PEYGAMBER ( S.A.V ) EFENDİMİZİN 24 SAATİ :
Mesaj : Hiç merak ettik mi acaba, canımızdan çok sevmemiz gereken ve
-inşAllah- sevdiğimiz Hz. Peygamber (sav) Efendimiz bir gününü nasıl
geçiriyordu? Ne zaman yatıyor, nasıl kalkıyor ve bütün gün boyunca
neler yapıyordu?
Peki O’nu niçin sevmemiz gerektiğini de biliyor muyuz? Güçlü bir iman
ve derin duygularla bağlı olduğumuz peygamberimizi, ilim ve şuur
yönüyle de tanımak ve bilmek, bizi gerçek kulluğa götürecek en büyük
vesile olacaktır.
Sevmek Benzemeyi Gerektirir
Hz. Peygamber (sav)'i sevmek, herkese farzdır. Zaten, Cenab-ı Hakkı
sevmek de buna bağlıdır. Allah-u Teâla’nın sevgili Peygamberini
sevmedikçe, ona uymadıkça, Allah-u Teâla’yı sevmek saadeti ele geçmez.
Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
"De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız, bana tabi olunuz ki Allah da sizi
sevsin." (Al-i İmran; 31) Allah-u Teâla, Habib’ine böyle demesini emir
buyurmaktadır.
Saadete kavuşmak isteyen kimse, bütün adetlerini, ibadetlerini ve
alış-verişlerini, kısaca tüm yaşamını O’na benzetmeye çalışmalıdır.
Bir kimsenin sevdiğine benzemeye çalışanlar, benzemeye çalıştığı
kimseyi sevene, sevimli ve güzel görünürler. Bunun gibi, Hz. Peygamberi
(sav) sevenleri de Allah-u Zülcelal sever. Bundan dolayı, görünen ve
görünmeyen bütün iyilikler, bütün üstünlükler, ancak Hz. Peygamber
(sav)'i sevmekle ele geçer.
Allah-u Teâla, sevgili Peygamberini, insanların en güzeli, en iyisi, en
sevimlisi olarak yarattı. Her iyiliği, her güzelliği, her üstünlüğü
O’nda topladı.
Ashab-ı Kiramın hepsi, O’na aşık idiler. Hepsinin kalbi, O’nun sevgisi
ile yanıyordu. O’nun ay yüzünü, nur saçan cemalini görmeleri,
lezzetlerin en tatlısı idi. O’nun sevgisi uğruna canlarını, mallarını
feda ettiler. Evet, Allah’ı seviyorum diyenlerin, Ashab-ı Kiram gibi
olmaları lazım...
Hz. Peygamber (sav)'e tam ve kusursuz tabi olabilmek için, O’nu tam ve
kusursuz sevmek lazımdır. Tam ve olgun sevginin alameti de O’na tam
olarak mutabaat etmektir. Yani, her söz ve davranışını O’na benzetmek,
kısaca O’na uymaktır.
Kur'an-ı Kerim ve hadis kitaplarında, Hz. Peygamber (sav)'e mutabaat
etmenin, dinin vazgeçilmez bir esası olduğunu kesin olarak ifade eden
ayet ve hadisler pek çoktur.
Oysa Efendimizin şerefli yaşamı hakkında bilgisi olmayan birisinin O’na mutabaat etmesi düşünülemez. Çünkü bilmeden uyulamaz.
Peygamber Efendimiz (sav)’in Gündelik Hayatı
Hz. Hüseyin (ra), babası Hz. Ali'ye (kv), Hz. Peygamber (sav)'in bazı hallerini sormuş, Hz. Ali de şu şekilde anlatmıştır:
"Evine izin isteyerek girerdi. Evindeki zamanını üç kısma bölerdi. Bir
kısmını Allah 'a (ibadet), bir kısmını ailesine ve kendisine. Sonra da
insanlara ayırırdı."
Hz. Peygamber (sav)'in günlük olarak her zaman yaptığı gibi, sabah
namazının farzından önce mutlaka iki rekat sünnet kılardı. Nitekim bir
hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
"Sabah namazının iki rekat sünneti dünya ve içindekilerden hayırlıdır." (Müslim, Tirmizi)
Hz. Peygamber (sav) bütün namazlarını huşu ve huzur içerisinde korku ve
ümit arasında kılardı. Nitekim, Mutarrıf (ra), babasından şöyle
nakletmiştir:
"Hz. Peygamber (sav)’i namaz kılarken gördüm, göğsünden değirmen sesi
gibi inilti çıkıyordu." Başka bir rivayette ise; "Göğsünden kaynayan
tencerenin sesi gibi ses çıkıyordu." (Ebu Davud, Nesai)
Hz. Peygamber (sav) ümmetine de, bu şekilde namaz kılmalarını
emretmiştir. Nitekim Ammar bin Yasir'den (ra) rivayetle diğer bir
hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
"Bir kişi namazını kılınca, kendisine namazdaki dikkatine göre; namazın
onda biri, dokuzda biri, sekizde biri, yedide biri altıda biri, beşte
biri, dörtte biri, üçte biri ve yarısı kadar sevap yazılır." (Ebu
Davud, Nesai, İbn Hıbban)
Diğer bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurmuştur: "Farz namazlar
teraziye benzer. Eksiksiz yapan çok kazanır." (Taberani, İbn Hıbban)
Bu sebeple Hz. Peygamber (sav) namazlara çok büyük bir önem verirdi.
Hz. Peygamber (sav) sabah namazının farzını, cemaate kıldırdıktan
sonra, namazını kıldığı seccadenin üzerine, güneş iyice doğuncaya kadar
otururdu. (Müslim)
Güneş Doğuncaya Kadar Zikir
Nitekim Enes bin Malik'den (ra) rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kim sabah namazını cemaatle kılar, sonra güneş doğuncaya kadar
oturarak Allah'ı zikreder, sonra iki rekat namaz (işrak namazı)
kılarsa, ona makbul tam bir hac ve bir umre sevabı verilir." Enes (ra)
der ki: "Tam bir hac ve umre sevabı" buyurdu. Bu sözü üç defa tekrar
etti. (Tîrmizi)
Hz. Peygamber (sav) daha sonra uzaktan yakından kendisini görmeye
gelenleri kabul etmeye başlardı. Gelenler halka şeklinde etrafında
toplanırlardı. O, çevresindekilere vaaz eder, öğütler verir, sorularını
cevaplandırır, hattâ gördükleri rüyaları tabir ederdi. Bazen sahabelere
kendi rüyalarını anlatırdı.
Tavır ve Konuşması
Hz. Peygamber (sav)'in konuşması son derece tatlı ve gönül okşayıcı
idi. Tane tane konuşur, her cümlesi, dinleyenler tarafından iyice
anlaşılması için ayrı ayrı olurdu. Kahkaha ile gülmez, tebessüm halinde
bulunurdu. O, insanların en halîmi, en yumuşak huylusuydu.
Hz. Peygamber (sav) şahsına yapılan, nefsine karşı işlenen hataları,
yumuşaklıkla karşılardı; Allah'a ve imana yapılan, bir hücum olunca
asla susmaz, gereken cevabı verirdi.
Hz. Peygamber (sav) insanların kusurlarını görmez, bazen görmezden
gelir, çok zaman gözünü çevirir, kusurunu görse de yüzüne vurmaz, o
kişiyle arasındaki saygı ve sevgi perdesini yırtmazdı.
Hz. Peygamber (sav)'in tevazusu, bilhassa insanlarla olan
münasebetlerinde daha açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Meclisinde kim
olursa olsun, konuşan kimseyi, sabırla dinler, haktan uzaklaşmadığı
müddetçe sözünü kesmezdi.
Bir gün adamın biri, Hz. Peygamber (sav)'i görmeye geldi. Fakat
Peygamberliğin haşmetinden o kadar etkilendi ki, titremeye başladı.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav): "Korkma! Ben hükümdar değilim. Kuru
et pişirerek karnını doyuran, Kureyşli bir kadının oğluyum." buyurdu.
(Hakim)
Hz. Peygamber (sav) kendi yakınlarına ve sahabelerine devamlı hoşgörülü
olduğu gibi, düşmanlarını da, özellikle onlar güçsüz bulundukları ve
teslim oldukları zaman bağışlamış, suçlarını affetmiş, sonunda da pek
çoğunun iman etmesine vesile olmuştur.
Peygamberimizden bir şey istenildi mi, asla "Yok!" demezdi. O, insanların en cömerdi idi…
Nitekim İbn-i Abbas şöyle demiştir:
"Hz. Peygamber (sav) insanların, en cömerdi idi. Özellikle Ramazan aylarında daha fazla cömert olurdu." (Buhari)
Duha Namazı
İnsanlarla sohbet etmesi, onların dertlerini dinlemesi genellikle, kuşluk vaktinin girmesine kadar sürerdi.
Kuşluk vakti gelince Hz. Peygamber (sav) bazen dört, bazen da sekiz
rekat olmak üzere Duha namazı kılardı. Bu namazın fazileti hakkında
şöyle buyurmuştur:
"Cennette, ‘duha kapısı’ denilen bir kapı vardır. Kıyamet günü bir
münadi şöyle seslenir: ‘Ey Duha namazı kılanlar nerdesiniz? İşte
gireceğiniz kapı burasıdır, Allah-u Teâla'nın rahmetiyle buradan içeri
giriniz." (Taberani)
Hz. Peygamber (sav) Duha namazını kıldıktan sonra evine gelir, ev
işleriyle meşgul olur, elbise ve ayakkabıları tamir eder, hayvanlarını
sağardı. (Ahmed bin Hanbel)
Öğlen Namazı
Hz. Peygamber (sav) daha sonra Öğle namazı için hazırlık yapardı. Öğle
vakti girince camiye gider, öğle namazının farzından önce ve sonra
kılınan müekked sünnetleri kılmayı ihmal etmezdi.
Efendimiz öğleden sonra istirahat ederlerdi...
Hz. Peygamber (sallAllahu aleyhi vessellem) öğle namazını kıldıktan
sonra, bir miktar uyur, ‘kaylule’ yapardı. Nitekim bir hadis-i
şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Öğleyin kaylule yapınız. Muhakkak
şeytanlar öğle vaktinde kaylule yapmazlar.” (Müslim)
Kaylûle, öğle namazından sonra yapılan kısa istirahat ve uykuya verilen
isimdir. Kaylûle yapan insan, bir sünneti ihya ettiği gibi aynı zamanda
dinç olur, gece namazlarını, teheccüdü kılacak gücü kendine bulur.
Fırsatı olan bu sünneti yerine getirirse iyi olur.
İkindi Namazı
Hz. Peygamber (sallAllahu aleyhi ve selem) kaylûle yaptıktan sonra
İkindi namazına hazırlanırdı. İkindi vakti girince, farzından önceki
sünnet namazı bazı zaman kılar, bazen de terk ederdi. Hz. Peygamber
(sav) bu sünnet hakkında hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Kim
ikindinin farzından önce dört rek’at sünnet kılarsa, Allah-u Teala onun
vücudunu cehenneme haram eder." (Taberani)
Hz. Peygamber (sav) ikindi namazını eda ettikten sonra, bir müddet
oturduğu yerde kalır zikirle meşgul olurdu. Nitekim Enes bin Malik'den
(ra) rivayetle Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "İkindi
namazından güneş batıncaya kadar, Allah'ı zikreden bir cemaatle
oturmayı, İsmailoğullarından her birinin bedeli onikibin dirhem olan,
dört köle azat etmeye tercih ederim." (Ebu Davud, Ebu Ya'la, İbn-i
Ebi'd-Dünya)
Eşlerine Güzel Davranırdı
Hz. Peygamber (sallAllahu aleyhi vesellem) Akşam namazına yakın saadet
hanesine döner, eşlerinin her birinin yanına gider, azar azar oralarda
kalır, hatırlarını sorardı. Hz. Peygamber (sav) hanımlarına güzel
ahlakla davranmış, ümmetine de güzel ahlakla davranmalarını emretmiştir.
Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "İmanı en mükemmel olan
mü'min, huyu en güzel olandır. Sizin de en hayırlınız, ailesine daha
iyi davrananızdır. " (Ebu Davud, Tirmizi)
Akşam Namazı
Bundan sonra akşam namazının hazırlığını yapardı. Akşam ezanı okununca
Akşam namazını kıldırır, daha sonra olan iki rekat nafile namaz
(sünnet) kılardı.
Hz. Peygamber (sav) akşam namazından sonra zikir ve nafile ibadetle
(Evvabin Namazı) meşgul olur, böylece yatsı namazının vaktinin
girmesini beklerdi.
Yatsı Namazı
Yatsı namazının vakti girince, Yatsı namazının farzından önce, bazen
nafile namaz (sünnet) kılar, bazen de kılmazdı. Yatsı namazının
farzından sonra ise iki rekat (müekket sünnet olan) nafile namazı
kılmayı ihmal etmezdi. Bundan sonra yatar, gece kalkıp vitir namazını
kılardı.
Nitekim Cabir'den rivayetle bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
"Gece geç vakitlerde kalkmamaktan endişe eden kimse, vitir namazını
yatmadan önce kılsın. Kim, gece geç vakitlerde kılmak isterse
kılabilir. Zira gece kılınan namazda rahmet melekleri hazır bulunurlar,
şahit olurlar ve daha faziletlidir." (Müslîm.Tirmizi)
Hz. Peygamber (sav) yatsı namazını kıldıktan sonra saadet hanesine
döner, eşlerinden kimin sırası gelmişse geceyi orada geçirirdi. Yatsı
namazından sonra konuşmayı sevmezdi. (Buhari)
Uyuması
Hz. Peygamber (sav) devamlı abdestli olduğu gibi, uykuya çekilirken de
abdestsiz yatmazdı. Nitekim İbn-i Ömer'den rivayetle şöyle buyurmuştur:
"Bir kimse abdestli olarak yatarsa, geceyi bir rahmet meleği ile
geçirir. O kişi uyanır uyanmaz melek; ‘Allah 'ım! Falan kulunu bağışla,
çünkü o geceyi abdestli geçirdi, diye dua eder." (İbn Hibban)
Bera bin Azib 'den (ra) rivayetle Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Yatağına girdiğin zaman, namaz için olduğu gibi abdest al, sonra sağ
tarafına uzan ve şöyle de: ‘Allah'ım, kendimi sana teslim ettim. Yüzümü
sana döndürdüm. İşimi sana teslim ettim. Sırtımı sana dayadım, seni
saydığım için. Senden başka sığınacak yer yoktur. İndirdiğin kitabına
ve gönderdiğin peygamberlerine iman ettim.’ Bunu der de o gece ölürsen,
müslüman olarak ölürsün. Son sözün bunlar olsun." (Buharı, Müslim, Ebu
Davud, Tirmizi)
Hz. Âişe (r.anha) validemiz şöyle anlatmıştır: "Hz. Peygamber (sav)
yatağına girdiği zaman, ‘muavvizeteyn'i (Felak ve Nas Sureleri) ve Kul
hüvAllahu ahad'ı (İhlas Suresi) okur ellerine üfleyip, ellerini yüzüne
ve vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandığı zaman
aynı şeyi kendisine yapmamı emrederdi. " (Buharı, Müslim, İmam Malik,
Tirmizi)
Yatma Şekli
Hz. Peygamber (sav)'in uyku alışkanlığı şöyleydi:
Yatsı namazının ilk vakti girer girmez namazı kılar, sonra bu duaları
okur ve istirahata çekilerek, daima sağ tarafına yatar ve sağ elini
yanağının altına koyarak uyurdu.
Gece yarısı veya üçte biri geçtikten sonra uyanır, misvağı daima
başucunda durur, kalkınca önce dişini misvaklar, sonra abdest alır ve
ibadetle meşgul olurdu. (Tirmizi)
Gece İbadeti
Hz. Aişe (r.anha) validemiz şöyle anlatmıştır: "Resulullah (sav)
geceleri ayakları yarılıncaya kadar ayakta durur, ibadet ederdi. Ona:
"Senin geçmiş ve gelecek günahların bağışlandığı halde bunu niçin
yapıyorsun?" Dedim." Bana:
"Ben de şükreden bir kul olmayayım mı?" buyurdu. (Buharı, Müslim)
Teheccüd namazı, Hz. Peygamber (sav)'e vacip olduğu için hiç terk
etmemiştir. Bu ibadet ve zikirleri yaparken ümmetine de yapmalarını
tavsiye etmiştir.
Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Sizden biri uyurken,
şeytan kafasına üç düğüm atar. Her düğümün üzerine; ‘uzun bir geceye
sahipsin uyu!’ diyerek elini vurur. O kişi uyanıp da Allah-u Zülcelal'i
zikrederse bir düğüm, abdest alırsa bir düğüm, namaz da kılarsa bütün
düğümler çözülür. Artık o kimse neşeli ve hareketli olur. Aksi halde
neşesiz ve tembel olur." (İmam Malik, Buharı, Müslim, Ebu Davud, Nesai)
Diğer bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurmuştur; "Gece bir saat vardır
ki, bu saatte Allah'dan dünya ve ahiret işiyle ilgili bir hayır isteyen
müslüman kul ona rastlarsa, mutlaka istediği kendisine verilir. Bu, her
gece olur." (Müslim)
Hz. Peygamber (sav) teheccüd namazını kıldıktan sonra sabah namazı için
hazırlık yapardı, sabah namazının sünnetini odasında kılar ve cemâatle
farzı edâ etmek üzere mescide giderdi.
Evet, Hz. Peygamber (sav) yirmidört saatini genelde işte bu şekilde değerlendirirlerdi.
Tövbeye önem verirdi
Gün içerisinde günde yüz sefer tövbe eder ve ümmetine de tövbe etmesini
emrederdi. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar!
Allah'a karşı tövbe ediniz. Ben günde yüz sefer tövbe ederim." (Müslim)
Hz. Peygamber (sav) beş vakit farz namazın ardından yapılan
tesbihatlara da çok önem verirdi. Ayrıca günlük okumuş olduğu dualar
vardır. Yemekten sonra, eve girerken ve çıkarken, tuvalete girerken ve
çıkarken gibi...
Hz. Peygamber (sav) günlük okumuş olduğu duaları okumak da ona
mutabaattır, sünnetine uymak, O’nun yolunu izlemektir. (Bu tesbihat ve
dualar için S.Konyevi’nin ‘Dualar’ isimli kitabına bakınız.)
Kim Hz. Peygamber (sav)'e mutabaat ederse, Allah-u Zülcelal o kulunu sever ve dostluğunu ona nasip eder.
Kaynak: Seyda Muhammed Konyevi, Örnek İnsan Hz. Muhammed (sav), Reyhani Yayınları.