BÖYLE BİR DOSTUNUZ OLDUMU?
Daima düşünceliydi. Susması konuşmasından uzun sürerdi. Lüzumsuz yere
konuşmaz; konuştuğunda ne fazla, ne eksik söz kullanırdı. Dünya işleri
için kızmazdı. Kendi şahsı için asla öfkelenmez ve öç almazdı. Kötü söz
söylemezdi. Affediciliği tabii idi. İntikam almazdı. Düşmanlarını
sadece affetmekle kalmaz, onlara şeref ve değer de verirdi. Kendisini
üç şeyden alıkoymuştu: Kimseyle çekişmezdi. Çok konuşmazdı. Boş
şeylerle uğraşmazdı. Umanı umutsuzluğa düşürmezdi. Hoşlanmadığı birşey
hakkında susardı. Hiç kimseyi ne yüzüne karşı, ne de arkasından kınar
ve ayıplardı. Kimsenin kusurunu araştırmazdı. Kimseye
hakkında hayırlı olmayan sözü söylemezdi. Yanında en son konuşanı ilk
önce konuşan gibi dikkatle dinlerdi. Bir toplulukta bulunduğu zaman
birşeye gülerlerse, o da güler; birşeye hayret ederlerse, o da onlara
uyarak hayret ederdi. Gerçeğe aykırı övgüyü kabul etmezdi. Her zaman
ağırbaşlıydı. Konuşurken çevresindekileri adeta kuşatırdı. Kelimeleri
parıldayan inci dizileri gibi tatlı ve berraktı. Yürürken
beraberindekilerin gerisinde yürürdü; ayaklarını yerden canlıca
kaldırır, iki yanına salınmaz, adımlarını geniş atar, yüksek bir yerden
iner gibi öne doğru eğilir, vakar ve sükunetle rahatça yürürdü.
Kapısına yardım için gelen kimseyi geri çevirmezdi. Bir gün kendisinden
yaşça küçük bir dostunun omuzlarından tutarak şöyle demişti: "Sen
dünyada garip bir kimse yahut bir yolcu
gibi ol!" Her zaman hüzünlü ve mütebessim bir haletle dururdu. Adet
üzere sarfedilen hiçbir kötü sözü ağzına almamıştı. Sıkıntılı
hallerinde kabalaşmaz, bağırmazdı. Fakirlerle birlikte yerdi; öyle ki
onlardan ayırt edilemezdi. Önüne ne konulursa yerdi. Sade kıyafetler
giyer, gösterişten hoşlanmazdı. Konuşurken yüzünü başka tarafa
çevirmez, bulunduğu mecliste ayrıcalıklı bir yere oturmazdı. Sabahları
evinden çıkarken şöyle söylerdi: "İlahî doğru yoldan sapmaktan ve
saptırılmaktan, kanmaktan ve kandırılmaktan, haksızlık etmekten ve
haksızlığa uğramaktan, saygısızlık etmekten ve saygısızlık edilmekten
sana sığınırım." Sıradan değildi; ama sıradan insanlar gibi yaşardı.
O, Hz. Peygamberdi (aleyhissalâtü vesselâm).