Sekizinci asırda yaşamış İslam alimlerindendir. Hadis, fıkıh ve nahiv alimidir. Tabiine yetişmiş ve bunların bir çoğundan ilim öğrenmiştir. Basra’da bir taraftan iman hizmetinde bulunurken, diğer taraftan da ticaretle meşgul olmuştur. Bir ara büyük bir servete sahip olmuş ve daha sonra hepsini dağıtıp, fakirler sınıfına dahil olmuştur. Hiç kimseden hediye almayan, idarecilerden uzak duran ve davetlerine icabet etmeyen özelliğiyle dikkat çekmiştir. Ayrıca ibadete düşkünlüğü ve sünnete olan bağlılığı ile tanınmıştır. Risale-i Nur’da, Allah’ın adamı, İmam Müslim ve kuzeybatı Afrika alimlerinin itimat ettiği alim olarak zikredilmiş, naklettiği bir hadis-i şerife yer verilmiştir. Künyesi Ebu Seleme Hammad bin Seleme bin Dinar el-Basrî el-Hırakî şeklindedir.
Hammad, 709 yılında doğdu. Eğitimi sırasında çok sayıda tabiinden istifade ederek bilgilendi. İlminden istifade ettiği İbn Ebu Müleyke, Humeyd et-Tavil, Sabit bin Eslem el-Burani, Ebu Ma’bed ibn Kesir tabiinden sadece bir kaçıdır. Özellikle tabiin ve aynı zamanda dayısı olan Humeyd et-Tavil ile Sabit Bin Eslem’den istifade etti. Bunların ilminden ve rivayetlerinden azami ölçüde istifade etmiş olduğundan, bu iki şahıs ile ilgili nakillerde otorite olarak kabul gördü. Ünlü isimlerden istifade edip hadis naklettiği gibi, kendisinden de bir çok kişi istifade edip nakilde bulundu.
Hammad, hadis ilminde önemli bir eğitimden geçtiği gibi nahiv ve fıkıh ilminde de önemli bir eğitim gördü. Zamanında otorite olarak kabul edilen Sibeveyhî ile Yunus bin Habib gibi meşhur alimlerden ders aldı. Onların ilminden istifade etti. İlim öğrenme konusunda azami gayret gösterip kendini geliştirdikten sonra bir ara Basra’da fetva işiyle meşgul oldu. Kendisinden “Basra Müftüsü” olarak söz edildi ve bu unvanla anıldı. Bu hizmetinin yanında insanları doğru şekilde bilgilendirme ve iman hizmetinde de bulunarak irşat etmeye çalıştı.
Dindarlığı ve ibadete düşkünlüğü ile ün yapan Hammad, hadis rivayet edeceği zaman önce Kur’an-ı Kerim’i açarak yaklaşık yüz ayet okuduktan sonra rivayetine başlardı. Kur’an-ı Kerim’i okumada son derece titiz davranarak bol bol okudu. Ayrıca sünnete olan bağlılığı da dikkatlerden kaçmadı. Ömrü boyunca düzenli bir hayat yaşadı. Bid’atçılara karşı son derece duyarlı olup, onlara muhalefet etti. Dikkat çeken önemli özelliklerinin başında yönetici ve devlet adamlarına karşı mesafeli duruşu gelir. Devlet adamlarından uzak durduğu gibi hemen hemen hiçbir davetlerine icabet etmedi. Ayrıca, çevresindekilere de aynı şekilde davranmaları ve yöneticilere karşı mesafeli durmaları tavsiyesinde bulundu.
Çok sayıda hadis rivayet eden Hammad’ın bu nakillerinden bir tanesi Risale-i Nur’da da yer almaktadır. “Ricalullahtan ve İmam-ı Müslim ve ulema-i Mağribin mutemedi ve makbulü” olarak vasıflandırılmakta ve naklettiği şu hadise yer verilmektedir:
“Peygamber Efendimiz (sav) deriden bir tuluk su doldurduktan sonra, tulukun ağzına üfleyip bağladı. Arkasından bazı sahabelere verdi ve ağzını açmamalarını, sadece abdest alacakları vakit açmalarını tembihledi. Tuluku alan sahabeler gittiler. Abdest alacakları zaman tulukun ağzını açtılar. Gördüler ki, halis bir süt ve ağzında da yağlı kaymak.” (Mektubat, 2000, s. 149).
Hammad, bir ara büyük bir servet sahibi olup Bağdat’ın en zenginleri arasında yer aldı. Kumaş ve ipek ticaretiyle meşgul oldu. Bu uğraşlarından ötürü kumaşçı anlamına gelen “Bezzaz”, ipekçi manasına gelen “Hazzaz” lakaplarıyla anıldı. Ancak edindiği bütün serveti dağıttığı için önceki durumunun aksine memleketinin en fakir insanı seviyesine düştü. Buna rağmen hiç kimseden bir şey almamaya büyük gayret gösterdi. Ders verdiği kişilerden hediye kabul etmedi. Hadis öğrenmede asıl gayenin Allah’ın rızasını kazanmak olması gerektiğini, Allah’ın rızası gözetilmeden hadis öğrenmenin kendi kendini aldatmak olduğunu belirtti.
Maddi yönden çok zor durumda olduğu bir sırada kapısı çalınan Hammad evinde yoktu. Misafirler bir süre kendisini beklediler. Epey bekledikten sonra elinde yiyeceklerle çıkıp geldi. Misafirleriyle birlikte sofraya oturdu. Yemek yedikleri sırada o ana kadar hiç görmedikleri yabancı biri içeri girdi. Hiçbir şey söylemeden Hammad’a yanında getirdiği otuz altını uzattı. Hammad almamakta ısrar ederken yabancı da vermek için çok ısrar etti. En sonunda dayanamayıp almayacağı konusunda ve her kesin duyacağı şekilde yüksek bir ses tonuyla yemin etti. Bir sessizlik anında içerden bir kadının, “Bakın siz şunun yaptığına! Bugün yediklerinizi alabilmek için, başımdan başörtümü aldı, pazara götürüp sattı, yiyecek aldı. şimdi de verilen parayı o kadar ısrara karşın kabul etmiyor, bir de üstelik almam diye yemin ediyor.” (http://elektrohobi.sitemynet.com/hikaye/dh58.htm) sözleri işitildi.
Cenab-ı Hakk’ın merhameti hakkında dikkat çekici örnekler veren Hammad; “Acaba Allah bizleri affeder mi?” sorusuna şu karşılığı verdi:
“Vallahi, kıyamet günü hesabımı babama veya Allah’a vermem konusunda serbest bırakılırsam, Rabbime hesap vermeyi tercih ederim.” Sebebi sorulunca da; “Çünkü, biliyorum ki, Yüce Rabbimiz bizler için ana babamızdan daha merhametlidir” dedi.
Hammad’ın kişiliği hakkında hatıralarını nakleden şahıslardan birisi Muhammed bin Salih’tir: Misafir olarak evinde bulunduğu sırada Muhammed bin Süleyman’ın kapıyı çaldığını ve müsaade aldıktan sonra içeri girdiğini bildirmektedir. Muhammed bin Süleyman, Hammad’a yönelerek, kendisini görünce bir heybet ve heyecan sardığını ve bunun hikmetinin ne olduğunu sordu. Hammad, Peygamber Efendimizin (asm) bir hadisini hatırlatarak, “Alim, ilmi ile Allah rızasını murat ederse, ondan her şey korkar. Fakat ilmi ile dünya menfaatini kast ederse, o her şeyden korkar” şeklinde buyurduğunu hatırlatarak cevap verdi. (http://www.davam.homestead.com/files/abdulvedudcelebi.htm).
Hammad’ın müşahede edilen önemli özelliklerinden bir tanesi de zamanını çok iyi değerlendirmesidir. Onu tanıyanlar bu özelliği konusunda düşüncelerini ilginç bir örnekle ifade etmektedirler: Azrail gelip ona birazcık daha mühlet verse ve ne yapacaksın diye kendisine sorulsa onun yapacağı pek bir şey yoktur. Çünkü, bütün vaktini en iyi şekilde değerlendirmiştir.
İbadet aşığı alim, 784 tarihinde Basra’da bir mescitte namaz kılarken vefat etti.