sitem
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

sitem

sitem
 
Latest imagesAnasayfaGiriş yapKayıt Ol

 

 Fil Vakası

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




Fil Vakası Empty
MesajKonu: Fil Vakası   Fil Vakası I_icon_minitime25.08.08 9:38

Fil Vakası

Hidâyet Güneşinin doğmasına az bir zaman kalmıştı. Kabe'ye her taraftan
insanlar akın akın gelip hacc mevsiminde ziyaret ediyorlardı.

Kabe'nin bu kadar çok ziyaretçi toplamasını birtakım kimseler
hazmedemiyor ve rahatsızlık duyuyorlardı. Bunlardan biri de, Habeş
Melikinin Yemen Valisi Ebrehe Esrem idi.

Ebrehe, Kabe'ye olan insan akınının önlemek için, Bizans İmparatorunun
da yardımıyla önce San'a şehrinde Kulleys adında bir kilise yaptırdı.
İçini büyük masraflar sonucu altın ve gümüşle süsledi, dışını çeşitli
yerlerden getirttiği son derece kıymetli taşlarla donattı. Öyle ki, o
anda yaptırdığı kilisenin bir benzeri başka bir yerde yoktu!

Bu süs ve tezyinat ile Ebrehe, güya halkı buraya celbedecek-ti.
Dolayısıyla Kabe'ye karşı gösterilen muazzam teveccühü aklınca kırmış
olacaktı!

Ebrehe, kilisenin inşası bittikten sonra, Habeş Hükümdarına, takdirini kazanmak niyetiyle de şu mektubu yazdı:

"Hükümdarım!.. Senin için öyle bir mâbed yaptırdım ki, şimdiye kadar ne
bir Arap, ne de bir Acem, onun gibisini yapmış değildir! Arapların
haccını buraya çevirmedikçe de asla durmayacağım!"27

Fakat, Ebrehe'nin bütün bu masraf ve gayretleri boşa çıktı. Yaptırdığı
kilisenin müstesna tezyinatını ve muhteşem yapısını görmek için birçok
kimse etraftan geldi. Ama sâdece süsünü püsünü görmek için... Kabe'ye
olan akın, yine eskisi gibi, eksilmek şöyle dursun, artarak devam
ediyordu!

Kulleys 'in Kirletilmesi ve Ebrehe 'nin Kararı

Ebrehe'nin, Kabe'ye olan teveccühü kırmak niyetiyle muhteşem bir kilise
yaptırdığı, Araplarca da duyulmuştu. Bu arada, Kinane Kabilesinden
Nevfel adında biri, bu kiliseyi kirletmeyi aklına koydu. Bir gece
yarısı giderek Kulleys'in içini dışını pisliğiyle kirletti; sonra da
kaçıp memleketine döndü.

Bu hâdise, insanların Kabe'ye teveccühünün devam etmesinden fazlasıyla
öfkelenmiş bulunan Ebrehe'yi bütün bütün çileden çıkardı. Hâdiseyi
Araplardan birini yaptığını da öğrenince, "Araplar, bunu, Kabe'lerinden
yüz çevirttiğim için yapıyorlar. Ben de onların Kabe'sinde taş üstünde
taş bırakmayacağım!" diye yemin etli;28 sonra da, Kabe'yi yıkmak
gayesiyle Mekke üzerine yürümeye hazırlandı. Habeş Necâşîsinden
"Mahmud" adındaki meşhur fili istedi. Necâşî, o sırada dünyada büyüklük
ve kuvvetçe eşsiz olan Mahmud isimli fili, Ebrehe'ye göndererek
arzusunu yerine getirdi.20

Ebrehe, ordusunu hazırladı, Mekke'ye doğru yola çıktı.

Mahmud adlı fille, ordunun önünde, Mekke'ye doğru ilerliyordu.

Bu arada, bazı Arap kabileleri, bu büyük orduya karşı çıktılar; fakat,
muvaffakiyet gösteremediler ve Ebrehe tarafından mağlûb edildiler.

Ebrehe, ordusuyla Mekke'ye yakın Muğammis denilen mev-kiye gelince, bir süvari birliğini öncü olarak gönderdi.

Süvari birliği, Mekke civarına kadar sokularak Resûl-i Ekrem
Efendimizin dedesi Abdûlmuttâlib'in 200 devesi de dâhil Kureyş ve
Tihamelilerin sürülerini gasbetti.30

Bu sırada, Abdûlmuttâlib, Kureyş Kabilesinin reisi idi.

Ebrehe ve Abdûlmuttâlib

Ebrehe, bir elçiyle, Kureyşlilere şu haberi gönderdi:

"Ben sizinle harbetmek için değil, şu mabedi yıkmak için geldim! Eğer
bana karşı koymazsanız, kanınızı akıtmaktan vazgeçerim. Şayet Kureyş
Kabîlesinin reisi benimle harbetmek istemiyorsa, yanıma kadar gelsin!"31

Kureyş Reisi Abdûlmuttâlib'in, elçiye cevabı şu oldu:

"Allah adına yemin ederiz ki, biz kendisiyle harbetmek istemiyoruz.
Zâten, buna gücümüz de yetmez. Yalnız, bu mâbed, Allah'ın evidir. Onu
yıkılmaktan ancak Allah koruyabilir. O kendi mukaddes beytini muhafaza
etmezse, bizde Ebrehe'yi bu hareketinden vazgeçirecek güç ve kuvvet
yoktur."32

Karşılıklı bu konuşmadan sonra Abdûlmuttâlib, elçiyle birlikte Ebrehe'nin yanına vardı.

Abdûlmuttâlib, heybetli bir görünüşe sahipti. Onu bu haliyle gören
Ebrehe, içinden kendisine karşı gayriihtiyarî bir hürmet hissi duydu.
Ona, şerefli bir misafir muamelesinde bulunduktan sonra, arzusunun ne
olduğunu sordu.

Abdûlmuttâlib, isteğini belirtti: "Askerlerin, 200 devemi almıştır. Arzum, develerimin iadesidir."

Ebrehe, bundan pek hoşlanmadı ve alaylı bir tavırla, "Seni görünce
büyük bir adam zannetmiştim; konuşmaya başlayınca, pek de öyle büyük
olmadığını anladım! Ben, senin ve ataları-



nın tapınağı olan Kabe'yi yıkmaya gelmişken, sen, ondan söz etmiyorsun da, aldığım 200 deveden bahsediyorsun!" diye konuştu.

Abdûlmuttâlib, Ebrehe'nin alaylı tavrına aldırmadan, "Ben, develerimin
sahibiyim. Kabe'nin de bir sahibi ve koruyucusu vardır; elbette onu
koruyacaktır!" diye karşılık verdi.

Bu sözler, Ebrehe'yi hiddete getirdi ve şöyle konuştu: "'Onu bana karşı kimse koruyamaz!"

Abdûlmuttâlib, yine sözün altında kalmadı ve, "Orası beni ilgilendirmez. İşte sen ve işte o!.."'3 dedi.

Karşılıklı bu konuşmalardan sonra, Ebrehe, Abdûlmuttâlib'in gasbedilen
develerini geri verdi. Abdûlmuttâlib, ordugâhı terkederek Mekke'ye
geldi ve olup bitenleri Kureyşlilere anlattı. Ayrıca, 200 deveyi de
Allah için kurban etmek üzere işaretleyerek serbest bıraktı.

Mekke Boşaltılıyor!

Abdûlmuttâlib, ayrıca Ebrehe ordusunun şerrinden ve zulmünden korunmak
için Mekke'yi boşaltmalarını, halka tavsiye etti. Kendisi de birkaç
kişiyle birlikte Kabe'nin yanına vardı ve kapısının halkasına
yapışarak, "Allah'ım!.. Bir kul dahi evini barkını korur. Sen de Kendi
evini koru! Tâ ki, yarın onların salîbleri ve kuvvetleri, Senin
kuvvetine galebe çalmasın."34 diye dua etti.

Mekke boşaltıldı. Halk, dağ başlarına ve kuytu yerlere sığınarak, Ebrehe ordusunun yapacaklarını beklemeye koyuldu.

Mekke mahzun, Kabe mahzun, Kureyş mahzundu.

Ordu Harekete Hazır; Fakat!..

Ertesi günün sabahı idi.

Mekke üzerine yürüyüp Kabe'yi yerle bir etmek için, Ebrehe ordusunda hazırlık tamamdı. Ordu tek bir işaret beklemekte idi.

Tarih: Milâdî 571, 17 Muharrem Pazar günü.

Ordu, hareket edeceği sırada Ebrehe'ye kılavuzluk görevini üzerine
almış bulunan Nüfeyl b. Habib adındaki adam, büyük fil Mahmud'un
kulağına eğilerek şunları fısıldadı:

'"Çok Mahmud!.. Sağ salim geldiğin yere dön. Sen, Allah'ın mukaddes saydığı beldedesin!"35

Bu sözleri söyledikten sonra da koşarak bir dağa sığındı.

Nüfeyl'in bu sözleri üzerine, o heybetli fil birdenbire çöküverdi.

Kaldırmak için her tedbire başvurdular, fakat bir türlü muvaffak
olamadılar. Yönünü Yemen'e doğru çevirdiklerinde koşuyor, Şam'a doğru
çevirdiklerinde yine koşuyor, doğu tarafına yönelttiklerinde aynı
şekilde durmadan koşuyordu. Ancak, yüzünü Mekke'ye doğru
çevirdiklerinde, âdeta bacaklarındaki kuvvet birdenbire çekiliveriyor
ve Mahmud çöküveriyordu.36

Bu heyecanlı anda, kimsenin Fil-i Mahmud'un bu hareketine akıl
erdiremeyip düşündüğü sırada, Cenâb-ı Hakk, "Celâl" ismiyle tecellî
etti ve Kur'ân'da "Ebabil" diye adlandırılan kuşları, deniz tarafından,
Ebrehe ordusunun üzerine salıverdi. Kırlangıçlara benzeyen bu kuşların
her biri, biri ağzında, ikisi de ayaklarında olmak üzere nohut veya
mercimek tanesi büyüklüğünde üçer taş taşıyordu. Bu taşların isabet
ettiği her asker, ânında yerde debelenip oluveriyordu.37

Taş yağmuruyla karşı karşıya kalan askerler, şaşırıp kaldılar. Bir anda
karargâh, yıkılan, yere serilen insan ve hayvanlarla doldu. Kendilerine
taş isabet etmeyenler ise, kaçışmaya başladılar. Ebrehe de o anda
canlarını zor kurtaranlar arasında idi. Fakat, aldığı bir taş yarasıyla
sonradan o da, arzusuna muvaffak olamadan ölüp gitti.38

Bu arada, Kabe üzerine yürümemenin bir mükâfatı olarak Mahmud adındaki fil de sağ kurtuldu.

Cenâb-ı Hakk, Ebrehe ordusuna Ebabil kuşlarını musallat ettikten sonra,
ayrıca arkasından sel hâlinde yağmur yağdırdı. Yağmur seli, Ebrehe
ordusunun ölülerini de silip süpürerek denize döktü.39

Yüce Rabbimiz, Kur'ân-ı Kerîm'inde bu hâdiseyi bize şöyle haber verir:

"(Ey Resulüm!.. Kabe'yi tahrip etmek isteyen) Ashab-ı Fil'e (fillerle
teçhiz edilmiş Ebrehe ordusuna) Rabbinin ettiğini görmedin mi? Onların
kötü niyet ve teşebbüslerini boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine sürü sürü
kuşlar salıverdi, onlara 'siccipden [pişmiş çamurdan] taşlar
atıyorlardı. Derken, Rabbin, onları (kurtlar tarafından kemirilip
doğranan) yenik ekin yaprakları hâline getirdi!"40

Bu hâdise, Resûl-i Eükrem Efendimizin peygamberliğinin bir deliliydi.*
Zîra, dünyaya gözlerini açmaya pek az bir zaman kala meydana gelmiş ve
doğum yeri, sevgili vatanı ve kıblesi olan Mekke ve Kâbe-i Muazzama,
hârika ve gaybî bir surette Ebrehe ordusunun tahribinden masun
kalmıştır.

Evet, Cenâb-ı Hakkın rahmet ve hikmeti, elbette Habibinin yüzü suyu
hürmetine bu muazzam mabedi Ebrehe ordusuna çiğnetmeye müsaade etmezdi
ve etmedi de!

Resûl-i Ekrem Efendimize risâlet vazifesi verilmeden önce,
peygamberliğiyle alâkalı olarak meydana gelen harikulade hâdiselere
"irhasat" denir. Bu hâdiseler, Efendimizin peygamberliğine delil teşkil
ederler. Âlimler, Fil Vak'asını da irhasatlan kabul etmişlerdir.

ibn-i Hişam, Sîre, c. 1, s. 45; ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 91; Taberî, Tarih, c. 2, s. 109.

28 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 47; İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 91; Taberî, Tarih,c. 2, s. 110.

29 ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 91.

30 Ibn-i Hişam, Sîre, c. 1, s. 50; İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 91; Taberî, Tarih,c. 2, s. 111.

31 ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 50.

32 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 50.

33 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 51; İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 92.

34 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 53; İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 92.

35 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 54.

36 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 54; Taberî, Tarih, c. 2, s. 113.

37 Ibn-i Hişam, A.g.e., s. 54-55; ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 92.

38 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 56.Ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 92.

40 Fil Sûresi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




Fil Vakası Empty
MesajKonu: Geri: Fil Vakası   Fil Vakası I_icon_minitime30.09.08 6:47

Fil Vakası Pempe1ff5mx
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Fil Vakası
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
sitem :: İslamiyet :: İslami Bilgiler :: Peygamberimiz (s.a.v.)-
Buraya geçin: