Allah’ın (c.c) kuldan ve kulun Allah’tan razı olması, birbirini tamamlayan karşılıklı bir durumu ifade eder..
Aslı Kur’an’da olan ve toplumun derin dinî şuurunun imbiğinden süzülerek
diline pelesenk olmuş “Allah razı olsun!” duası, “Allah rızası”nın
toplum algısında tekabül ettiği şeyin büyüklüğünü gösterir.
Bugün sekülerleşen temenni dilimizde modası geçmiş kocakarı söylencesi
muamelesi görse de, yeri hiçbir modern iyi temenni ibaresiyle
doldurulamayacak kadar zengin bir duadır o. Bir anlamda Kur’an mesajının
çağırdığı konsantre hâl...
Önce bir anekdot paylaşayım müsaadenizle.
Lise yıllarımızda “Koç” dediğimiz bir kütüphânecimiz vardı. O bizim kütüphânecimizden çok, bir dostumuz ve ağabeyimizdi.
Zaman zaman câminin bir köşesine sığınmış, tek başına namaz kılarken
görürdüm. Kıraat ettiği Kur’an âyetlerini kelime kelime, harf harf
özenerek ve vurgulayarak tilâvet ederdi. Uzak mesafeden de olsa
hissettirmeden göz ucuyla ve gıptayla izlerdim onu. Düşüncelerinde
marjinal olduğu gibi ibâdet tarzında da marjinaldi!
Bir gün, bir arkadaşım heyecanla yanıma geldi ve Koç’un kendisini ne kadar etkilediğini anlattı.
Kütüphânedeydim, dedi. Beyaz dosya kâğıdına ihtiyacım vardı, Koç’tan
istedim. Bir tane verdi, “Allah razı olsun!” dedim. O hemen bir tane
daha verdi, ben de yine “Allah razı olsun!” dedim. O hemen bir tane daha
uzattı. Ben “Allah razı olsun! Kâfi artık, istemiyorum.” dedikçe o
duanın tekrarını yapmam için bir kâğıt daha uzatıyordu.
Böyle anlatmıştı arkadaşım. Bir kağıt parçası dolayımıyla da olsa O’nun
rızasını aramak o kadar hoşuma gitmişti ki, o anekdot hafızamın
unutulmazlar listesinde yerini bütün canlılığıyla hâlâ korumakta.
“Rıza” Allah’ın kadîm sıfatlarındandır.
Son nefesini iman üzere verenlere ve bunun için de hayatını istikâmet
üzere yaşama mücadelesine adayanlara taalluk eder. Allah’ın razı olduğu
kullar, mutlaka Allah’tan razı olan kullardır.
Kur’an-ı Kerim, Allah’ın (c.c), Hz. Peygamber’in (s.a.s) sohbetinde bulunanlardan hoşnutluğunu; “Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır.”
(Tevbe: 100)diyerek anlatmıştır. Karşılıklı hoşnut olma hâli, o güzîde
topluluğun niyet ve amellerinde, kazaya teslimiyetlerinde tecelli eder.
Diyebiliriz ki; Allah, büyük günah işlemeyen, küçük günahlarda ise ısrar
etmeyen, hata yaptığında hemen tövbe eden istikamet sahibi her kulundan
razı olur.
Peki, Allah’tan razı olmak nedir? Kimler Allah’tan razıdır?
“Allah’tan razı mısın?” sorusuna tefekkür etmeden yanıt verdiğimizde, “Evet” cevabı vereceğimiz neredeyse kesindir. Ama, hayır, durup düşünüp öyle cevap vermeyi deneyelim.
Bizim kendi tercihlerimizin sonucu olmayan; Allah’ın bizim için
irade ettiği ırk, dil, renk, cinsiyet, fizikî yapı, coğrafya, anne-baba,
kardeş, çocuk, toplumsal çevre, maddî durum, akıl gücü gibi verili
durumlardan razı mıyız?
Bazen genetik
hastalıklardan, bazen bütün tedbirleri almamıza rağmen bize musallat
olan bir virüs sebebiyle acı çekeriz? Sevdiğimiz insanlar hastalanır,
bazen de kaybederiz onları. O zaman Allah’tan razı olmayı sürdürebiliyor
muyuz?
Ticarette başarılı olmak için gâyet ciddi
çalışmamıza rağmen işimiz kesat gidebilir. Yangın, sel ve deprem gibi
hâdiseler vuku bulabilir. Derken elimizde ve kontrolümüzde olmayan bu
sebeplerden dolayı bir ânda maddî birikimimizin tümünü yitirebiliriz.
Bu
dünya hayatında bize emanet olan maddî servetimizi kaybederken, mânevî
servetimizi korumak için kaç kişi gönlünün derinliklerinde ilâhî takdire
“razı” olmayı sürdürebilir?
Yoksa, “Neden ben, ya Rab!” itirazları mı hâsıl olur dilimizde, O’nun takdirine karşı bir hoşnutsuzluk mu belirir kalbimizde?
Rıza, Allah’ın takdirine nefse zor gelse de teslim olmak ve şikayet etmemek demektir. O’na
güvenmek, O’nun takdirine varlıkta ve bollukta, gizli ve âşikâr,
verdiğinde ve aldığında itirazsız boyun eğmektir. Bunun üst mertebesi
ise, takdiri sevmektir. Allah’tan gelen her şey güzeldir, diyebilmektir.
İlahî takdirin hükümlerine yüreğin hoş bakması ve teslim olmasıdır.
Allah’tan gelene razı olmak vaciptir. Bu vacibi yerine getirenler de övülmüş ve yüceltilmişlerdir.
Velhâsıl, insanın yeryüzü sürgünündeki serüveninin özünü “Hakk’a mı, Batıl’a mı rıza göstereceği” oluşturur. O hâlde soralım kendimize,
“Allah’tan razı mıyız?”