sitem sitem |
|
| Tevbe ve istigfár | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: Tevbe ve istigfár 30.04.08 14:32 | |
| Tevbe ve İstiğfar Hâris bin Süveyd diyor ki: Abdullah ibn Mes'ud -radıyallahu anh- bize biri Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-den, diğeri de kendisinden olmak üzere iki hadîs tahdîs etti. Nebiyy-i Ekrem'den olan hadîs-i şerîfi şöyle rivâyet etti: "Mü'min günâhlarını bir dağ altında oturup da üzerine dağın hemen çöküvereceğinden korkan bir kimse gibi görür. Fâcir ise günâhlarını burnunun üzerine konup uçmuş bir sinek gibi görür." Râvi diyor ki, Ebû Şihâb eliyle burnunun üzerini göstererek bu hadîs-i şerîfi rivayet etti. Sonra Abdullah ibn Mes'ud diyor ki: Muhakkak Allah Teâlâ Hazretleri kulunun tevbe-sinden şöyle bir kimsenin sevincinden daha fazla sevinir ki, bu kimse uzun bir yolculuk esnasında tehlikeli bir yerde konaklar. Üzerine bütün yiyeceğini içeceğini yüklediği bineği de yanındadır. Başını yere koymasıyla şöyle bir uykuya dalar. Uyandığında bineğini kaybolup gitmiş olarak görür. Üzerine sıcak basmış, susuzluğu son haddine varmış, yahud Allah dilediği kadar sıcağı ve onun susuzluğunu artırmış. Sonra o kimse devesini aramak için etrafa çıkmış, aramış, bulamamış, o dereceye gelmiş ki hararetten ve susuzluktan tâkati kesilmiş, ümîdi tükenmiş, böyle bir halde tekrar eski yerine dönerek uyuyakalmış. Sonra uyandığında biraz evvel kaybolan devesini başı ucunda bulur. "İşte bu adam ne derece ferahlanır ise Cenâb-ı Hakk -celle ve âlâ- Hazretleri de bir kulunun tevbesinden dolayı o devesini kaybedip de başı ucunda bulan adamdan ziyâde ferahlanır. Yani râzı olur. Tevbe edenin tevbesini kabul edip onu yüksek derecelere nâil eyler, demektir." (1) Ebû Bekri's-Sıddîk -radıyallahu teâlâ anh-Hazretleri: "-Yâ Resûlellah, namazın âhirinde okumak üzere bana bir duâ ta'lîm buyur, dedikte Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri buyurmuşlardır ki: "Şöyle duâ et: Yâ Rabb, muhakkak ki ben kendime çok zulmettim; yani çok günâh işledim. Günahları ise ancak sen afv ü mağfiret edersin. Hakkıyle gafûr ve rahîm ancak sensin. Beni kendi indinden bir fazl u keremle afv ü mağfiret eyle ve bana lutf u ihsanınla merhâmet eyle. Yani benim istihkakım olmayarak mahza fazl u kereminle cehennemden halâs edip cennet ve cemâline kavuştur." (2) "Gıybetin keffâreti, gıybet etdiğin kimse için istiğfâr etmekliğindir." (3) "Yeryüzündekilerde) herhangi bir kimse, derse hatalarına keffaret olur. Bu hataları deniz köpükleri kadar da olsa." (4) "Duanın hayırlısı istiğfâr, ibâdetin hayırlısı da" kelime-i tevhîddir." (5) "Ya Ali, sana bir duâ öğreteyim mi ki zerreler adedince günâhın olsa sen de beraber olmak üzere mağfiret olunur. Şöyle söyle: (6) |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Tevbe ve istigfár 30.04.08 14:32 | |
| İstiğfâr, mü'minin sahife-i a'mâlinde nûr gibi parlar." (7) "Günâhdan tevbe eden kimse günâh işlememiş gibi olur. Fakat bir taraftan istiğfar, diğer tarafdan günâhda ısrar eden ise -el-iyâzü billah- Cenâb-ı Hakk ile istihzâ eden kimse gibi olur." "Bir kimse kalbi ve kalıbı ile istiğfâra devam ederse Cenâb-ı Hakk o kimsenin gamlarını ferâha ve sıkıntılarını genişliğe tebdîl ederek hiç ummadığı bir taraftan onu rızıklandırır. (8) "Tevbe ve istiğfâr ile büyük günâhlar afv olunduğu gibi mükerreren irtikâb edilen küçük günâhlar da, büyük günâhlar arasına dâhil olur." (9) "Kalbinde nedâmet olmadığı halde yalnız lisânen edilen istiğfar, yalancılar tevbesidir." (10) "Cenâb-ı Hakk'a tevbe ediniz. Muhakkak ki ben günde yüz defa Cenâb-ı Allah'a tevbe ederim. (11) "Ne mutlu o kimseye ki defter-i a'mâlinde çokça istiğfar bulur." "Ey insanlar! Ölmeden evvel Allah'a tevbe ediniz." (12) <hr ="hr">(1) Buhârî, Deavât, 4 (2) Buhârî, Ezân, 149, Deavât, 16; (3) Ramûzû'l-ehâdis, 339. (4) Keşfû'l-hafâ, 2/11, (Haraitî ve Beyhakî'den) (5) a.e. 281 (6) a.e (7) Râmûzû'l-ehâdis. (8) İbn Mâce, Zühd. 30. (9) Keşfü'l-hafâ, 2/364 (Ebûş-Şeyh ve Deylemî'den) . (10) Râmûzû'l-ehâdis. (11) Ebû Dâvud, Vitr, 26; İbn Hanbel, Müsned, 2/450. (12) İbn Mâce, İkame, 78. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Tevbe ve istigfár 30.04.08 14:33 | |
| İstiâze Ebû Hüreyye -radıyallahu anh-ın rivayet eylediğine göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-buyurmuşlardır ki: "Allah'ım! Kabir azâbından sana sığınırım. Ateş azâbından Sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnelerinden sana sığınırım. Deccâlin fitnelerinden sana sığınırım. " (48) Sa'd bin Ebî Vakkas -radıyallahu anh-dan rivâyet olunduğuna göre Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri şöyle istiâze ederlerdi: "Allahım! Cimrilikden sana sığınırım. Korkaklıktan sana sığınırım. Erzel-i ömre bırakılmaktan(49) sana sığınırım, dünyâ fitnesinden: Yani Deccal fitnesinden sana sığınırım, kabir azâbından sana sığınırım. " (50)Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-: Ve sizden erzel-i ömre bırakılanlar da vardır"(51) -meâlindeki âyet-i celîle nâzil olduktan sonra Allah'a erzel-i ömürden de sığınmağa başladı. Hazret-i Aişe radıyallahu anha'dan rivâyet olunduğuna göre Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle istiâze ederlerdi: "Allahım, tenbellikten, bunaklık vâki' olacak derecede ihtiyarlıktan, ihtiyarlık çöküntüsünden, ma'sıyet mahallerinde bulunmakdan, borçluluktan, kabir fitnesinden, kabir azâbından, ateş fitnesinden, ateş azâbından ve zenginlik fitnesinden sana sığınırım. Fakirliğin fitnesinden de sana sığınırım. El-Mesîhu'd-Deccâl'in fitnesinden de Sana sığınırım. Allah'ım hatâlarımı kar ve dolu suyu ile yıka. Beyaz bir elbiseyi temizlediğin gibi kalbimi de hatalardan temizle. Benimle hatalarımın arasını, maşrıkla mağribin arasını uzak kıldığın gibi uzak kıl.' (52)Buhârî'nin İbn Abbas -radıyallahu anhümadan rivayet ettiğine göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle istiâze etmişlerdir: "Ya Rabb! Senin îzzet ve kudretine sığınırım ki, senden başka hiç bir ilâh yoktur. Ve sen ölmezsin. Cin ve insanlar ise ölürler. " (53) Cabir -radıyallahu anh-dan rivâyete göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz: |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Tevbe ve istigfár 30.04.08 14:33 | |
| Kur'ân'dan: "Ey Habîbim de ki Allah Teâlâ Hazretleri sizin üzerinize Nuh tûfânı ve Kavm-i Lût'a taş yağdırdığı gibi sizin de üzerinize bir azâb göndermeğe kaadirdir." (54) meâlindeki âyet-i celîle nâzil olduğu zaman: "Altınızdan, âl-i Fir'avn'in boğulması ve Karun'un yere geçirilmesi gibi size azâb etmeğe kadirdir" (55) meâlindeki nazm-ı celîlin kırâetinde yine: "Yâ Rabb! Böyle bir azâbdan zât-ı pâk-i ülûhiy-yetine sığınırım!" buyurdu. Yahud "Fırkalar ihti-lâfıyle mukatele ve muharebe zaruretlerine ve biriniz diğerinizin kılıncıyla katlolunmasına kaadirdir' (56) mealindeki nazm-ı celîlin kırâetinde "İşte bu bir dereceye kadar ehvendir, yahud biraz daha kolaydır" buyurdu." Başka bir hadîs-i şerîfde Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri: "Ben Allah Teâlâdan ümmetimden dört şeyin kaldırılmasını istedim. Allah Teâlâ Hazretleri ikisini kaldırdı, ikisini kaldırmadı. Ümmetimi kavm-i Lût gibi semâdan taş yağdırarak ve Karun'a yaptığı gibi yere geçirmekle helâk etmemesi için duâ ettim. Cenâb-ı Hak bu iki duâmı kabul buyurdu.Fakat fırkalar ve hızibler ihtilâfıyle aralarında mukatele ve muharebe ihtilâtının ve yekdiğerinin kılıncıyle katl ve helâk edilmeleri cihetinden de ref' ve izâlesi için duâ ettim, kabul buyurmadı. (58) demişlerdir.Yani insanlar arasında ilâ yevmi'l- kıyam fırkalar ihtilâfıyle veya ecnebi düşmanların tasallutuyle aralarında muharebe ve mukatele eksik olmayacak demekdir. "İblîs yeryüzüne inince Allah'a şöyle dedi; "Ya Rabbi, beni yeryüzüne indirdin ve koğulmuş birisi yapdın. Öyle ise bana bir ev ver. Allah Teâlâ: - Hamam, dedi. - Bana bir de meclis ver, dedikde; - Çarşılar ve yol kavşakları, dedi. - Bana içecek ver, dedi. - Her sekir veren şey, dedi. - Bana müezzin ver, dedikte: - Çalgıcılar, dedi. - Bir de Kur'ân ver, dedikde: - Şiir, dedi. - Kitab ver dedikte: - İnsanların vücudlarına yaptırdıkları dövmelerdir, dedi. - Bana bir söz ver, dedikde: - Yalan sözler senin sözlerindir, dedi. - Bana bir peygamber ver dedikte; - Kâhinler, dedi. - Tuzak ver, dedikde: - Kadınlardır," (59) dedi. "İblis'in köpeğin hortumu gibi bir hortumu vardır. Onu Ademoğlunun kalbine sokar ve durmadan şehvetleri, lezzetleri hatırlatır ve rabbi hakkında şüpheye düşürmek gayretiyle vesvese verir. Kul: Deyince şeytan kalbinden hortumunu çeker." (60) "Ben bir söz biliyorum ki, onu öfkelenmiş bir kimse söylerse öfkesini giderir: Bu söz: "Ey Rabbim! Koğulmuş şeytanın şerrinden sana sığınırım!" (61) sözüdür."Şöyle de: "Ey Rabbim! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve menîmin şerrinden sana sığınırım. " (62) "Gecenin evvelinde ve gündüzün evvelinde şu duâ ile duâ eden kulu Allah Teâlâ İblîs'den korur: |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Tevbe ve istigfár 30.04.08 14:33 | |
| "Sânı yüce, bürhânı büyük, kudreti şiddetli Allah'ın adiyle. Allah ne dilerse o olur. Şeytandan Allah'a sığınırım." (63)"Belânın sizi ezmesinden, şakavetin çukuruna düşmekten, kötü kazaya uğramaktan ve düşmanların şamatasından Allah'a sığının. " (64) Cehennemden Allah'a sığınınız. Kabir azâbından Allah'a sığınınız. Mesîh Deccâl'in fitnesinden Allah'a sığınınız. Hayatın ve ölümün fitnesinden Allah'a sığınınız.'" (65) "Allah'a sığınanların sığınma vâsıtalarının ef-dalini söyleyeyim mi? Felâk ve Nâs sûreleridir." (66) "Şu yaptığım tavsiyeyi işitmene hiç de bir mâni' yokdur: Sabah ve akşama çıktığında de ki: "Ey Hayy u Kayyum olan Rabbim! Rahmetine tevessül ediyorum ve benim her hâlimi ıslâh etmeni istiyorum. Göz açıp yumuncaya kadar da olsa beni kendime (nefsime) bırakma!" (67) <hr ="hr">(48) Buhârî, Ezan, 149 (49) Ömrün zayıf ve kötü kısmı ki çocuk gibi olur, bildiği şeyi bilmez olur ve kendisinde bunama ârız olur. (50) Buhârî, Tefsîr, Sûre: 16 (51) Nahl Sûresi, 70 (52) Buhârî, Deavât, 39. (53) Buhârî, Eymân, 13, Tevhîd, 7; Müslim, Zikr, 68. (54-55-56) el-En'âm, 65. (57) Buharî, Tefsîr-u sûre, 6. (58-59) Râmûzû'l-ehadis. (60) a.e. (61) Buhârî, Bed'ül-halk, II; Müslim, Birr, 109, 110; Ebû Dâvud, Salât, 109. (62) Neseî, İstiâze, 4. (63) Râmûzû'l ehâdis. (64) Buhârî, Kader, 13. (65) Râmûzû'l ehâdîs. (66) a.e. (67) el-Câmiu's-sağîr |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Tevbe ve istigfár 30.04.08 14:33 | |
| Seyyidü'l-İstiğfar Şeddad bin Evs -radıyallahu anh-dan rivayete göre Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır: "Yâ Allah! Sen benim Rabbimsin. Senden başka ilâh yoktur. Beni sen yarattın ve ben senin kulunum. Ve ben îman ve ubûdiyyetimde gücüm yettiği kadar senin ahd ü misâkın üzereyim. Yâ Rabbi! Yapdıklarımın şerrinden sana sığınırım: Ve senin bana in'âm ve ihsan etdiğin ni'-metleri ikrar ve i'tirâf ederim. Kendi kusur ve günâhlarımı da ikrar ve i'tirâf ederim. Yâ Rabb! Sen beni afv ü mağfiret eyle. Zîra senden başkası günâhları afv ü mağfiret edemez." (1) Bir kimse bu Seyyidü'l-istiğfâr'ı ihlâs ve yakîn i'ti-kadıyle gündüz okur da o günde akşam olmadan evvel vefat ederse o kimse ehl-i cennettendir. Ve eğer bu duâyı yakîn i'tikâdiyle gece okur da sabah olmazdan evvel vefat ederse yine ehl-i cennettendir." Yani cennete ilk girecekler ile cehennemi görmeksizin ol kimse cennete dâhil olur, demektir. Bu duânın hulâsa-i meali: Ya Rabb, ben cürm ü kusurlarımı i'tirâf eylerim, tevbe ve istiğfar ederim, ni'metlerinin şükründen âcizim, beni afv ü mağfiret eyle, demektir. <HR ="hr"> |
| | | | Tevbe ve istigfár | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|