Hâcet Namazı
Her ihtiyâcını Allâh'a arzeden ve her fırsatta O'nu zikredip yücelten
Rasûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve selem- her hangi bir ihtiyacı olan
kimselere iki rek'at namaz kılmalarını tavsiye etmiştir:
"Kimin Allâh'a veya her hangi bir insana ihtiyâcı hâsıl olursa önce
abdest alsın, abdestini de güzelce alsın, iki rek'at namaz kılsın,
sonra Allâh Teâlâ Hazretlerine senâda bulunsun, Rasûlullâh
-aleyhi's-salâtü ve's-selâm-'a salât okusun, daha sonra da şu duâyı
yapsın:
'Halîm ve kerim olan Allâh'tan başka ilâh yoktur. Arş-ı A'zam'ın rabbi
noksan sıfatlardan münezzehtir. Âlemlerin Rabbi'ne hamd olsun. Allâhım!
Rahmetine vesile olacak amelleri, mağfiretini celbedecek esbâbı taleb
ediyor, her çeşit günahtan koruman için yalvarıyorum. Her çeşit
iyilikten zenginlik, her çeşit günahtan selâmet diliyorum. Rabbim!
Affetmediğin hiçbir günâhımı, kaldırmadığın hiçbir sıkıntımı bırakma!
Rızâna uygun olan her türlü dileğimi yerine getir! Hangi amelden râzı
isen onu ver, ey Rahîm olan, bana en ziyâde rahmet gösteren Rabbim!'
bundan sonra dünyevî veya uhrevî her ne dilerse taleb eder, çünkü o
dilek takdir edilir." (İbn-i Mâce, İkâme, 189; Tirmizî, Vitr, 17)
Allâh Rasûlü'nün hâcet namazı tavsiyesine sıkıca sarılan ashâbı,
herhangi bir ihtiyaçları olduğunda Allâh'a ilticâ eder ve murâdlarına
nâil olurlardı. Bir yaz günü bahçıvanı Enes -radıyallâhu anh-'e gelerek
yağmur yağmadığından ve bahçenin kuruduğundan yakındı. Hz. Enes su
getirterek abdest alıp namaza durdu. Selâm verdikten sonra bahçıvanına:
- Gökyüzünde bir şey görebiliyor musun? diye sordu. Bahçıvan:
- Göremiyorum, dedi. Enes -radıyallâhu anh- tekrar içeri girip namaz kıldı. Üçüncü yahut dördüncü kez bahçıvanına:
- Gökyüzünde bir şey görebiliyor musun? diye sorunca adam:
- Kuş kanadı gibi bir bulut görüyorum, dedi. Bunun üzerine Enes
-radıyallâhu anh- namazını ve duâsını sürdürdü. Az sonra adam yanına
girdi ve:
- Gök bulutla kaplandı ve yağmur yağdı, dedi. Hz. Enes:
-Haydi Bişr bin Şegaf'ın gönderdiği ata bin de yağmurun nerelere kadar yağdığını araştır, dedi.
Bahçivan ata binip etrâfı dolaştığında yağmurun Müseyyerîn köşkleriyle
Gadbân sarayından öteye geçmediğini gördü ki Enes -radıyallâhu anh-'ın
bahçesi de bu sınırlar dâhilindeydi. (İbn-i Sa'd, et-Tabakâtü'l-kübrâ,
VII, 21-22)
Ashâb-ı kirâm'ın hâcet namazı ile Allâh'a yönelip yalvarmalarına bir
başka misâli de Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
Rasulullah -sallallâhu aleyhi ve selem-'in ashâbından Ebû Mı'lâk adında
biri vardı. Bu zat başkaları ile ortaklık kurarak ticaret yapardı.
Dürüst ve takvâ sâhibi biri idi. Bir defasında yine yola çıkmıştı.
Karşısına çıkan silahlı bir hırsız:
- Neyin varsa çıkar seni öldüreceğim, dedi. Ebu Mı'lâk:
- Maksadın mal almaksa al, dedi. Hırsız:
-Ben sâdece senin canını istiyorum, dedi. Ebu Mı'lâk:
- Öyleyse bana müsaade et de namaz kılayım dedi. Hırsız:
- İstediğin kadar namaz kıl, dedi. Ebu Mı'lâk namaz kıldıktan sonra üç defa şöyle duâ etti:
- Ey gönüllerin sevgilisi (Yâ Vedûd), ey yüce arşın sâhibi, ey
dilediğini yapan Allâhım! Ulaşılmayan izzetin, kavuşulmayan saltanatın
ve arşını kaplayan nûrun için beni şu hırsızın şerrinden korumanı
istiyorum! Ey imdâda koşan Allâhım! Yetiş imdâdıma.
Ebu Mı'lâk duasını bitirir bitirmez, elindeki kargıyı kulakları
hizâsında tutan bir süvârî peydâ oldu! Süvâri mızrağı hırsıza saplayıp
onu öldürdü. Sonra da tâcire döndü. Tacir:
- Kimsin sen? Kimsin sen? Allâh seni vasıta kılarak bana yardım etti,
diye sorunca süvari: - Ben dördüncü kat semâ ehlindenim. İlk duânı
yapınca semânın kapılarının çatırdadığını işittim. İkinci defa duâ
edince gök ehlinin gürültüsünü işittim. Üçüncü defa dua edince, zorda
kalan biri dua ediyor, denildi. Bunu duyunca Allâh'tan, onu öldürmeye
beni memur etmesini istedim. Allâh Teâlâ da kabul etti ve geldim. Şunu
bil ki, abdest alıp dört rek'at namaz kılan ve bu duayı yapan kimsenin,
zorda olsun veya olmasın duası kabul edilir, dedi. (İbn-i Hacer,
el-İsabe, IV, 182)