250, (159); Tirmizî, Tefsir, Yâ-sin, (4225).

1666 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki.: "Güneş ve Ay kıyamet günü
sarılırlar."

Buhâî, Bed'ül-Halk 4.

1667 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Yahudiler, gök
gürültüsünün ne olduğunu Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den
sordular:

"Bulutlara müvekkel olan melektir. Berâberinde ateşten kamçılar var.
Bununla bulutları Allah'ın dilediği yere sevkeder"diye cevap verdi.

Onlar tekrar sordular:

"Ya şu işitilen ses, o nedir?"

"Bu, bulutların istenen yere gitmeleri için onlara yapılan bir sevkdir" dedi. Yahudiler:

"Doğru söyledin. Şimdi de İsrail'in Yakub (aleyhisselam)kendisine haram
kıldığı şey nedir onu söyle?" dediler. Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) :

"Hz. Yakub (ırku'n-nesâ denen) uyluk mafsalından başlayıp dize, topuğa
kadar inen. bir ağrıdan muzdarib idi. Deve eti ve sütü dışında kendine
uygun gelen (ne yiyecek, ne içecek) münâsip bir şey yoktu. Bu sebeple o
da bunları haram etti" dedi. Yahudiler: "Doğru söyledin" dediler."

Tirmizî, Tefsir Ra,d, (3116).

1668 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Cehennem, Rabbine şikâyet
ederek dedi ki: "Ey Rabbim, bir kısmım diğer kısmımı yiyor. " Bunun
üzerine ona iki nefes, izin verdi: Bir nefes, kışta, bir nefes de
yazda. İşte bu (yaz nefesi), en şiddetli şekilde hissettiğiniz
hararettir. Öbürü de (kışta) en şiddetli bulduğunuz soğuktur."

Buhârî, Bed'ül-Halk 10; Müslim, Mesâcid 185, (617); Tirmizî, Sıfatu
Cehennem 9, (2595); İbnu Mâce, Zühd 38, (4319); Muvatta, Yükûtu's-Salât
27, (1,15).

1669 - Katâde (rahimehullah) anlatıyor: "Bu yıldızlar üç maksatla yaratıldı:

1- Allah onları semaya zinet (ve süs) kıldı.

2- Şeytanlara atılacak taş kıldı.

3- Geceleri istikamet tayin etmede işaretler kıldı. Kim yıldızlar
hakkında bunlar dışında bir te'vil ileri sürerse (kendi ilâve ettiği)
hissesinde hataya düşer, nasibini kaybeder, mânasız bir yükün altına
girer ve hakkında bilgisi olmayan, peygamberler ve meleklerin bile
bilmekte âciz kaldıkları bir şeye burnunu sokmuş olur. Allah'a yeminle
söylüyorum: Allah hiç kimsenin ne hayatını, ne rızkını, ne de ölümünü
herhangi bir yıldızla irtibatlı kılmamıştır. (Aksini iddia edenler)
Allah hakkında yalan söyleyerek iftira ediyorlar..."

Rezîn ilavesidir. Ancak, (hakkında bilgisi olmayan) ibâresine kadar
olan kısmı, Buhârî, Bed'ül-Halk'da (3. bab) senetsiz olarak
kaydetmiştir.

1670 - Ebu Mûsa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ı dinledim, şunu söyledi: "Allah Teâlâ hazret1eri, Adem'i,
yeryüzünün bütün (cüzler)inden almış olduğu bir avuç topraktan yarattı.
Âdem'in oğulları da arzın kısımlarına göre vücuda geldi. Bir kısmı
beyazdır, bir kısmı kızıldır, bir kısmı siyahdır. Bunlar arasında orta
(renkliler) de var. Ayrıca bir kısmı uysaldır, bir kısmı haşindir, bir
kısmı habis (kötü kalbli), bir kısmı iyi kalblidir."

Ebu Dâvud, Sünnet 17, Tirmizî, Tefsir, Bakara, (2948).

1671 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâla, Hz. Âdem
(aleyhisselâm)'ı yarattığı ve ruh üflediği zaman, Âdem hapşırdı ve
elhamdülillah diyerek, izni ile Teâla'ya hamdetti. Rabbi de ona:

"Ey Âdem, yerhamukallah (Allah sana rahmet etsin), (mukarreb)
meleklerden şu oturan gruba git ve "Esselâmu aleyküm" de!" dedi. (Hz.
Âdem öyle yaptı. Hitab ettiği melekler):

"Ve aleyke's-selamu ve rahmetullahi ve berekâtuhu!" diye karşılık verdiler. Sonra Âdem (aleyhisselam) Rabbine döndü. Rabbi ona:

"Bu cümle senin ve evlâdlarının aralarındaki selâmlaşmadır" dedi.

Allah Teâla hazretleri, elleri kapalı olduğu halde Âdem'e:

"Dilediğini seç!" dedi. Hz. Âdem:

"Rabbimin sağ elini seçtim! Rabbimin iki eli de sağdır, mübarektir"
dedi. Sonra Allahu Teâlâ hazretleri sağ elini açtı. İçinde Hz. Âdem ve
onun zürriyeti(nin emsâlleri) vardı. Hz. Âdem (aleyhisselâm):

"Ey Rabbim, bunlar nedir?" dedi. Rabb Teâla:

"Bunlar senin zürriyetindir" dedi. Her insanın iki gözünün arasında
ömrü yazılıydı. Aralarında biri hepsinden daha parlak, daha nurlu idi.
Hz. Âdem:

"Ey Rabbim ! Bu kimdir?" dedi. Rabb Telâla hazretleri:

"Bu senin oğlun Dâvud'dur. Ben ona kırk yıllık ömür takdir ettim" dedi. Âdem aleyhisselam:

"Ey Rabbim onun ömrünü uzat!" talebinde bulundu. Rabb Teâla:

"Bu ona takdir edilmiş olandır!" deyince, Âdem:

"Ey Rabbim, ben ona kendi ömrümden altmış senesini verdim"diye ısrar etti. Bunun üzerine Rabb Teâla:

"Sen ve bu (talebin berabersiniz)." buyurdu.

Sonra Âdem cennete yerleştirildi. Allah'ın dilediği kadar orada kaldı.
Sonra cennetten (arza) indirildi. Âdem burada kendi ecelini yıl be-yıl
sayıp hesaplıyordu. Derken ölüm meleği geldi. Hz. Âdem (aleyhisselam)
ona:

"Acele ettin, erken geldin. Bana bin yıl ömür takdir edilmişti!" dedi.

Melek:

"İyi ama sen oğlun Dâvud a altmış senesini verdin" dedi. Ne var ki O
bunu inkâr etti, zürriyeti de inkâr etti; o unuttu, zürriyeti de
unuttu. "

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ilâve etti: "O günderı itibaren yazma ve şahidlik emredildi."

Tirmizî, Tefsir, Muavvizateyn (3365). Bu hadis A'raf süresinin tefsirinde geçti. Orada son cümle yoktur.

1672 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Melekler nurdan yaratıldılar,
cinler dumanlı bir alevden yaratıldılar. Âdem de size vasfı yapılandan
yaratıldı. "

Müslim, Zühd 60, (2996).

1673 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Hayır, Allah'a kasem
olsun Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Hz. İsa'nın kızıl çehreli
olduğunu söylemedi. Ancak şunu söyledi: "Ben bir keresinde uyumuştum.
Rüyamda Beytullah'ı tavafediyordum. O sırada düz saçlı, kumral benizli,
başından su akar vaziyette iki kişiye dayanıp ortalarında gitmekte olan
birisini gördüm.

"Bu kim?" dedim.

"Meryem'in oğlu!" dediler.

Bunun üzerine daha yakından görmek için ilerledim. Kızıl, iri, kıvırcık
saçlı, sağ gözü kör, gözü üzüm gibi pertlek bir adam daha vardı.

"Bu kim?" dedim.

"Bu, Deccâl !" dediler.

İnsanlardan en çok ona benzeyeni İbnu Katan'dı."

Zührî der ki: "İbnu Katan, câhiliye devrinde vefat eden Huzâalı bir kimseydi."

Buhârî, Tabi 33, 11, Enbiya, 42, Libâs 68, Fiten 26, Müslim, İmam 275,(169); Muvatta, Sıfatu'n-Nebi 2, (2, 920).

1674 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bana geçmiş peygamberler
(aleyhimusselam) arzedildiler. Hz. Musa zayıfca bir erkekti. Sanki
Şenûe kabilesinden (uzun boylu) birine benziyordu. Hz. İsa
(aleyhisselâm)'yı da gördüm, gördüklerim içinde ona en çok benzeyen
Ürve İbnu Mes'üd idi. Hz. İbrahim (aleyhisselâm)'i de gördüm,
gördüklerim arasında ona en çok benzeyen, arkadaşınızdı -yani kendisini
kastediyor- Hz. Cebrail (aleyhisselam)'i de gördüm. Gördüklerimden ona
en ziyâde benzeyen Dıhye İbnu Halîfe idi."

Müslim, İmam 271, (167); Menâkıb 27, (3651).

1675 - Semure İbnu Cündüb (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Sâm, Arapların babasıdır.Yâfes,
Rumların babasıdır. Hâm Habeşîlerin babasıdır."

Tirmizî, Tefsîr, Sâffât, (3229), Menâkıb, (3927).

1676 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Zekeriyya (aleyhisselam)
marangoz idi."

Müslim, Fedâil 169, (2379).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




ÂLEMİN YARATILIŞI Empty
MesajKonu: Geri: ÂLEMİN YARATILIŞI   ÂLEMİN YARATILIŞI I_icon_minitime29.09.08 7:52

:çok sağol:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ÂLEMİN YARATILIŞI
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
sitem :: İslamiyet :: İslami Bilgiler :: Peygamberimiz (s.a.v.)-
Buraya geçin: