sitem
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

sitem

sitem
 
Latest imagesAnasayfaGiriş yapKayıt Ol

 

 islamda ailenin önemi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




islamda ailenin önemi Empty
MesajKonu: islamda ailenin önemi   islamda ailenin önemi I_icon_minitime25.08.08 5:38

Islam'da Ailenin önemi







Amacı sağlam bir
toplum kurmak olan İslam, aileye çok önem vermiştir. Çünkü aile,
toplumun temel taşıdır. Toplumlar ailelerden oluşur. Aile sağlam olursa
toplum da sağlam olur. Aile ise evlenme ile kurulur.

Günümüzde aile kurumu, tarih boyunca eşine rastlanmamış büyük bir
tehlikeyle karşı karşıyadır. Bu tehlike de, kadın hakları adı altında
kadın düşmanlığı yapan bir takım batı ülkelerinin maddî ve manevî
desteğini alarak çalışan bazı kuruluşların yürüttüğü faaliyetlerdir.
Hâlbuki kadın haklarını savunduklarını iddia eden bu akımların en büyük
amacı, kadın erkek eşitliği adı altında aile kurumunu aşındırmak,
ailede güçlü olan sorumluluk, yardımlaşma ve dayanışmayı ortadan
kaldırıp aile bağlarını koparmak ve kadına sınırsız ve sorumsuz bir
statü tanıyarak aile mefhumunu ortadan kaldırmaktır.

Günümüzde bazı insanlar da Allah’ın kendilerine helâl kıldığı nikâhı
terk ederek, gayr-i meşrû ilişkilere yönelmektedirler. Bu yüzden
toplumu-muzda zina, fuhuş ve sapık ilişkiler alabildiğine yayılmış
bulunmaktadır. Geleceğimizin teminatı olan gençliğimizi bu tür sapık
ilişkilere karşı uyarmak gerekmektedir. Zira fuhşun ve ahlâksızlığın
yaygınlaşmasıyla aile bağı koparılırsa toplumun düzeni de bozulur. İşte
bu sebepten dolayı İslam’ın nasıl bir aile kurulmasını istediğini ve
aileye verdiği önemi bu yazımızda açıklamak istiyoruz.

Her şeyden önce şunu rahatlıkla ifade edebiliriz ki, aile kelimesi,
insan zihninde bir takım dinî, sosyal ve hukukî kavramları canlandıran
sosyal muhtevalı bir kelimedir.

Aileyi kısaca şu şekilde tarif edebiliriz: Aile, karı koca ve
çocuklardan meydana gelen ve yaratılıştan gelen bağlar üzerine kurulan
küçük bir sosyal topluluktur. Tüm insanlar aile denen yuvada dünyaya
gözlerini açarlar. Dolayısıyla aile insanın ilk kültür ocağı, ilkokulu,
ilk sevgi kaynağı ve ilk dostlarını tanıdığı bir yuvadır.

Aile toplumun en küçük sosyal birimidir. Toplumlar ailelerden meydana
gelir. Toplumun mutlu ve huzurlu olması ailelerin mutlu ve huzurlu
olmasıyla doğru orantılıdır. Aile, insanları yaratan Yüce Yaratıcı’nın
koyduğu kurallara göre kurulursa sağlam ve toplumun biricik mutluluk
kaynağı olur.

İslam’a göre ailenin temeli, nikâh dediğimiz kutsal bir bağla birbirine
bağlanan ayrı cinsten iki insanın bir araya gelmesiyle atılır. Nikâh
akdi, toplumun çekirdeği sayılan bu küçük yuvanın meşrû sayılmasının
ilk şartıdır. Meşrû olmayan sebeplerle bir araya gelen insanların
oluşturduğu topluluklar aile sayılmaz. Çünkü bu birlikteliğin temelinde
nikâh değil, sifah (iffetsizlik) vardır.

İslam dini, iffetsizlik sayılan zina, fuhuş ve her türlü gayri meşru ilişkiyi haram saymış ve şiddetle yasaklamıştır.

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi aile kurumu nikâhla başlamaktadır.
Nikâh kelimesi, sözlükte; “eklemek, toplamak” veya “akit yapmak ve
cinsi ilişkide bulunmak” gibi anlamlara gelmektedir.(1) Dini ıstılahta
ise: Evlenme, karı koca arasında birlikte yaşamaya ve karşılıklı
yardımlaşmaya imkân veren ve taraflara karşılıklı hak ve ödevler
yükleyen bir sözleşmedir.(2) Birbirine haram olan kadın ve erkek, bu
akitle birbirlerine helâl olurlar.

İnsan neslinin devamı, nesebin muhafazası, toplumu meydana getiren ve
toplumun temel taşı olan aile müessesesinin kurulması evlilikle mümkün
olur. İslam dini aile yuvasını sağlam temellere oturtmak, faziletli
nesiller yetişmesine zemin hazırlamak için meşru ölçüler içinde
evlenmeyi hem emretmiş, hem de bir takım müeyyidelerle onu cazip hale
getirmiştir. Allah Teala bir ayette şöyle buyurmuştur:

“Allah size kendinizden eşler var eder. Eşlerinizden de oğullar ve
torunlar var eder. Size temiz şeylerden rızk verir. Öyleyken batıla
inanıyorlar ve Allah’ın nimetlerini inkâr mı ediyorlar? ” (3)

“İçinizdeki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih
olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah onları lütfu ile
zenginleştirir. Allah lütfu bol olandır, bilendir.” (4)

İslam peygamberi de gençleri evliliğe teşvik ederek şöyle buyurmuştur:

“Gençler, sizden gücü yeten evlensin. Çünkü evlenmek, gözü harama karşı
korur, namusu muhafaza eder. Evlenmeye gücü yetmeyen de oruç tutsun,
çünkü oruç şehveti kırar.” (5)

“Nikâh benim sünnetimdir. Sünnetimi terk eden benden değildir.
Evleniniz, çünkü ben sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere övüneceğim.
Hâli vakti yerinde olan evlensin, eli dar olan da oruç tutsun. Zira
oruç, şehveti kırar.”(6)

Saliha kadını, dünyanın en güzel nimeti sayan Hz. Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

“Dünya bir geçimden ibarettir. Şu geçim dünyasının en güzel nimeti de saliha kadındır.”(7)

“Mü’min, Allah korkusundan ve O’na itaatten sonra, saliha bir kadından
yararlandığı kadar hiçbir şeyden yararlanmamıştır. Çünkü ona emretse
sözünü dinler, yüzüne baksa kendisini sevindirir, üzerine yemin etse
yeminini doğru çıka-rır, başka tarafa gitse kendisinin gıyabında
namusunu ve malını korur.” (8)

Evlilik, kişinin kendisini ve eşini harama düşmekten korur, insan
neslini son bulmaktan, yok olmaktan kurtarır. Doğurma ve çoğalma
yoluyla neslin devamını sağlar. Zira toplum nizamının tamamlayıcı bir
unsuru olan ailenin kurulması, nesebin muhafazası, neslin bekası ve
bireyler arasında yardımlaşma ruhunun geliştirilmesi evlilikle mümkün
olur. Bundan dolayı Kur’an-ı Kerim, insanları evlenmeye teşvik etmiştir.

Evlenmenin amacı, sadece erkekle kadının şehevî duygularını tatmin
etmeleri değil, insanların üremesini sağlamaktır. Şehvet duygusu,
neslin devamı için sadece bir araçtır. Nitekim Hz. Peygamber Efendimiz:

“Evleniniz, çünkü ben sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı
övüneceğim.” sözüyle bunu vurgulamış ve evlenmenin asıl amacının üreme
olduğunu belirtmiştir.(9)

Allah’ın tavsiye ettiği meşrû nikâh, öncelikle kişiye, Allah’ın
mülkünde tasarruf yetkisi vermektedir. Bilindiği gibi her şey Allah’ın
mülküdür. Allah’ın mülkünü O’nun istediği tarzda kullanmayan haram
işlemiş olur. Öyleyse, kadın-erkek münasebetleri Allah’ın dilediği
tarzda ve koyduğu şartlar çerçevesinde olmalıdır. Kadın-erkek
münasebetlerinde helâl olmayan tasarruflara dinimiz zina demiştir ve
bütün cinayetler arasında zinaya en ağır ceza takdir edilmek suretiyle
bu meselede Allah’ın mülkündeki haram tasarrufun dünyevî ve uhrevî
neticelerinin azametine dikkat çekilmiştir. Dolayısıyla Allah’a ve
ahirete inanan bir kimsenin nikâh mevzuunda çok hassas olması, zandan,
şüpheli durumlardan kaçınması gerekir.

İslam dininde evlenmenin hükmü sünnet-i müekkededir. Fakat bazı şartlarda farz, vâcip, hatta haram da olabilir:

1. Evlenmediği takdirde zina suçunu işleyeceğini kesinlikle bilen, malı
ve bedeni evlenmek için yeterli olan kimsenin evlenmesi farzdır.
Evlenmediği zaman zinaya düşüp düşmeyeceği kesin olmayan kimsenin
evlenmesi vâciptir.

2. Evlenmediği zaman zinaya düşmekten korkusu olmayan, normal insanın evlenmesi sünnet-i müekkededir.

3. Evlendiği takdirde karısına kötülük edeceğini, ona karşı kocalık
görevlerini yapamayacağını kesinlikle bilen kimsenin evlenmesi ise
haramdır.(10)

İslam evlenip yuva kuracağımız eşi seçerken bazı hususlara dikkat
etmemizi istemektedir. Zira eş, ailenin direğidir. “Yuvayı yapan dişi
kuştur.” Yuvayı yapacak, çocukları eğitecek, yetiştirecek hayat
arkadaşını seçerken güzelliğinden, soyundan ve malından çok
dindarlığına ve iyi ahlâk sahibi olmasına dikkat edilmelidir. Nitekim
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu hususta şöyle buyurmuştur:

“Kadın dört şey için nikâh edilir. Malı, soyu, güzelliği ve dini. Siz
dindar olanı tercih ediniz ki, elleriniz hayır görsün.” (11)

Yani erkekler evlenirken bu dört özelliği göz önünde bulundururlar. Bu
özelliklerin hiçbirini aramayan erkek yoktur denilebilir. Bunların
içinde en az rağbet gören özellik de dindarlıktır. Hâlbuki kadının
tercihe şayan olan özelliği dindarlıktır. Hadis-i şerifte bu özellik en
son olarak zikredilmiştir. Bunun hikmeti ise, halkın genellikle ilk üç
özelliğe gösterdikleri rağbetin yersizliğine ve bunlardan vazgeçip, son
özelliğe önem verilmesine işaret etmektir. Evlenilecek kadında aranan
en önemli özellik kadının dindarlığı olmalıdır. Diğer özellikler tâlî
derecede yer verilmelidir.

Abdullah b. Amr radıyallahu anhtan rivayet edilen bir başka hadis-i
şerifte Rasu lullah sallallahu aleyhi ve sellem malın ve güzelliğin
getirebileceği kötü sonuçlara dikkati çekerek, evlilikte dindarlık
dışındaki bir tercihi açıkça yasaklamıştır.

“Sırf güzellikleri sebebiyle kadınlarla evlenmeyin. Çünkü
güzelliklerinin onları (kibir ve gurur sebebiyle) alçaltacağından
korkulur. Onlarla sırf mal ve mülkleri sebebiyle de evlenmeyin, zira
mal ve mülkün onları azdıracağından korkulur. Fakat onlarla
dindarlıklarından dolayı evlenin. Yemin olsun, burnu kesik, kulağı
delik siyahî dindar bir köle (dindar olmayan hür kadınlardan) daha
üstündür.”(12)

Ebu’l-Esved ed-Düelî, çocuklarına şöyle deyip övünürmüş:
“Küçüklüğünüzde, büyüklüğünüzde ve doğumunuzdan önce size iyilik
ettim.” Doğumlarından önce kendilerine nasıl iyilik ettiğini soran
çocuklarına: “Size, sövülmeyecek bir anne seçtim.” demiştir.(13)

Dinimiz, evleneceklere dindar eş arama hususunda ısrarlıdır. Bu hususa
ayet-i kerimede dahi yer verilmiştir.(14) Yine ayet(15) ve hadiste
kadında övülen bir diğer vasıf ise kadının itaatkâr olmasıdır.

Evlilik kurumunun başarıyla yürütülmesi ve her iki tarafa da mutluluk
ve huzur getirebilmesi için karı kocanın birbirine karşı hoşgörülü ve
anlayışlı olması şarttır.

İslam’a göre kurulan aile yuvasının daha sağlam ve kalıcı olması için,
evlenecek çiftlerin birbirini görmesi ve konuşması caizdir. Nitekim Hz.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, evlenmek isteyenlere, alacakları
kızı önce görmelerini, bunun ileride anlaşmaları için gerekli olduğunu
söylemiştir:

“Allah, bir erkeğin kalbine, bir kadınla evlenme düşüncesi sokarsa, o kimsenin, o kadına bakmasında bir günah yoktur.”(16)

Bir kızla evleneceğini söyleyen Muğîre İbn Şu’be’ye, Hz. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem alacağı kızı görüp görmediğini sormuş, o da
görmediğini söyleyince: “Git onu gör, ileride anlaşmanızın sürekliliği
için bu, ikinize de iyidir.” (17) demiştir.

Ancak İslam’a göre kızla erkek sadece bir mahrem yanında birbirlerini
görebilirler. İkisinin yalnız başına bir arada kalmalarına, gezip
tozmalarına, güncel tabirle flört yapmalarına İslam kesinlikle izin
vermez. Günümüzde yaygınlık kazanan bazı hallere dinimiz kesinlikle
izin vermez: Gençler birbirlerini daha yakından tanıyıp daha sağlam
evlilik yapmak bahanesini ileri sürerek beraber gezmek, tozmak, seyahat
etmek gibi aşırılıklara düşüyorlar. İslam’ın uygun gördüğü “görme” ile
bu çeşit beraberliğin hiçbir ilgisi yoktur. Nitekim Hz. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem bu hususta şöyle buyurmuştur:

“Bir erkek, bir kadınla ancak kadının bir mahremi olmak şartıyla beraber bulunabilirler.”(18)

Dünya ve ahiret mutluluğunu hedef alan dinimiz, toplumun en önemli
temeli olan ve nikah akdiyle kurulan aileyi, sevgi ve saygıya dayanan
bir kurum olarak nitelendirmektedir. Karşılıklı sevgi ve saygıya
dayanan bir aile düzeninde huzur ve mutluluk vardır. Sevgi ve saygının
olmadığı ailede mutluluktan ve huzurdan söz etmek mümkün değildir.
Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, eşler arasında var olan sevgi, saygı ve
derin dostluk, ‘Allah’ın yüceliğini gösteren ayetler’(19) olarak
nitelendirilmektedir.

Ailenin temel bireylerinden olan karı ve kocanın birbirine karşı hak ve
sorumlulukları vardır.(20) Ailede herkes görevini tam olarak
yapmalıdır. Aile yuvasının temeli olan eşler karşılıklı hak ve
görevlerini bilir ve buna göre hareket ederse, aile ocağı mutluluk ve
neşe kaynağı olur. Ailede erkeğin kadına nasıl davranacağı konusunda
Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:

“İmanı en olgun olan mümin, ahlâkça en güzel olandır. Sizin en hayırlınız da eşlerine en güzel davrananızdır.” (21)

Eşler yuvada mutluluğu sağlamak için gerekli fedakârlığı göstermeli,
huzur bozucu tutum ve davranışlardan sakınmalıdırlar. Erkek, hanımını
hoş tutmalı, ona nazik davranmalı ve merhamet duygularıyla hareket
ederek ailesini korumaya ve geçimini sağlamaya çalışmalı ve aile
bireylerine sevgi göstermelidir. Kadın, eşine saygı, çocuklarına sevgi
göstermeli; evdeki işleri zamanında ve itinalı olarak yapmalı eşi de
ona yardımcı olmalıdır. Ayrıca kadın, evini, malını, kendisinin,
kocasının ve çocuklarının iffet ve şerefini korumalı, kocasına sevgi
ile bağlanmalı ve yaptığı harcamalarda israftan kaçınmalıdır. Çocuklar
da anne ve babalarına saygılı davranmalı, onların isteği doğrultusunda
eğitim ve öğretimlerini yapmalıdırlar.

Aile içindeki küçük tartışmalar ciddiye alınmamalı ve kavga etmekten de
kaçınılmalıdır. Şiddetli geçimsizlik ve kavgalar sonunda parçalanan
ailelerin sayısı az değildir. Son yıllarda boşanma olayları artmıştır.
Boşanma sonunda aileler perişan olmakta, aile ortamından uzakta yaşayan
çocuklar da istenildiği gibi eğitimlerini yapamamaktadırlar. Sonuçta,
kendisine yeterince güvenmeyen, problemler karşısında bocalayan ve
başarı seviyesi düşük bir gençlik ortaya çıkmaktadır. Bu ise,
memleketimizi her alanda olumsuz olarak etkilemektedir.

Ailede huzuru ve mutluluğu sağlamak için sevgi ve saygı şarttır. Aile
bireyleri arasındaki sevgi, saygı ve bağlılık da tek taraflı değil
karşılıklı olmalıdır.

Netice olarak diyebiliriz ki, İslam dini fıtratın bir gereği olan
evlenmeyi, sağlıklı nesiller yetiştirmeye vesile olan aile
müessesesinin kurulmasını gerekli ve önemli bulmuş ve karşılıklı sevgi
ve saygı esasına dayanan, hak ve sorumluluklarının bilincinde olan
mutlu bir aile yuvasının oluşturulmasını hedeflemiştir. Gençleri
evlenmeye ve aile kurmaya davet eden Sevgili Peygamberimiz yaptığı
mutlu evliliklerle bizlere her konuda olduğu gibi bu konuda da en güzel
örnek olmuştur. Gayri meşrû ilişkilerin alabildiğince yaygınlaştığı ve
özendirildiği günümüzde kendimizi ve çocuklarımızı korumaya
alabilmemizin en güzel yolu mutlu bir aile yuvası olduğunda şüphe
yoktur.

* Doç.Dr. Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi. msoysaldi@hotmail.com

1- Rağıb el-İsfahanî, Ebu’l-Kasım Hüseyin b. Muhammed, Müfredatu
Elfazı’l-Kur’an, ed-Dâru’ş-Şamiyye, Beyrut 1992, s.823; Zuhaylî, Vehbe,
İslam Fıkhı Ansiklopedisi, (trc. Komisyon), İstanbul, 1994, IX, 27.

2- Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukuku İslamiye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Yay., İstanbul trs, II, 5; Zuhaylî, age., IX, 27.

3- Nahl, 16/72.

4- Nur, 24/32.

5- Buhârî, Nikah, 2; Müslim, Nikah, 5; İbn Mâce, Nikah, 1; Nesâî, Sıyâm, 43; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 378.

6- İbn Mâce, Nikah, 1.

7- Müslim, Radâ', 17.

8- İbn Mâce, Nikah, 5.

9- Ateş, Süleyman, Kur’an’a Göre Evlenme ve Boşanma, Yeni Ufuklar Neşriyat, İst, trs., s.4.

10- Zuhaylî, age., IX, 29; Ateş, age., s.4-5.

11- Bkz., Buhârî, Nikah, 15; Ebû Dâvûd, Nikah, 2; İbn Mâce, Nikah, 6;
Nesâî, Nikah, 13; Dârimî, Nikah, 4; Mâlik, Muvatta, Nikah, 21.

12- İbn Mâce, Nikah, 6.

13- Ahmed el-Gandur, el-Ahvâlu'ş-Şahsiyye fi't-Teşrî'i'l-İslâmiyye, Kuveyt, 1972, s.27; Ateş, age., s.5.

14- Bakara, 2/221.

15- Nisâ, 4/34.

16- İbn Mâce, Nikah, 9.

17- İbn Mâce, Nikah, 9.

18- Buhârî, Nikah, 111; Müslim, Hac, 434; Tirmizî, Rada', 16.

19- Rum, 30/21.

20- Bakara, 2/228.

21- Nevevî, Muhyiddin Ebu Zekeriyya Yahya b.Şeref, Riyazü’s-Salihin, Ankara 1995, I, 320.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




islamda ailenin önemi Empty
MesajKonu: Geri: islamda ailenin önemi   islamda ailenin önemi I_icon_minitime10.10.08 6:52

islamda ailenin önemi Thanks10
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
islamda ailenin önemi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
sitem :: İslamiyet :: İslami Bilgiler :: Aile-Kadın ve Erkekler Hakkında-
Buraya geçin: